❄Bölüm3 "Zümrüt"

522 51 9
                                    

Bölüm3

Özel arabanın geldiğini haber veren bir telefon görüşmesinin ardından koltukta doğrulduğumda babamın gözleri merakla kısıldı. Ona vaktimin dolduğunu ve gitmem gerektiğini söyledim. Tebessüm edip bavulumu almak için odama yöneldi.

Yekta ise duvara sırtını dayamıştı. Neredeyse iyileşmiş olan elindeki kesikleri inceliyordu. Dalgın bakışları yüzümü bulduğunda dudakları zoraki bir gülümsemeyle kıvrıldı.

"Bir sıkıntın olursa ara. "

Başımı sallayıp etrafı izlemeye başladığımda ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Ona bakarsam yaşların hızla gözlerimden akacağına ve odayı su basacağına yemin edebilirdim. Oysaki üzülmem için bir neden yoktu. Farklı evlerde olsak da aynı şehirde yaşayacaktık.

"Hey, aynı şehirde olacağız. İstediğin zaman görüşebiliriz. " Umut içinde kaldırdığı kaşlarına uzun uzun baktım. Beni teselli etmeye çalışıyordu.

"Kendini yorma. Ellerini de yaralama. " dedim gülerek. Ayağa kalkıp ona yaklaştığımda kollarımı boynuna doladım. Boyunun benimkinden uzun olması sayesinde başımı omzuna koyabiliyordum. Sırtımı sıvazlayıp saçımı öptü. Geri çekildiğimde Yekta'nın yüzünde alay dolu bir ifade vardı.

"Sen gelene kadar yatağını sıcak tutacağım. "

Elimi belime yerleştirdiğimde bir ayağımı öne uzatmıştım. Dudaklarımdan bir kıkırtı döküldü. "Uyurken salyalarını yastığıma akıtma yeter. " diyerek odaya henüz giren babama yöneldim. Yüzündeki tebessümü silmeden beni kucakladı. Bir annem olsaydı böyle bir anda ağlayacağını düşündüm ama benim iki erkeğim vardı ve ikisi de sapasağlam duruyordu. Yüzlerinde yaşların değil, gülümsemelerin izleri vardı. Muhtemelen ben de onlar sayesinde ağlamadım. Zaten bu uzun süreli bir veda değildi. Başka bir şehre gitmiyordum, görüşebilirdik.

"Artık gitsem iyi olur. " Kapıya yöneldiğimde elinde bavulumla Yekta ve babam beni takip etti. Kaldırımın kenarında bekleyen takım elbiseli adam çıktığımızı görünce çantayı erkek kardeşimin elinden almıştı. Bu durumun Yekta'yı rahatsız ettiğini bakışlarından anlamıştım. Başta bavulu vermek istememesinden de belliydi. Birilerinin ona hizmet etmesine alışık değildi.

Arabaya bindiğimde camı indirip başımı köpek misali dışarı çıkardım. Ağabeyim dilimi sarkıtmam gerektiğiyle ilgili bir espiri yapınca babam güldü. Arabanın hareket etmesiyle onlara son kez gülümsedim. Onları çok özleyeceğime emindim.

İçinde bulunduğum siyah lüks araç üç metrelik demir kapının önüne geldiğinde evin üstünden bakışlarımı alamıyordum. Ev bile denemezdi aslında, saray gibiydi. Evin etrafını saran parmaklıkların önünde çam ağaçları vardı. Yaklaşırken arka tarafında bir havuz ve çardak olduğunu görmüştüm. Bahçeye dikilen çiçeklerinse haddi hesabı yoktu. Birkaç bahçıvanın da bitkilerle ilgilendiğini görebiliyordum. Güneşin parlak ışıkları toz içindeki yüzlerini aydınlatıyordu.

Sürücü arabayı durdurup aceleyle araçtan indiğinde ondan önce davranarak kapıyı açtım. Kapı adamın dizine çarptığında gözlerim irileşti. "Özür dilerim. Kazaydı. "

"Önemli değil, Hanımefendi. " Ardına kadar açtığı kapının yanına geçip inmem için işaret etti. Utançtan yüzüne bakamıyordum, bu yüzden çekinerek indim.

Hayran bakışlarla içeri girdim. İki hizmetçi beni kapıda karşılamıştı, gülümsüyorlardı. Biri arkamdaki adamın elinden çantamı alırken diğeri beni bir odaya yönlendirdi.

Evin içinde antika eşyalar vardı. Üst kata çıkan merdivenin korkulukları işlemeliydi. Cilalı zeminde ayakkabılarımın sesi yankılandıkça ağzım biraz daha hayretle açılıyordu. Birkaç haftayı burada geçirecek olduğuma inanamıyordum. Önümdeki kadın isteklerimi yerine getirecekti, güzel elbiseler giyecektim. Tüm bunlar, gerçekleşmesi imkansız bir rüyanın parçalarıydı.

Çiçekler ÜşümesinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin