İstanbul Yekta'dan
Keşke demek için bile geçtir vakit. Geçti ömür bir âh ile, içi dolu eyvâh ile...
- Yunus EmreHayatımız da hepimizin keşke yapmasaydım dediği şeyler olur. Keşke Lena'ya kötü davranmasaydım dediğim çok olmuştu. Lena gittikleri zamanlar da çok pişman olmuştum. İlk zamanlar abilerimin dedikleri beynimi yıkamıştı resmen. Benim için abilerim ne derse hep doğruydu. Ama İlter abim ve Alaz'ın yaptıkları hatalar yüzünden herkes ayrı yerlere dağılmıştı. Annem olacak o kadın ise bir kere bile bizleri aramamıştı. İlter ve Alaz ile zaten görüşmüyordum. Serter ve Çağan abim de görüşmemişti bu 8 ay da. Abilerim kendilerini her zaman ki gibi işe vermişlerdi. Babam ise son 1 aydır yurtdışındaydı projesi olduğunu söylüyordu. Ki ben buna pek inanmamıştım kesin Lena ve Aaron'u görmeye gitmişti. Normal de babam asla yurt dışına çıkmazdı iş için başka birilerini gönderirdi. Ben ise bu 8 ayda hayatımı iki kadına adamıştım. Birisi canımdan çok sevdiğim biricik yeğenim Lidya diğeri ise boşverin. Saatime baktığım da saat 14.20 idi. Hemen oturduğum yerden kalkıp Lidyamı öptükten sonra aşağıda ki görevliye Lidya için talimat verdikten sonra evden çıktım. Arabama binip her haftanın beş günü gittiğim o okula gittim. Uzaktan da olsa onu izlemek beni mutlu ediyordu. Ona onu sevdiğimi haykırmak istiyordum. Ama olmuyordu. Okulun bir arka sokağına arabamı park ettikten sonra şapkamı takıp okulun karşısında ki kafeye geçtim. Dışarıda olan masaya oturup zilin çalmasını bekledim. Saat 14:55 di zilin çalmasına 5 dakika vardı. Bir çay sipariş verdikten sonra etrafa göz gezdirdim. Her zaman ki gibi sakindi. Çayı getiren Tuğçeye teşekkür ettim.
"Abi artık şu kızla konuş. Uzaktan uzaktan nereye kadar."
Tuğçe ile 5 ay önce tanışmıştık. Daha sonradan abi kardeş gibi olmuştuk. Ben ona neden geldiğimi anlatmıştım. O da bana kendi aşk hayatını anlatmıştı.
"Kızım yine başlama ya. Kız beni ister mi sence? Bizim bir şansımız yok."
"Nereden biliyorsun? Belki vardır. "
Keşke olsa diye geçirdim içimden. Ama yine keşke ile kaldı.
"Kızım yok. "
Tuğçe karşıma oturup yine başımın etini yemeye başladı. Ben de çalan zil ile hemen başımı okula çevirdim. Öğrencileri saniyeler içinde önümden geçerken gözlerim onu aradı. Ama keşke görmeseydim dedim. Bakın yine keşke dedim bu keşkeler benim peşimi bırakmayacaktı. Güzelim saçlarını okşayan ellere baktım. Bir oğlan gördüğüm de sinirlenemedim. O. O gerçekten mutluydu. O çocuğa o kadar içten ve güzel gülüyordu ki ben o an orada sinirlenemedim. Bu 8 ayda ilk defa bu kadar içten gülüyordu. İlk defa bu kadar mutluydu. Kıskandım. O geçirdiğimiz az vakitte bile bana böyle gülümsememişti.
Tuğçe"Yenge ellerin olmuş. Ben sana demiştim. "
Masanın üzerine bir miktar para bıraktıktan sonra hemen uzaklaştım oradan. Arabama binip son gazla uzaklaştım oradan. Nereye gittiğimin önemi yoktu. Olabildiğince uzaklaştığıma emin olduktan sonra boş arazi de durdum. Ve ağladım. Onun başkasına gülüşüne onun başkasının yanında mutlu oluşuna ağladım. Çocuğun onun omzuna atmış olduğu eline ve onun saçlarını okşayan parmaklarına sövdüm. En çok da keşkelerime sövdüm. Keşke demek yerine hatalarımı düzeltseydim belki de bunlar olmazdı. Belki şuan benim yanımda olurdu. İğrenç bir insandım. Yaptığım hatalar beni bitiriyordu. Eğer ben o gün gitme deseydim belki de şuan benim yanımda olurdu. Şuan o çocuğun değil de benim yanımda olabilirdi. Beraber saçma sapan şeylere gülerdik. Lidyamın koşup sonrada poposunun üstüne düşüşünü izlerdik. Biz beraber olduğumuz da çok eğlenirdik be. Çok güzel severdim onu. Gerekse o ağlamasın diye onun yerine ağlardım. Ama korkak bir herif olduğum için ne ona gitme diyebildim ne de onu sevdiğimi söyleyebildim. Arabanın içinde ne kadar saat durup ağladım bilmiyorum ama artık onunla sevgili olamayacaksam bile arkadaş olmaya karar verdim. Deneyecektim. Arkadaş olursak en azından yine onunla gülerdim. Yanında olurdum. Nasıl güzel sevdiğini izlerdim. Telefonum çaldığında kimin aradığına bakmadan açtım.
"Alo Yekta bey. Lidya'nın ateşi çıktı düşmüyorda hastaneye gitmesi gerekiyor. Size haber vermeden getirmek istemedik kimliği herşeyi sizde."
"Siz Lidyayı hazırlayın 10 dakikaya geliyorum."
Arabayı hızla eve sürdüm. Hiçbir kırmızı ışıkta durmayıp en hızlı şekilde eve vardım. Hızla Lidyayı alıp hastaneye gittim. Lidya'nın doktorunu yolda arayıp haber verdiğim için bizi acil kapısında bekliyordu. Yakın olan hastaneye hızla giriş yapmıştım. Lidyayı kucağıma alıp acil kapısına geldiğimde Eylül'ü gördüğüm de hemen ona verdim. Bakıcısının söylediklerini söyledim ona . Hızla odaya aldığında bende kapıda beklemek zorunda kaldım. Yarım saatin sonunda Eylül odadan çıktığın da tahlil için kan aldığını ve serum taktığını söylediğinde içeri girebileceğimi söylemişti. Hemen içeri girdiğim da Lidya yarı gözleri açık yarı uykulu şekilde yatakta yatıyordu. Yanına uzanıp saçlarını öptüm. Lidya gülümseyip ilk defa bir kelime de olsa tam ifade etmişti.
"Ba-ba" dediğinde gözümden bir yaş düştü. Keşke şuan benim yerime yanında babası olsaydı. Babamızın bize vermediği sevgiyi kendi çocuğuna verseydi. Yanında olsaydı. Titreyen sesimle
"Kızım. Cennet bahçem" dedim.Larissa dan
"..Tamam tamam. Şimdi vardım hastaneye. Çıkınca ararım seni... Ayy Lena çocuk bu ateşi de çıkacak hasta da olacak. Kapatıyorum ben hadi görüşürüz." Telefonu kapattıktan sonra hastanenin içine girip girişte ki görevliye Lidya Dizdar'ı sorduğumda 3. Katta 78. Oda da Olduğunu söylediğinde asansöre binip 3. Kata çıktım. Odanın önüne geldiğim de kapıyı tıklayıp içeri girdiğimde tahmin ettiğim gibi yine Lidya'nın yanında Yekta vardı. Diğerlerine göre yeğenine çok düşkündü.
"Geçmiş olsun. Lidya nasıl oldu?"
Yekta " Sağol. Serumlar sayesinde iyi. Otursana." Gösterdiği koltuğa oturduğum da o da yattığı yerden kalkıp yatağın ucuna oturdu.
"Lena mı gönderdi?"
Başımla onayladığım da kapı çalmıştı. İçeri bir kız girmişti. O da Lidya'nın nasıl olduğunu sorduktan sonra tekrar bir soru sordu. Kızın sorusu ile Yekta'ya döndüm. Yekta ağlamıştı. Gözleri kırmızıydı. Neden ağlamıştı?
"Ağlamadım. Lidya için çok endişelendim sana öyle geliyordur."
Kız"Yekta bana yalan söyleme lütfen. Şuan üstelemeyeceğim fakat daha sonra anlatacaksın."
Kızın yapma hâli beni sıkmıştı. Acaba Yekta neden ağlamıştı? Amaan bana ne canım. Ben buraya Yekta için gelmemiştim. Lidya için gelmiştim. Ki zaten o da iyiydi. Yekta ile vedalaştıktan sonra herhangi bir şeye ihtiyacı olursa aramasını tembihledikten sonra hastaneden çıktım.
Yekta'dan
Gece taburcu olmuştu Lidya eve geldiğimizde onu yatağına yatırıp odama geçtim. Bugünü de yazdım deftere. Her günü yazıyordum. Onu uzaktan izlediğim her günümü. Belki de son kez bu sayfalara onun için yazıyordum. Ama her ne olursa olsun o benim ilk ve tek aşkımdı.
Yekta'nın Sevdiği Kızdan
Keşke bu akşam Kaan yerine yanımda Yekta olsaydı. Keşke şuan onun ellerini tutup bu sokaklarda onunla yürüseydik. 5 ay önce aramız çok iyiydi. Bir gün onunla yaşadığımız o tartışmadan sonra çekip gitmiştim yanından. Gitme demesini beklemiştim. Bu kalan 5 ay boyunca bir gün yanıma gelir duygularımız karşılıklı demesini bekledim. Ama o, o gün susmayı tercih etti. Ben her zaman onu beklemiştim aslında ama o bir adım atmak yerine hep uzaklaşmıştı. Ben artık onu unutmak istiyordum. Kaan onu bana unutturacak belki de tek kişiydi. Sahte de olsa Kaan'a gülümsedim. Anlattıklarını sanki çok önemli bir şey anlatıyormuşçasına dinlemeye başladım. Yekta ile bendik artık. Biz diye bir şey kalmamıştı ortada.
Bölüm Sonuu
Bölüm nasıldı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RETROUVAİLLES-ABİLERİM
Novela JuvenilKlasik karıştırılan çocuklar kitaplarından biri gibi gözükse de aslında bir çok farkı olacak bir kitap yani bence öyle. "Retrouvailles". Uzun bir aradan sonra sevilen kişiyle tekrar karşılaşmaya veya ayrı düşen kişilerin birbirini bulmasından duyduk...