Selam.
Bu ve bir sonraki bölüm tamamen Sehun'dan olacak. Umarım beğenirsiniz.
Ve lütfen, lütfen ama lütfen yorum yapar mısınız? Şimdiden teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın.
(Sehun'dan.)
Çık hayatımdan... Benim hayatımda bir katile yer yok.
Zihnim, beynimin içinde dönen karmaşada, en alakasız zamanda yine aynı cümleyi önüme serdi. Bir haftadır her gün, her saat kendini hatırlatan bir cümleydi. Kendime bir kahve yaparken, televizyon izlerken, duş alırken ya da şu an olduğu gibi bir bar tezgahına bakarken. En kötü durumda bile sağlam tuttuğum sağduyumu kaybetmeme yetecek bir cümleydi.
Ama haklıydı, kalmama izin vermesi durumunda bunun doğuracağı sonuçlardan korkuyordu. Bu yüzden ona kızmıyordum. Yaptığım işlerin her zaman arkasında duran bir adamdım fakat onun dudaklarından katil olarak anılmak ilk kez pişman hissetmeme neden olmuştu. Onun, o kız çocuğunu yaşatmaya çalışma uğraşına bakarken, düşündüğüm tek şey bir insanı öldürmek için yaptığım planlardı.
Ve bir hafta geçmişti. Hastalarıyla arasında duygusal bağ kurmadığını anlayabilecek kadar tanımıştım onu fakat o kız çocuğunun yasını tutmuştu. Şimdi daha iyiydi biliyordum. Beni görmüyordu ama ben onu görüyordum çünkü güvende olduğundan emin olmam gerekiyordu.
"Tamam," Baekhyun ceketini önünde bulunduğumuz bar tezgahının üstüne bıraktı. "Sevgilin evden çıktı ve buraya geliyor arkadaşlarıyla."
Elimdeki kadehi tezgahın üstünde çevirmeyi bırakarak ona döndüm. "Sevgili değiliz."
Kendisine bir kadeh şampanya söyleyip omuzlarını silkti. "Daha azı da olduğunuzu düşünmüyorum pek ama sen öyle diyorsan..." Abartılı bir ifadeyle gözlerini benden çektiğinde, gözlerimi devirip tekrar bardağıma baktım. "Bu arada, bugün Luhan çok üzgündü. Bilmem fark ettin mi?"
Fark etmemem mümkün değildi ki, anlıyordum hemen. Bu yüzden ağır ağır başımı sallarken, "Hep mutsuz," diye mırıldandım, içerideki şarkının sesi çok yüksek olmadığı için beni duymuştu. Gözlerimi tezgâhın arka tarafındaki içkilerin dizili olduğu duvarda dolaştırdım. "Onu mutsuz ediyorum sanırım."
Baekhyun, üstünde bulunduğu yüksek sandalyeyi bana çevirerek elini koluma yerleştirdi. "Pişman olmayı bırak artık Sehun," dedi kısık sesle. "Karşısına çıkmasaydın farklı olurdu ama çıktın ve bu şekilde oldu, zamanı geriye alamazsın."
"Pişman olduğum şey başka."
"Bu işi yaptığın için mi pişmansın?" diye sordu ve bir cevap beklemeden kolumu sıktı. "Değilsin Sehun, Luhan sana öyle söylediği için böyle hissediyorsun. Sen bir katil değilsin, sen masum kimseye zarar vermedin." Bakışlarım ona döndüğünde bana göz kırptı. "Bence Luhan'da sana bu yüzden kızgın değil, ona yalan söylediğin için kızgın. Barışacaksınız."
Baekhyun'un sözleri içime umut aşılamış olsada, dudaklarımdaki ufak tebessümle başımı iki yana salladım. "Nasıl bir inadı olduğunu bilemezsin... Evini bile hâlâ toplamadı, beni ürkütüyor."
Kaşlarını şaşkınlıkla çattığında sadece gülmekle yetindim. Luhan'ın inadıyla yüzleştiğim ilk andı ve ben de şaşırmıştım. Hemen sonrasında kollarımın arasında bayılmasaydı eve gidip gülerdim ancak tüm geceyi başında bekleyerek geçirmiştim.
"Sevgilin geldi."
Baekhyun imalı imalı önüne döndüğünde, omzumun üstünden arka tarafa baktım. Gereksiz renkli ışıklar yerine sarı bir loş ışık etrafı aydınlattığı için onu tanımam çok zor olmadı. Yanında şu sapık arkadaşı, kısa boylu ciddi olanı ve ciddi olana bakışlarıyla apaçık aşık olduğunu belli eden esmer arkadaşı vardı. Keyifsiz olduğu yüzünden okunuyordu, ellerini kabanının ceplerinden çıkartmadan etrafa bakındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CRAPOTER / HunHan
FanfictionYalanlar. Ayağa dolanan, başa çorap ören yalanlar. Luhan bir doktordu. Bir gece acil servisini ziyaret eden adamın hayatını hem mahvedeceğini ve hem de onu bulutların üstündeymiş gibi hissettireceğini bilmiyordu. Yalanlar onun hayatının her yerind...