BÖLÜM 9

300 35 303
                                    

Selam.

Bölüm atmayı unutmuşum kusura bakmayın.

Yorum yaparsanız sevinirim, görüşürüz.

Aynanın önünden aldığım yüzüklerimi parmaklarıma teker teker geçirirken, asansörden inişimizin ne kadar büyük bir sessizlik içinde olduğunu hatırladım. Dün akşamdı, sözde arabamı almaya gidecektik ancak onunla konuştuktan sonra ani bir karar değişikliğiyle eve gitmek istediğimi söylemiştim.

Çünkü asansörün içindeki sessizlik beni dışarıda da takip etmişti ve o sessizlikten rahatsız olmuştum. Açık açık olmasada ona hislerimi itiraf etmiş sayılırdım, nasıl rahatsız olmayabilirdim ki?

Şimdi Jackson'la buluşmak için odamda hazırlanıyordum. Yixing bunu duyduğunda epey sevinmişti ama benim sevgililik gibi bir amacım yoktu, sadece yeni birilerini tanımak kötü olmayacaktı. Hem belki etkilenirdim ve anlık bir aydınlanmayla yön değiştirirdim, bilinmezdi.

Son olarak aldığım parfümü de boynuma püskürterek boynumdan aşağıya serbest bıraktığım atkımı düzelttim ve kapıya ilerledim. Üstümde siyah bir gömlek vardı. Altımda da tamamiyle olmasa da bacaklarımı saran siyah bir pantolon. Üstüme geçirdiğim ve neredeyse dizlerimin biraz üzerinde olan antrasit rengi kabanımla aslında hep olduğumdan daha karanlık bir imaj çizmiştim. Bu düşünce beni ister istemez güldürdü.

Siyah deri botlarımı alıp kapıyı açtım. Dış kapının önüne yerleştirdiğim botları teker teker giydikten sonra fermuarlarını çektim ve derin bir iç çekişle doğruldum.

"Luhan,"

Evimin kapısını kapatacağım sırada Sehun'un sesini duyduğum için ilk önce başımı çevirdim ona. Ancak kan olmuş elini gördüğümde tamamen dönmüştüm. Kaşlarım çatıldı, o bana yaklaşırken yanına gidip eline baktım. "Elimi kestim," dedi ama fazla gergin olduğu söylenemezdi. "Nasıl kestiğimi sorma, inan bilmiyorum ama yardımcı olur musun?"

Gözlerimi avuç içindeki düzensiz, uzun kesikte dolaştırdım. Parmaklarının arasından sızan kan, kesik elinin altına tuttuğu eline damlıyordu. "Gel," dedim kolunu tutup onu eve çekerken. Derin bir nefes aldığını duydum ama paniklemiştim. Oysa ameliyatlara giren bir cerrah olduğum için daha sakin olmalıydım.

Evin içine girdiğimizde, "Sen geç otur," dedim ve üstümdeki kabanı çıkarıp koltuğun üstüne attım. "Fazla derin değil, endişelenme."

"Enişelenen sensin."

Kısa bir an banyoya gidecekken duraksayıp ona baktım. Sanki elinden şıp şıp kan akmıyormuş gibi birkaç saniye baktım ve en sonunda boğazımı temizleyerek, "Endişelenmedim." dedim kısık sesle. Başımı çevirip daha sakin bir şekilde banyoya ilerledim.

"Kan olacak yerler!" diye seslendi peşimden.

"Temizlersin o zaman!" diye karşılık verip banyoya girdim ve banyo dolabından çektiğim çantayla beraber tekrar dışarıya çıktım. Sehun'un oturduğu koltukta, karşısına geçerek sehpaya oturdum. Gözleri meraklı çocuklar gibi yüzümde dolaşırken çantayı yanıma bırakarak araladım. Elimi eline uzatmadan önce gömleğimin kollarını çektim.

"Acıyor mu?" diye sordum ona bakmadan.

"Acımıyor."

Başımı ağır ağır sallayıp çantanın içinden aldığım birkaç gazlı bezi elinin içindeki kesiğin üstüne bastırdım. "Acıyor deseydin gülecektim." diye mırıldandım sessizce.

"Hastalarınızın acılarıyla dalga mı geçiyorsunuz doktor bey?" diye sorduğunda sesindeki ciddiyetin tamamen alaydan dolayı olduğunu bildiğim için ona bakmadan elinin içindeki kesikle ilgilendim.

CRAPOTER / HunHanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin