Selam ben geldim.
Hemen gideceğim.
Yorumlarınızı alabilirsem eğer sevinirim hem de çok... Sizi öpüyorum.
Gözlerimi açtığımda odanın içine kuvvetle vuran güneş ışığı doğruca gözlerime çarptı. Nerede olduğumu anlamak için çok fazla bakınmama gerek yoktu, belli ki Sehun'un odasındaydım fakat buraya nasıl geldiğim kısmı tamamen bir bilinmezlikten ibaretti. En son arabadaydım çünkü.
Yatağın üstünde gezinen ve henüz adını koyma fırsatım olmadığından isimsiz kalan köpeğimi kucağıma çektiğimde güçsüz, ince bir sesle havladı. "Sehun nerede?" diye sordum sanki cevap verecekmiş gibi. Cevap ondan gelmemiş olsada aralık kapıdan sızan yemek kokusuyla cevabımı almıştım.
Yorganı üstümden ittim ve ayağa kalktım. Bacaklarımın çıplak olduğunu fark edince kısa bir an duraksadım. Üstümde bana ve büyük ihtimalle Sehun'a büyük gelen siyah bir tişört vardı. Önlüklerimi camın önündeki sandalyenin üstünde katlı bir şekilde gördüğümde yerdeki terlikleri ayaklarıma geçirip ağır ağır kapıya ilerledim.
Odadan dışarıya çıktığımda yanılmamıştım, Sehun yemek hazırlıyordu. Ayaklarımı sürüyerek tezgâhın önünde durduğumda bana bakıp göz kırptı. "Günaydın."
Uzun sandalyeyi çekip otururken, "Günaydın." diye mırıldandım. "Neden dün gece çok ateşli saatler geçirmişiz gibi senin tişörtünle uyandım?" Saçlarımı kaşıdım. "Ve neden dün gece buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum."
"Sorma," Karşıma geçip kollarını tezgaha yasladı. "Uykundan uyandırıldığında gerçekten çok huysuz oluyorsun."
"Sana küfür mü ettim?"
"Bana vurdun."
Gözlerimi irileştirip başımı salladım. "Yapmam ben öyle şey." dedim ama sesim pek benden taraf değildi. "Yapmam..." Sehun kaşlarını kaldırdı. "Yapmış olabilirim tamam ama hâlâ neden senin tişörtünle uyandığımı açıklamadın."
"Çünkü beni yatağa attın." diye fısıldadı sır verir gibi. Ona dümdüz baktığımda, tezgâhın arkasından çıkıp yanıma geldi ve sandalyeyi kendisine çevirdi. "Ben de kaderime boyun eğdim, ne yapayım?"
Kolumu yanımdaki tezgahın üstüne yaslayıp başımı geriye atarak Sehun'a baktım. "Çok zevkli tercihler yapıyorum şu sıralar." dediğimde kaşlarını kaldırıp ciddiyetle başını salladı. Parmakları usul usul yüzümde dolaşmaya başladığında bir elimi çıplak karnının üstüne yasladım. "Sehun biz şimdi kesin olarak sevgili miyiz?"
Duraksadı ama ben kararlı gözlerle gözlerine bakmaya devam ettim. Çünkü bilinmezlikler beni artık sıkıyordu. "O ne demek?"
"Dün gece bana aşk itirafında bulundun, ben de sana bulundum ve seni de yatağa attığıma göre artık sevgili olmamız gerekiyor."
Sehun yine büyük bir ciddiyetle yüzümü izlemeye devam etti. "Aşk itirafında mı bulundum?" diye sordu. "Sadece senin bana söylediğin cümlelerin anlamlarını bulduğumu söyledim."
Bu sefer kaşlarını çatan ben oldum. Elimi karnından çekip hızlıca önüme döndüm ve dirseklerimi tezgahın üstüne yaslayıp ellerimi yanaklarıma kapattım. Ciddi miydi değil miydi bilmiyordum ama sinirlenmiştim. Bana yaklaştığını fark edince elimi bir kez daha karnına koyup, "Git yanımdan." dedim ona bakmadan. "Konuşma benimle."
Kısık sesle güldü. "Luhan..."
"Bir de gülüyor musun?" Hayretle ona bakıp ayağa kalktım. "Evime gidiyorum ben, sen dalga geçmeye devam et."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CRAPOTER / HunHan
FanfictionYalanlar. Ayağa dolanan, başa çorap ören yalanlar. Luhan bir doktordu. Bir gece acil servisini ziyaret eden adamın hayatını hem mahvedeceğini ve hem de onu bulutların üstündeymiş gibi hissettireceğini bilmiyordu. Yalanlar onun hayatının her yerind...