Eğer hâlâ birileri varsa selam... Ben geldim.
Sizi sevdiğimi biliyorsunuz değil mi?
Yorumlarınızı alabilirsem mutlu olurum. Görüşürüz aşklarım...
Yağmurun altında ıslandığım için ağırlaşan saçlarımın birkaç tutamı alnıma yapışmıştı. İçki şişelerini buzdolabına yerleştirdiğim sırada, Yixing kalçasını tezgaha yaslamış elinde yeşil bir elmayla beni izliyordu. Elmadan büyük bir ısırık alınca ses dikkatimi dağıttı ve ona baktım. İçeriden Sehun ve Chanyeol'un sesi geliyordu. Çok geçmeden mutfak kapısından içeriye Baekhyun girdi.
"Yağmurun altında romantizm yaptıktan sonra eve ellerinizde gazeteye sarılmış içki şişeleriyle gelmeseydiniz daha güzel hayaller kurabilirdim. Şimdi gözümde şarapçısınız." Yixing elmasından bir ısırık daha aldı, ona dik dik baktım. "Alt tarafı içki alıp gelecektiniz, öpüşüp koklaşmadan gelemediniz mi?"
"Ben onların gitmemelerini söyledim. Sehun temas bağımlısı. Luhan, Sehun bağımlısı. Biliyordum böyle olacağını." dedi Baekhyun, dolaba dizdiğim şişelerden birkaçını aldı.
Mutfağa biri daha girdiğinde, Baekhyun'un açık bıraktığı dolabın kapağını kapatıyordum. Sehun'a baktım, ıslak saçlarını geriye doğru atmıştı. Saçları ıslak olduğu için birkaç tutamı alnına düşüyordu.
Hastaneden çıkalı bir hafta oluyordu. Dört gün boyunca hastanede, bir hafta boyunca da evde yatmıştı. Şimdi çok daha iyiydi. Dikişleri kaynamaya bile başlamıştı. Hatta beni orada burada sıkıştırmaya. "Saçlarını kurutsana," dedi doğrudan bana bakarak. "Başın ağrıyacak."
"Ay bu da doktor kesildi başımıza." dedi Yixing elmasını kütür kütür yerken. Kyungsoo eğer yanımızda olsaydı onun ağzına bir tane çarpabilirdi.
Kyungsoo, Sehun'u iterek mutfağa girerken, "Çekil şuradan direk gibi durmuş kapıda," diye homurdandı. "Bunu ve içerideki diğer kepçe kulaklıyı binanın ortasına kolon diye koysak yıkılmaz bu ev bin yıl daha."
"Doktor bey, elinde olsa ve boyun yetse beni tartaklayacakmış gibi konuşuyorsun. İncitici." dedi Sehun ve bana baktı. "Luhan, benimle bir yukarıya kadar gelsene."
"Ya hadi, içeceğiz diye geldik saat dokuz oldu." diye şikayet etti Yixing. "Yarın işe gideceğiz biz."
"Tamam siz başlayın, gelirim beş dakikaya." dedim ve elini bana açmış tutmam için uzatan Sehun'a ilerledim. Parmaklarım parmaklarıyla iç içe geçtiğinde hiç beklemeden masanın yanından geçti ve salonda oturan arkadaşlarımıza, anneme ve babasına bakmadan merdivenlere yol aldı.
Bay Oh aradaki buzları eritmek için sık sık akşam yemeklerine katılıyordu ama henüz pek yol katetmiş sayılmazdı. Bu işe en yakın zamanda el atmam gerektiğini hissederek Sehun'un adımlarının peşinden merdivenleri çıktım.
Odaya girdik ama Sehun elimi yine bırakmadan doğruca banyoya ilerledi. Zaten lavabonun üstünde duran fön makinesinin fişini prize takarken beni önüne çekti ve gözlerimi devirdiğimi gördü. "Ne?" diye sordu. "Ben yapmasam sen boş vereceksin."
Doğru, yapardım. Bu yüzden gülmekle yetinip fön makinesini çalıştırarak saçlarımı kurutmaya başlamasını izledim. Sıcak hava fön makinesinden gürültüyle çıkarken parmakları saçlarımın arasında dolaşıyor, ara sıra fön makinesini yüzüme tutup sırıtıyordu. Zaten tahmin ettiğim ve artık emin olduğum bir şey vardı. Sehun gerçekten temas bağımlısıydı.
Daha dün hastaneye gelip elimi tutup geri gitmişti. Bunu sadece beş dakika içinde yapmıştı ve beni dehşete düşürmüştü. Hiç üşenmeden gelip gitmişti manyak adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CRAPOTER / HunHan
FanfictionYalanlar. Ayağa dolanan, başa çorap ören yalanlar. Luhan bir doktordu. Bir gece acil servisini ziyaret eden adamın hayatını hem mahvedeceğini ve hem de onu bulutların üstündeymiş gibi hissettireceğini bilmiyordu. Yalanlar onun hayatının her yerind...