Selam.
Ben geldim ve gidiyorum.
Yorumlarınızı çok büyük ricalarla alabilirsem eğer mutlu olurum çünkü bu beni teşvik ediyor.
Kendinize iyi bakın.
Vurulduğum anı hatırlıyordum. Sonra Sehun'un kabanına sıkıca tutunduğumu, dizlerimin üstüne çöktüğümü ve dayanılmaz bir acı hissettiğimi. Sehun'un beni sararak arabaya bindirdiği anı da hatırlıyordum. Ve anlattıklarını.
İtiraf etmeliyim ki korkunçtu. Sadece bir an Sehun'un arabasına yürüyorduk ve bir an sonrasında acı içindeydim. Tehlikenin bana bu kadar yakın olması ve benim fark edememem çok korkunçtu. Bundan sonrasında tamamen tetikte olmam gerektiğini göstermişti bana. Tam olarak hâlâ kime ne yaptığımı bilmiyor olsamda, Sehun'dan kaynaklanan bir şeyler olduğunu biliyordum.
Korkunç olayın üstünden dört gün geçmişti ve ben dördüncü günümü de hastane yatağında sadece yatarak geçirmiştim. Her ne kadar diğerlerine iyi hissettiğimi söylemiş olsamda, ayağa kalkmama bile izin vermiyorlardı.
Gözlerimi açtım. Bakışlarım ilk önce hastane tavanında ve sonra odanın içinde ağır ağır dolaştı. Sehun yataktan biraz uzakta, koltuğun üstünde uzanıyordu. Tek bacağı koltuktan aşağıya sarkmıştı, kolu ise gözlerinin üstündeydi. Çıt çıkarırsam uyanacak gibi duruyordu, henüz uyuduğunu biliyordum.
Dört gündür başımdan bir an olsun ayrılmadan beni bekliyordu, yorulmuş olmalıydı. Üstelik hâlâ üstündeki suçluluk hissini atamamıştı. Bunu bana söylemiyordu ama davranışlarındaki mesafe belli ediyordu.
Soğuktu.
Hafifçe doğrulup bacaklarımı yataktan aşağıya sarkıttıktan sonra, elimin üstündeki serumu kapatarak uzun kabloyu iğneden ayırdım. Yataktan aşağıya inerken elim yaranın üstüne kapanmıştı ama acı hissetmiyordum. Her ne kadar digerlerini inandırmak zor olsada artık abartılacak bir acı yoktu.
Yatağın kenarındaki terlikleri ayağıma geçirerek camın önüne ilerledim. Günlerdir ayağa kalktığım sayılı anlardan birisiydi, dışarının ne hâlde olduğunu merak etmiştim. Kaldırımlar, evlerin çatıları ve ayak basılmayan birkaç yer karlarla kaplıydı. Yollar arabalar geçtiği için ıslaktı ve hâlâ gökyüzünden iri iri karlar yağmaya devam ediyordu.
Gözlerim bir kez daha Sehun'a dokundu, adımlarımın hedefi oldu. Uzandığı koltuğun başından küçük battaniyeyi alarak usulca üstüne örttüm. Başının altına bir yastık koymak istesemde eğer bunu yaparsam uyanacağını bildiğim için onu rahat bıraktım.
Yine de bunu yapmamam çok bir şey fark ettirmedi. Sehun zaten hafif uykusunu, onun üstüne battaniye örttüğümde bölmüş ve kirpiklerini yavaşça aralamıştı. Üstüne örttüğüm battaniyeyi incelerken, yavaş yavaş yere çöküp yüzünün hizasına geldim. Parmaklarım alnına dağılan düzensiz siyah tutamların arasına girdiğinde, gözleri gözlerimi buldu.
"Uyanmışsın," dedi kısık sesle. Başımı belli belirsiz salladığımda doğrulup bileğindeki saatine baktı. "Uyuyorsun diye uzanmıştım öyle..." Tekrar bana baktı. "Bir şey mi istedin?"
Ellerimi onun izlerinin üstüne düşürüp hafifçe doğrularak yanına oturdum. "Evet," dedim bedenimi ona çevirirken. "Gidip biraz dinlenmeni istiyorum, günlerdir buradasın."
"Sorun değil, iyiyim."
"Sehun ben değilim," diye homurdandım. Gözleri gözlerimden bir an olsun çekilmeden kaşlarını çattığında uzanıp ellerini tuttum. "Tamam o zaman, beraber gidelim. Sen yoruldun, ben sıkıldım. Duş almam da gerekiyor, lütfen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CRAPOTER / HunHan
FanfictionYalanlar. Ayağa dolanan, başa çorap ören yalanlar. Luhan bir doktordu. Bir gece acil servisini ziyaret eden adamın hayatını hem mahvedeceğini ve hem de onu bulutların üstündeymiş gibi hissettireceğini bilmiyordu. Yalanlar onun hayatının her yerind...