Bu sırada yattığım yerden kalkıp çıkmaz sokağa son bir kez baktığımda sadece binlerce parçaya ayrılmış zombi bedenlerini ve çevredeki binaların kırılmış camlarını görüyordum. Bu sırada içerideki odadan seslenen Bilge abinin yanına gittim elindeki oksijen pompasının ağzını açtı ve "hadi hazırlan aşşağıya iniyoruz " dedi .
Hızla merdivenlerden aşşağıya indik ve binanın dış kapısına gelidiğimizde derin bir nefes alarak.kapıyı yavaşca araladık. Hızla dışarıya çıktık.......
Dışarıya çıktığımızda sokağın her tarafından alevler yükseliyor havaya mangalda pişen et kokusu hakim oluyordu. Bu sırada onlarca zombi ise üzerinize doğru geliyordu. Bilge abi hemen elindeki hava pompasının tetiğine bastı ve tüpten çıkan saf oksijen bir anda almaya başladı. " Hadi daha ne bekliyorsun Deniz" Bilge abinin dediklerini duyduktan sonra hemen sırtımdaki pompa yı elime aldım ve Bilge abinin yaptığı gibi saf oksijeni halâ yanmakta olan zombilerin üzerine doğru sıkmaya başladım. Bu sırada sönmeye yüz tutmuş zombiler bir anda oksijenin de etkisiyle alev almaya başladı.Her geçen saniye ortamın sıcaklığı artıyor. Bedenimizin her bir yanından ter damlaları akmaya başlıyordu....
On beş dakika sonra
Bütün sokağı kaplayan duman ve alev bulutu arasında sürekli Bilge abinin sesini duyuyor ama bir türlü Bilge abiyi göremiyordum. Hatta sadece Bilge abiyi değil önümü dahi göremiyordum Bu sırada kesik kesik bir öksürmenin ardından Bilge abinin sesi tekrar duymaya başladım "Deniz herşey bitti evlat , ortaya çıkabilirsin "
-Neredesin Bilge abi
-Sadece Sesine doğru gel Deniz
Her geçen saniye sokağa hakim olan yoğun duman kokusu her zerreme işliyor . Bilincim ise yavaş yavaş kapanmaya başlıyordu. Bu sırada duman kokusundan güçsüz düşen bedenim yalpalıyarak sokağın çıkışına doğru ilerlemeye çalışıyordu. Ama artık değil yürüyecek ayakta duracak gücü bile kendinde bulamıyordum.Saniyeler sonra artık göz kapakların yavaş yavaş kapanmaya bedenim ise güçsüz bir şekilde yere doğru çökmeye başlıyordu. Sonunda olmuştu artık hiç bir şeyi hissedemiyordum.Kurtulmak çalışıyordum ama bedenim artık benim sözümü dinlemiyordu. Yapa bildiğim tek şey gözlerimi gök yüzüne doğru dikip son birkez daha o tarifsiz maviyi izliye bilmekti.
Sonunda herşeyi anlamıştım demek ölüm böyle bir histi " Sanki birisi şefkatli ve sıcak ellerini boynuma dolamış. Her geçen saniye biraz daha sert bir şekilde boynuma sarılıyordu."
Bu sırada etrafımı saran alevlerin ve dumanların arasında beliren iki kişi bana doğru yürümeye başlıyor . En öndeki kadına benziyen kişi ise "Sonunda seni bulduk Deniz biraz daha dayan" diyordu.kulağımda yankılanmaya başlayan bu tanıdık ses bir meleğin sesi ola bilecek kadar güzeldi. Ve hiç durmadan ismimi tekrarlıyordu. ", Deniz beni duyuyormusun , Deniz cevap ver , Deniz lütfen beni korkutma ya başlıyorsun , Deni-----" dediği sırada ani bir şekilde bayılmıştım.Rüyalar alemi..
Hey ben nerdeydim. Bir dakika burayı bir yerden tanıyorum eski okulumun bahçesindemiyim ama neden burdayım . Peki ya bu ufuktaki karanlığın sebebi ne yerde duran şeylerin hepsi ceset torbasımı yoksa ve içinde yatanlarda kim. Neler oluyor ya burada. Neden ayaklarına hakim olamıyorum. İçimden bir ses , nereye gitmem gerektiğini söylüyordu İlerideki bir aydınlatmanın altına doğru gidiyordum bu sırada aydınlatmanın dibi hiç durmadan parıldıyor.
Yaklaştıkça aydınlatmanın altında bir şeylerin olduğunu fark ediyorum. Eski masaların ve bankların arasında. Yep yeni duran bir çok kumaş rulosu var. Dikkatli baktığımda kumaşlardan sızan kanı görüyorum ve korkmaya başlıyorum ama ellerim istemsizce kumaşlara doğru yöneliyor ve yavaşça kumaşlardan birini açıyorum. A. M. K kumaşın içinde gri ve çürümeye yüz tutmuş bir insan cesedi var , dökülmeye yüz tutmuş sarı saçları ve solgun yeşil gözleriyle bu kişinin Emre olduğunu fark edip kendimi geriye doğru atıyorum ve hemen diğer kumaşlara doğru yönelip hepsini açmaya başlıyorum . Esin , Buğra , Ege ,Eylül , Kumsal , Özgür , Bilge abi, Esra , Annem , Babam ve diğerleri her kumaştan başka bir insan bedeni çıkıyor. Sonunda gözlerim dolmaya başlıyor ve kendimi yere atıp ağlıyorum.Bu sırada aydınlatmanın altına baktığımda halâ açmadığım bir tane daha kumaş rulosu olduğunu fark ediyorum ve yavaşça onuda açıyorum. Ama bu gördüğüm manzara karşısında dehşete kapılmıştım . Bu kişi bendim. Hemen kendimi geri çekip yere çömeldim ve ağlamaya başladım. Saniyeler sonra tanıdık bir ses '"Neden ağlıyorsun ? " diye soruyor . gözlerimi yavaşça açıyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRÜS:ÖLÜLER ŞEHRİ
Science FictionSadece yağmur şırıltıları ve hırıltı sesleri geliyordu.İnsanlar sessizce bir tarafa gizleniyor.O sırada karanlık sokaklarda ve aralarda onlarca insan silüeti beliriyordu..Ne oldu ne oldu bunca insana belki bir hastalık belkide tanrının insan oğlunda...