Yolculuğumuzun 2.günüydü ve halâ güvenli biyer bulamamıştık,artık kolay kolay başka bir yüzde göremiyorduk sadece yol kenarlarında duran yüzlerce terk edilmiş araç ve amaçsızca dolaşan ölüler vardı şehir merkezinde.Sanki bir mezarlık gibi geliyor artık heryer.Bir sessizlik ,bir üzüntü var bu karanlık sokaklarda.İçimden bir ses artık yaşanacak hiç bir şeyin kalmadığını söylürdu.Aklımdakı tek fikirse tüm şehrin cayır cayır yanışını izlemekti.Ama yapabildiğim tek şey şu lanet olasıca olayları yaza bilmekti.....
-Ne yazıyorsun Deniz
-hikayemizi yazıyorum
-hikayemiz mi ?
-Evet hikayemiz ,Eğer bir gün olurda bu salgın biterse neler yaşadığımızı bilsinler istiyorum
-Peki nezamandır yazıyorsun
-Emrenin o isyanını ve bizim çaresizliğimizi gördükten sonra
-Anlıyorum.Bu bizim hikayemiz
Yol gittikçe kötüleşiyordu ve bizler Yorgunluktan yola bile konsantre olamıyorduk.Tüm detaylar en aza iniyordu her geçen dakika.O sırada etrafı yüksek duvarlarla çevrili bir ev gördük arabamızı evin önüne çekip evin içerisini kontrol etmeye başladık.Evin içerisi olması gerekenden bile temizdi ve tek bir zombi bile yoktu bunun yanı sıra içerideki kilerde bir çok konserve ,kurutulmuş yiyecek ve bol bol temiz su vardı.Ve evin iki kapısı vardı yani acil bir durumda burdan kaçabilirdik herhalde günlerdir aradığımız güvenli yerimizi bulmuştuk.Hemen 2.kata çıkıp nöbetleşe dinlenmeye başladık.ikinci nöbet benimdi saat 04.00 sularıydı zaman ilerledikçe göz kapaklarım ağırlaşıyordu ve sonunda uykunun sıcak ve şevkatli ellerindeydim.
Sabah uyandığımda tüm silahlar ortadan kaybolmuştu.Üstelik odanın kapısı kitliydi ve en önemlisi Esin odada yoktu.Hemen Buğrayı uyandırıp olanları anlattım ama olan bitene bir türlü anlam veremiyordum.Kapı neden kitliydi silahlar nerdeydi ve en önemlisi Esin nerdeydi.Ben olanları kavramaya çalışırken ; bir bağırma sesi evin içinde yankılandı.Bu ses Esinin sesine çok benziyordu.
-Yardım edi...
Dediği sırada ses kesildi.Hemen kapıyı tekmelemeye kırmaya çalışmaya başladım.O sırada kapı açıldı uzun boylu iri yapılı bir adam elindeki silahı bize uzatıp ;
-Ses çıkarmayın sizi piç kuruları yoksa bu silah birinize montalanıcak.
-Arkadaşımız nerde!!!
Kahkahalarla gülerek ;
-Arkadaşlar onu mutlu ediyor....
Bunu duyar duymaz deliye dönmüştüm ve var gücümle adamın üzerine atladım,o ise beni alıp dışarı çıkardı başladı benim kafamı duvarlara vurmaya daha sonra cebinden çıkardığı çakıyı yüzümde gezdirmeye başladı ;
-çok güzel bir yüzün var mahvolsun istemem şimdi o lanet olasıca bedenine sahip ol ve daha fazla artistik yapmaya çalışma
ve beni odaya geri koyup kapıyı kitledi.Herşey benim suçumdu ve bu hatamı çözmeliydim ama zamanımız azdı Esini kurtarmak zorundaydım.Hemen gözümle odayı süzdüm pek ise yarar bişey yoktu;
-Buğra hemen üzerindekini çıkar
-Ne çıkarması Deniz
-Buğra şu lanet olasıca tişörtü bana ver
-Niye Deniz
-O tişört ver bana Buğra soru sorma
-peki ama ne yapıcaksın o tişörtle
Buğra üzerindeki tişörtü çıkarıp elime uzattı.Tişörtü elime alır almaz iki uzun parçaya ayırdım birini elimem dolayıp yavaşça odanın camını kırdım kırık cam parçalarından gözüme çarpan en sivri ve uzun parçayı alıp elime doladığım bez ile kör kısmını sarmaya başladım. Sonra diğer tişört parçasını ip gibi uzunca yırtıp birbirleri üzerine bağlayıp sert bir halat parçası haline getirdim ve camdan yaptığım bıçağı Buğraya uzattım ben ise elime az önce yaptıgım halat parçasını aldım ve planımı anlatmaya başladım ;
-şimdi sen en uc köşede ses çıkaracaksın ben ise kapının kenarında durucam
-Evet
-O sırada adam içeri girip senin üzerine gelmeye başlayınca ben adamın üzerine atlıyıp ipi boynuna dolıycam
-Pekiya sonra
-Sen ise elindeki bıçağı o adamın boynuna dayıycaksın ve öldüreceksin
-Deniz bunu yapamam
-Neden bir insanı öldüremem
-Onlar insan değil insan maskesi takmış hayvanlar Esine kim bilir neler yapıyorlardır
-Ama
-Tamam Buğra ozman ben yaparım sen sadece adamın üzerine atla ve onun dikkatini dağıt
-Şey
-Buğra bak şeyi meyi yok sadece hazırsan başlıyoruz dedim.Şimdi hazır mısın ?
-Offf.. Amk ya tamam hazırım
-Hadi o zaman oyun başlasın kardeşim dedim ve hemen cam kenarına doğru geçerek hızla duvara vurmaya başladım.
Bir müddet sonra ise beklenenler oldu ve az önceki adam yavaşça içeriye doğru girdi ve elindeki silahın namlusunu bana doğru uzatarak üzerime doğru yavaşça yürümeye başladı .Bunun üzerine telaşlanan Buğra ise ise hızla adamın üzerine doğru koştu ve var gücüyle adamının göğüs kafesine doğru sert bir yumruk attıktan sonra adamın boynuna doğru atladı ve adamla boğuşmaya başladı Tamda bu sırada ise adamın elindeki silah bir anda ateş almaya başladı ve saçmalardan bir tanesi adamın bacağını delerek yerde ve adamın bacağında koca bir delik açtı . Bunun üzerine sinirlenen adam ise hiç beklenmeyen bir hareket yaptı ve bütün acısına rağmen sendeleyerek geriye doğru ters bir şekilde koşmaya başladı ve kendini sırt üstü bir şekilde yere bırakarak Buğranın üzerine düştü ve sersemleyen Buğranın üzerine çıkarak iri ellerini boynuna doladı ve yavaş yavaş Buğrayı boğmaya başladı.Bunun üzerine Buğra ise kesik kesik öksürerek ellerini adamın yüzüne doğru dayadı ve var gücüyle üzerindeki adamı itmeye başladı ama buna rağmen pes etmeyen adam ise kızgın bir ses tonuyla "Siz iki geri zekalı beni öldürebileceğinizi mi sandınız ?Sizin gibi ibneleri çok iyi bilirim delikanlı sizler sadece sözde erkeklersiniz ve eminim ki sizler bu yeni dünyada bir gün bile dayanamazsınız .Bu yüzden boş yere yaşayarak zamanınızı kaybetmemenizi sağlayacağım"dedi ve Buğranın boğazına daha sert bir şekilde sarıldı.Bunun üzerine artık nefes alamaz hale gelen Buğra ise vücudunu serbest bıraktı ve gözlerini bana doğru çevirerek hafif bir tebessüm ile bana doğru bakmaya başladı .Bu sırada gülmeye başlayan adam ise "hayırdır delikanlı yoksa sonunda beyaz ışığın sonunu mu görmeye başladın? Peki ya mavi gök yüzü onuda görebiliyormusun "dedi.Bunun üzerine zar zor konuşan Buğra ise "Gök-yüz-ünü değil ama Denizi görebiliyorum "dedi .Bunun üzerine afallayan adam ise beni unuttuğunu fark etti ve hızla kafasını bana doğru çevirdi ve gözlerimde kendi ölümünü görmeye başladı....
...Adam kafasını bana doğru çevirdiği anda ise elimdeki cam bıçağı adamın boynuna doğru hızla salladım ve derin bir çizik attıktan sonra elimdeki cam bıcağı adamın karnına dogru defalarca kez saplamaya başladım ve her bıçak darbesinin ardından içimde bir şeylerin değişmeye başladığını hissettim. Nedendir bilinmez ama artık gözüm dönmüş ve daha önce hiç yaşamadığım bir zevki yaşamaya başlamıştım...
...Artık bir canlıyı öldürmek veya acı çektirmek midemi bulandırmak yerine beni benden alıyor ve adeta büyülüyordu.Bu karmaşık duyguları benimsemeye çalışırken yerdeki adamın parcalara ayrılmış cansız bedenini izliyor ve Sanki transa giriyordum bu sırada arkamda beliren bir sıcaklık ise ;
"Deniz kendine gel diye bağırıyordu"
Ama onunda bilmediği şey ise artık hiç olmadığım kadar kendimdeyim
"Deniz bırak artık şunu hemen Esini....."
Esin dediği anda ise tüm sapkın fikirlerim bir anda kayboluyor ve yerini sadece Esini tekrar görebilme duygusu kaplıyordu.Hemen kendime geldim ve Buğraya yerde duran adamın silahını gösterdim.Bu sırada ben ise yerde yatan cesedin üzerini aramaya başladım ve adamın üzerindeki sert çelikten yapılma bıçağı kavradım ve bıçağı incelemeye başladım ama bıçağa baktıkça Tekrar sapkın düşüncelerim aklıma geliyor ve kendimi kaybediyordum .Bunun üzerine Buğraya baktım ve ;
-Eğlence yeni başlıyor
Dedim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRÜS:ÖLÜLER ŞEHRİ
Ciencia FicciónSadece yağmur şırıltıları ve hırıltı sesleri geliyordu.İnsanlar sessizce bir tarafa gizleniyor.O sırada karanlık sokaklarda ve aralarda onlarca insan silüeti beliriyordu..Ne oldu ne oldu bunca insana belki bir hastalık belkide tanrının insan oğlunda...