Buğra kendine geldiğinde baş ucunda duran Denizi gördü.Buğra halâ gözlerine inanmıyordu. Şu an baş ucunda dikilen çocuk Denizmiydi.Emin olamıyordu hâla bu çocuk Deniz olsa bile o eski Deniz değildi değişmişti gözlerindeki o bakıştan belliydi.Daha bir olgunlaşmıştı diğerlerinin aksine
Buğra kısık bir ses tonuyla
-Sen misin kardeşim ?
-Evet Buğra benim.
-Bizle geliceksin dimi
-Hayır buğra
-Amaa
-Aması yok Buğra siz bizimle kalıcaksınız,Sen birazdaha dinlen daha sonra konuşuruz bu konuyu ve kusura bakma dargın mısın ?
- Ne için
-İşte anlaya sizi bırakıp gittiğim için.
-Saçmalama Deniz kardeşler arası küslük olmaz
-Haklısın kardeşim
Bu sırada Esin ise Tekinlerin oturmuş sohbet etmeye çalışıyordu
E:Kumsaldı dimi ?
K:Evet
E:Biraz sessizsin herhalde
K:Evet
T:Kızlar bir dakika sakin olun,Esin Kumsal pek konuşmayı sevmez
E:Her neyse konuşmazsa konuşmasın ya
K:Evet
E:Başka kelime biliyormusun ?
K:Evet
T:Kumsal ya abi bari biraz daha sıcak davran , Denizin arkadaşıymış hem
K:Tek abi ben hayatım boyunca öyle insanlar gördüm ki sokaklarda ve yetimhanede artık bir insana bakınca içinde ne olduğunu yüzünden okuya biliyorum ve bu kızın ama her neyseher
E: Aması neymiş
K: Her neyse
E:Kumsal mısın nesin senin amacını anlıyorum ama bu harekrtler bana sökmez.Herneyse konuyu kapansın ya
K:Evet
Kumsal Esinden hiç ama hiç hoşlanmamışt, çünkü Esinin o masum tavırlarının altındaki küstah ve sinsi kişiliği hissede biliyordu ama ne Buğra ne Deniz nede Tekin o masum yüzün altındaki asıl kızdan haberdardı.Gruptaki herkes bu küçük tartışmanın ufak bir kıskançlık olduğunu ve yakında düzeliceğini düşünüyordu ama hiç kimse Esin ve Kumsal arasındaki soğuk savaşın bu gün başlıyacağından haberdar değildi.
Saat akşam sekiz sularıydı.Esin atolyenin en uç köşesine oturmuş.Telefonundan açtığı müzikleri dinliyordu.Deniz ise eski davranışından vazgeçmemiş yaşadıklarını elindeki deftere yazıyordudeftere.Esin telefonunu kapatıp,Denizin yanına gitti "hâla yazıyormusun"
-Evet işte bir gün herşey biterse birileri hikayemi bilsin istiyorum
-Hani bizim hikayemizdi Deniz
-Demek hatırlıyorsun ama artık bu benim hikayem
-Hım neler yazdın kendi hikayene
-Boş ver şey eski defter sizdemi hala
Esin elini polarının iç cebine sokup defteri çıkardı
-Geri istermisin
-Evet verirmisin
-Ama karşılığında bir şey isterim
-Ne istediğine bağlı
-En son yazdığın kitabı okuya bilirmiyim
Deniz bir müddet düşündükten sonra " kabul ver kitabı" Esin elindeki kitabı Denize uzattı ve Denizin elindeki kitabı alıp sessiz bir köşeye geçti .Telefonundan bir müzik açıp kitabın ilk sayfasını okumaya başladı
25 aralık 2015
Acaba neden bunu yaptım ki neden herkesin bana ihtiyacı varken herkesi bırakıp kaçmayı tercih ettim.Artık bu boş ve karanık caddede bir ben birde gölgem gibi her anımda peşimden gelen pişmanlığım ve öfkem var hatta kendi gölgem bile beni bu karanlıkta terkedip gitmesine rağmen pişmanlıgım ve öfkem vefalı bir dost gibi halâ yanımda.
Bu karanlık caddede sadece dümdüz yürüyorum ama nereye gidiyorum kendimde bilmiyorum .sadece yürüyordum bir başıma.Bu sırada sessiz geceyi her geçen saniye yükselen hırlama ve adım sesleri bozuyordu.Bir grup zombi sonları olucak olan benim üzerime doğru iştahlı bir şekilde yalpalıya yalpalıya geliyordu."Hadi biraz çabuk olun , hanginiz Deniz bifteği yemek istiyor "
Bu berbat günün acısını bir yerden veysa bişeyden çıkarmalıydım ve bu grup benim için gönderilmiş bir lütuftu.Ama bu zevki nasıl değerlendirecektim.Bu işten zevk almalıydım ama nasıl savaşıcaktım silahımı kullanamazdım silahın sesine daha fazlası gelirdi,balta ise çok hantal ve kördü.Geriye sadece bıçaklar kalmıştı.Bıçaklar hem sessiz hemde keskinlerdi.Kararımı vermiştim bıçakları kullanıcaktım ama üzerimdeki gereksiz ağarlıkları şimdilik bırakmam lazımdı.
Sırt çantamı ve silahlarımı yere bıraktım.Bu sırada hafif bir yağmur yağmaya başladı ve yağmurun altında ıslanmaya başlıyan kıyafetlerim artık hareketlerimi kısıtlıyordu.Üzerimdeki poları ve tişörtüde çıkarttım artık çok daha rahattım her geçen saniye yağmur daha bir hiddetlenip yarı çıplak bedenimi oksuyordu.Derin bir nefes alıp bıçakları sıkıca kavradım.Üzerime doğru param parça kıyafetleri ve kanlı yüzleriyle yalpalıyarak gelen zombilere baktım.Ne tuhaftır ki içimde hiç bir korku zerresi yoktu aksine bir heycan vardı. Noel sabahı hediyelerini açmak için bekliyen bir çocuğun o neşeli ve sabırsız heycanıydı. Ve artık hediyelerimi açma vakti gelmişti. Onlarca zombinin arasına kendimi attım ve sıkıca kavradığım bıçaklarımı......
Yorumlarınızı bekliyorum sizce nasıl gidiyor hikaye? Ve öneri veya eleştirileriniz var mı ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRÜS:ÖLÜLER ŞEHRİ
Ciencia FicciónSadece yağmur şırıltıları ve hırıltı sesleri geliyordu.İnsanlar sessizce bir tarafa gizleniyor.O sırada karanlık sokaklarda ve aralarda onlarca insan silüeti beliriyordu..Ne oldu ne oldu bunca insana belki bir hastalık belkide tanrının insan oğlunda...