Son seferin ardından göz kapaklarım tekrar yavaşça açılıyor. Baş ucumda sırtı dönük bir şekilde duran iri kıyım cellat kılıklı adam ise içimdeki korkunun tekrar bütün vücuduma yayılmasına neden oluyordu . Bu sırada hemen çaprazımdaki duvara asılı olan analog saatin "tik tak" sesi ise beynimin içine işliyor, yavaş yavaş kafayı yememe neden oluyordu ."tik , tak , tik , tak , tik , tak ...." Neden burdaydım, ne yapmıştım ki onlara, yada suçum neydi. Yalnızca adalet istemek suçmuydu yani , çevremi koruya bilmek uğruna bunları yaşamak benim seçimim miydi sanki.Tamam eğer sevdiklerimi korumaksa benim suçum. Haklılar azılı bir suçluyum ve idama mahkumum.Ama biliyorum ölüm benim için tek kurtuluş yolu ve onlarda bunun farkındalar....
Bu yüzden bana acı çektirmek öldürmekten daha zevkli geliyor onlara bunu hissede biliyorum. bu yüzden elimden gelen tek şey gözlerimi sım sıkı kapayıp Bilge abinin dediklerini düşüne bilmek ama olmuyor oda içimden gelmiyor artık. Rutubetli ve pis kokulu bu odada havaya bile çürümüş et ve kurumuş kan kokusu hakim oluyor. ellerime bağlı demir kelepçeler ise iyice bileklerimi sıkmaya başlıyordu.
Bu kaçıncı kez uyanışımdı. Bu lanet olası odada yedi , sekiz yada dokuz artık ben bile sayamıyorum ki . Zaten uyanık kaldığım her saniyede saatler gibi geliyor kaç gündür yada saatir burdayım onu bile bilemiyorum artık. Ama bildiğim tek bir şey varsa oda Eylül , Oğuz ve Kumsalda benim hatalarımın cezasını çekmek zorunda kalacakları... "Ama buna izin vermeyeceğim !!!!!!!!!!! " bir dakika bunu sesli mi ? söyledim ;
-Demek tekar uyandın seni gerizekalı.
-Bırak lan beni
-Neden.
- ....
-Bir cevabın yok değil mi ? İşte sen ve senin gibilerin en büyük sorunuda bu biliyormusun, en son ana kadar hep başkalarının iyiliğini düşünüyorsunuz ama yardım sırası size geldiğinde çevremizde tek bir kişi bile kalmamış oluyor aynı bu gün olduğu gibi.
-Yanılıyorsun sonunda iyilik kazanır bu hep böyle oldu.
-Sana baktıkça buranın eski lideri aklıma geliyor neydi adı hah Rüzgar . Oda aynı senin gibiydi herkesin içinde bir parçada olsa iyiliğin olduğuna inanırdı. Belki de bu yüzden bu kadar kolay oldu herşey.
-Ne buranın lideri Miraç adındaki o or.... çocuğu değilmiydi ?
-Artık öyle ...
-Artık ?
-Çok meraklı bir çoçuksun bunu biliyorsun değil mi ? Herneyse zaten bunları bilmen yada bilmemen pek birşey ifade etmiyor ama anlatıyorum. İroni salgının başladığı ilk gün ordu tarafından şehirde güvenli bir bölge oluştura bilmek ve can kaybını en aza indirgemek için başlatılan minik bir projeydi. Ve amacı şehrin tam merkezinde küçük bir güvenli bölge oluşturup şehrin dört bir yanından gelen insanlara kala bilecekleri bir yer sağlamaktı. Bu yüzden başlarında Rüzgar Dinç adında bir havacı subay olmak üzere 20 kişilik özel eğitimli askeri bir birlik. Şu anda üzerinde olduğumuz bu şehri kurmaya başladılar. Her geçen gün ironi büyüyor hayatta kalan insanlara ihtiyaç duymaya başlıyordu ve Rüzgar en güvendiği dört adamından üçünü yanına alıp bir tanesinede İronin yönetimisi için burda bıraktı ve dışarıda dolaşıp hala hayatta kalanları aramaya başladı .Ama büyük bir sorun vardı. her geçen gün onlarca insan ironiye geliyor ve hepsininde amacı sadece güvenli bir yer bulmak olmuyordu. Yanlış hatırlamıyorsam iki hafta önceydi o geldi. Miraç....
- Ya sonra ?
-Etraftaki kan izlerini görüyormusun Deniz.. bunlarda Miraçın önüne çıkan insanlardan geriye kalanlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRÜS:ÖLÜLER ŞEHRİ
Science FictionSadece yağmur şırıltıları ve hırıltı sesleri geliyordu.İnsanlar sessizce bir tarafa gizleniyor.O sırada karanlık sokaklarda ve aralarda onlarca insan silüeti beliriyordu..Ne oldu ne oldu bunca insana belki bir hastalık belkide tanrının insan oğlunda...