Cümlelerim hafif kalıyor bu aralar.
Yaşadıklarımın ağırlığı karşısında,
Ruhuma nüfuz eden acılarım bile
Susma diye sesleniyor bana.
"Kızım sana kaç kere söylemem gerek acaba? Öyle değil bak böyle zarif bir şekilde. Cansu?" Cansu'nun onu dinlemediğini görünce sinirlerine hakim olamayan Cemre tüm öfkesiyle bağırdı ama kısık bir şekilde. O nasıl oluyor diye sormayın zira bu Cemre'ye özel bir bağırma yöntemi. "Cansu! Kime diyorum ben acaba! Sen beni dinlemiyor musun?" Cemre kuzenine ayıplar bir şekilde baktı. Neden mi? Çünkü çoğu kez 'onun yanındayken' kız olduğunu unutan kuzeni erkek gibi davranıyor ve oturuyor da ondan.
"Neden sende diğer kızlar gibi zarif davranmıyorsun kuzen?" Kuzeninin haklı sorusunu bu sefer görmezden gelemedi Cansu. Zira Cemre'nin öfkesinden nasibini almak istemiyor. Kuzeni öfkelendiğinde ve kendisine trip attığında çok kötü oluyor da. Resmen Cansu'yu sürüm sürüm süründürüyor desek yeridir. Bu yüzden durduk yere Cemre'nin öfkesini üzerine çekmesine gerek yok.
"Ben ne yaptım şimdi Cemre ya. Oturuyorum ya yanında uslu uslu." Kuzeninin ne demek istediğini biliyordu aslında ama bilmemezlikten gelmek daha kolay onun için.
"Ne mi yaptın? Ne mi yaptın? Daha ne yapacaksın acaba? Sana kaç kere elbise giy dedim ama değil mi? Biraz kız gibi görün dedim. Sen ne yaptın peki, yine aynı tişört ve kotu giydin. Şuan hiç kız gibi görünmüyorsun." Çocuk olabilirler ama çok akıllı bir çocuk bunlar. Sanki on değil de on sekiz yaşındaymışlar gibi.
Bunlar 'küçül de cebime gir' dedikleri cinsten çünkü.
"Ama kuzen, biliyorsun, öyle şeyler benim umrumda değil. Siz yanımdaysanız gerisi boş benim için." Sizden kastı kuzeni, abisi ve hayran hayran baktığı Yiğit'ti.
Cemre, yengesinin bukle bukle yapmasına yardım ettiği o güzel ve ipek gibi olan saçlarını geriye doğru attı son derece havalı bir şekilde. "Bak konuşuyorsun birde." İşaret parmağıyla biraz ileride Yiğit'in ağzının içine girmeye çalışan kızı gösterdi tüm siniriyle. "Biraz daha böyle giyinmeye devam et sen. Erkek Fatma gibi dolan ortalıkta tamam mı. Sonra da anca bak böyle. Salak." Evet, bu kızlardan daha şimdiden korkmak gerek. Ama ne yazık ki, bunu ne Ayaz ne de Yiğit biliyor.
Cansu oturduğu yerden hemen doğruldu ve öne atılarak Cemre'nin elini indirdi. "İndirsene elini! Ne yapıyorsun Cemre ya," Heyecan yaptığı için hızlı ve anlaşılmaz konuşuyordu. "Ya görseydiler? Senin yüzünden yanlış anlayacaklar." Yüreği ağzında atıyor şuan. "Ayrıca öyle bir şey olmadığını daha önce de söyledim sana. Kafanda kurup beni de alet etme kuzen. Bir gün çok kötü yanlış anlaşılacağız senin yüzünden. Çocuğuz biz daha." Cansu söylediklerinde sonuna kadar haklı, kendince. Zira kesinlikle komşu çocuğu Yiğit'e çocuksu hisler beslemiyor. Kesinlikle.
"Kes sesini, salak." Elinin üzerindeki eline vurdu. "Kardeşinim ben senin. Kendimden bile iyi tanıyorum ben seni. Bari bana yalan söyleme." Dedi aynı ayıplar bakışlarla. "Ama çocuk olduğumuz doğru." Dedi doğru yere parmak bastığını ima ederek. Sonra da kafasını iki yana sallayıp senden olmaz bakışları eşliğinde diğerlerine seslendi. O kıskanç bir kız kardeş ve üzerine düşeni yaparak abilerinin üzerine çullananan diğer kan emici vampirlere benzettiği kızları onlardan uzak tutmalı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZİM HİKAYEMİZ
БоевикGerçeğin peşinde koşarken yalanların esiri oluruz. Koşarken ayağımıza dolanan, Bir sarmaşık misali bizi boğan, O yalanların varlığını sorgularız. Geriye dönüp baktığımızda ise yalanlarla bezenmiş bir gerçekle karşılaşırız. Yolum, yalanlara bezenmiş...