Hikayeler hep mutlu sonla mı biter?Aslında bu sorunun bir önemi yok.
Çünkü anlatacak bir hikayen varsa şayet bu, ödediğin bedelin değerindendir.Cahit bey kendisine gelen çağrı yüzünden işten nasıl çıktığını, hastaneye nasıl geldiğini bile bilmiyordu. Çok korkmuş ve stres altındaydı. "Ne oldu Sevim, oğlumuz nasıl?" Duyduğu andan beri Ayaz'a bir şey olmasın diye dua ediyordu Cahit bey. Yengesinin eteğinden tutmuş olan Cemre dolu gözleriyle amcasına baktı. Ağlaması az önce durmuştu ama saniyeler içinde tekrar ağlamaya başlamıştı. "Abim çok kötü amca. Hep kusuyor sonra da baygınlık geçiriyor. Ateşi de var." Ağlamaktan gözleri şişmişti Cemre'nin.
Cahit bey ağlamaktan helak olan yeğenini eğilip kucağına aldı. Gözleri etrafı taradığında bir kişi hariç herkesin burada olduğunu gördü. Herkesten kastı Murat bey, eşi Gülşah hanım ve oğulları Yiğit'ti. Artık komşu değil aile gibi olmuşlardı. Geçen yıllar onların bağlarını daha da kuvvetlendirmişti.
"Sevim oğlumuz nasıl?" Diye tekrar sordu endişeli sesiyle. Karısı gözyaşlarını silip, "Bilmiyorum Cahit, ne olduğunu ben de anlamadım. Birden oldu her şey. Dışarıda oyun oynuyorlardı, eve geldikten yarım saat sonra kusmaya başladı. Ne olduğunu bende anlamadım. Zaten hemen hastaneye geldik." Dedi Murat beye bakarken. Gözlerindeki minnet duygusu bir ömür gitmeyecek Sevim hanımın. Zira onları hastaneye Murat bey yetiştirmişti. İyi ki bugün evdeydi, yoksa halleri nasıl olurdu.
Karısının perişan halini gören Cahit bey iç çekti. Bu hayatta korktuğu yegane şey aile fertlerinden birinin başına kötü bir şey gelmesiydi. Lakin Cahit bey endişesini gizlemeye çalıştı. Oğlu güçlü bir çocuktu, çocukken de hastalanır ama hemencecik iyileşirdi.
"Merak etme, ona bir şey olmayacak." Dedi Cahit bey. Buna inanmak istiyordu ve herkesin duymak isteyeceği bu lafları onlara da söylüyordu. Yeğeni ağlayarak başını göğsüne sakladığında onu daha çok kendine çekti. Saçlarını okşayıp sakinleştirmeye çalıştı. "O nerede?" Diye sorduğunda aslında bu sorunun cevabını biliyordu lakin yine de sormadan edemedi. Karısın gözlerindeki korku ve endişe zaten her şeyi anlatıyor aslında.
"Abisinin yanında. Ne kadar dil döksek de kimseyi dinlemedi. Elini bir an olsun bırakmadı Cahit. Doktor ve hemşireler ayırmaya çalıştıklarında kendine zarar vermeye çalıştı." Kızlarının abisine olan bu düşkünlüğü bazen onları çok korkutuyor. Cansu'nun Ayaz'a bu kadar düşkün olması nasıl mümkün hala anlamış değil Cahit bey.
Cemre kucağında kıpırdanıp duruyordu. "Bende gitmek istiyorum amca, Ayaz abiyi görmek istiyorum." Dedi burnunu çekerken. Onun peşinden gözleri dolu dolu olan Yiğit öne atıldı hemen. "Bende görmek istiyorum. Arkadaşımın bana ihtiyacı olabilir." Dedi ve on altılık genç bir delikanlı olmasına rağmen küçük bir çocuk gibi burnunu koluna sildi. Diğerlerinin aksine Yiğit ona ne olduğunu biliyordu. Zira olay yaşanırken o da Ayaz'ın yanındaydı. Lakin böyle bir şey olacağını tahmin etmemişti. Sonuçta o da bir çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZİM HİKAYEMİZ
AcciónGerçeğin peşinde koşarken yalanların esiri oluruz. Koşarken ayağımıza dolanan, Bir sarmaşık misali bizi boğan, O yalanların varlığını sorgularız. Geriye dönüp baktığımızda ise yalanlarla bezenmiş bir gerçekle karşılaşırız. Yolum, yalanlara bezenmiş...