9.BÖLÜM - GÖZÜNÜ SEVDİĞİM TEKNOLOJİ (Düzenlendi)

28 6 0
                                    








Herkese Merhabalar. Nasılsınız? Ben iyi değilim. :( Çünkü siz ne iyi ne de kötü yorum yapmıyorsunuz. Eleştirilere saygı çerçevesinde her zaman açığım.

Size iyi okumalar. Umarım beğenirsiniz.











Sonunda istediğini almak için yapacağın şey seni sen olmaktan çıkarıyorsa, avuçlarında tuttuğun o isteğin anlamı kalır mı?











Sabahın ilk saatleriydi ve evdeki hareketlilik inanılmaz derecede sinirimi bozuyordu. Ayrıca bu kadar sesin benim odamda ne işi var? Zaten tüm geceyi doğru dürüst uyuyamadım, şimdi de bunlar izin vermiyorlar uyumama. Daha fazla dayanamayarak gözlerimi açtım ve tavanla küçük bir bakışma yaşadım. Salon tamamen aydınlanmış ve uyumam için gereken tüm o koşullar maalesef ki ortadan kaybolmuştu. Algılarım uykusuzluktan bedenimi terk edecek gibi hissediyorum. Normal bir şey mi bu? Üç dakika kadar bekleyip kendime gelmeye çalıştım. Tam olarak kendime geldiğimde kafamda tek bir soru yankılandı. Salon mu? Burasının benim yatak odam olmadığını anlamam ve aynı anda üzerimdeki örtüyü çekerek doğrulmam neredeyse aynı saniyelerde gerçekleşti. Birkaç saniye öylece oturdum. Sanırım yeni bir güne başlamak için kendimi hazır hissetmiyorum. Esnemeye çalışıp üstümdeki halsizliği üzerimden atmaya çalıştım ama bunun işe yaradığını söyleyemem.

Kulağıma gelen seslerden dolayı yüzümü buruşturdum. Bu insanlar sabah sabah bu kadar enerjiyi nereden buluyor hiç anlamıyorum. Kesinlikle ben sabah insanı değilim. Olmakta istemem yani. Bir kere sabahları erken kalkınca huysuz olurum ben. Zaten huysuz bir insanım o zaman ekstra huysuz oluyorum. Gerisini siz düşünün artık. Ayrıca sabahın köründe sırıtarak ve bol enerjili kalkan insanları da hiç anlamıyorum. Ne bu enerji yani, sonuçta o çok güzel uykunu bölüp akşama kadar çalışmak için uyanıyorsun. Neyse, sabah sabah bunları düşünüp sinirlerimi bozmayacağım. Yeniden gözlerimi kapattım. Birazcık sessizliğe ihtiyacım var.

"Eşyalarıma dokunma dedim sana!" Duyduğum bu tanıdık ve oldukça kızgın olan sesin sahibini görmek için gözlerimi açmak istedim ama yüzüme yediğim yastıkla neye uğradığımı şaşırdım. Ben az önce birazcık sessizlik mi dedim?

Sessizlik asla sahip olamayacağım bir armağan benim için.

"Sende eşyalarını ortada bırakmasaydın o zaman!"

Yüzümden çektiğim yastığı sakin bir şekilde kenara bırakıp etrafımda yaşanan olayları anlamaya çalıştım. Ve ilk gördüğüm şey kuzenim olan Cemre'nin sinirli bir şekilde Selim'i yakalamaya çalışması oldu. Zira benim oturduğum kanepenin etrafında daire çizerek Cemre'den kaçmayı başaran Selim'i yakalamak hiçte kolay gibi durmuyor. Selim, oldukça hızlı biriydi.

"Bilmediğin her şeye öylece dokunur musun sen?"

"Onun bir telefon olduğunu bildiğimden eminim."

Dişlerini sıkan kuzenim eğer biraz daha böyle sıkmaya devam ederse ortada ne diş kalacak, ne de çene çünkü hepsi kırılmış olacak. Elini uzatıp Selim'i ensesinden tutmaya çalıştığında ondan hızlı davranan Selim, bu sefer pencereye doğru koşturdu. Tabi bizim kız da peşinden. "Zekana hayran kaldım gerizekalı!" Diye bağırmayı da unutmadı.

"Bana gerizekalı diyen birinin kurduğu cümlesinin içinde bu kadar tezatlık olması peki..." Selim'in niyeti ölmekse, kesinlikle bu yolda sağlam adımlarla ilerliyor. Zira söylediği kelimelerden sonra Cemre onu sağ bırakmaz. Bunu kanıtlamak istermiş gibi eline nereden aldığını bilmediğim küçük heykel figürünü bana doğru koşan Selim'e attı ama eğilerek ondan kurtulan çocuk dönüp Cemre'ye dil çıkardı. Küçük bir kız heykeli olan figür gürültülü bir şekilde yuvarlanarak gelip ayak ucumda durdu. Pekala... Olaylar garip bir hal almaya başladı.

BİZİM HİKAYEMİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin