Kurulan oyun nasıl bozulur? Dışarıdan gözlemleyip eline güzel bir fırsat geçmesini mi beklersin, yoksa dahil olduğun oyunda kendi fırsatlarını yaratarak oyunun asıl kurucusu mu olursun?
Şimdiki zaman
Hayat karşımıza yol ayrımları çıkarır ve tüm yaşamımız yaptığımız seçimlerle belirlenir. Yani aslında hayatımız seçimlerimizdir, öyle mi? Her seçimde kazanmak da vardır kaybetmekde. Sevilmeyen olasılık ise sonsuzluğa kadar kaybolur.
Bizi biz yapan nedir? Seçimlerimiz mi bizi biz yapar yoksa yaptığımız her seçimden sonra vazgeçtiklerimiz mi? Her seçim öyle ya da böyle bir şeylerden vazgeçmek değil mi? Bizi biz yapan ne gerçekte? Yaşamayı tercih ettiklerimiz mi, ardımızda bıraktıklarımız mı, geride bırakmaya çalıştığımızın acısı mı, yoksa yaşadığımız anların gerçekliği mi? Dünümüz mü, bugünümüz mü? Geçmişimiz mi, geleceğimiz mi? Bizi biz yapan şey ne? Bizi yaşatan ya da yaşamaya alıkoyan şey ne?
İnsanoğlu yaşamı boyunca sürekli kararlar vermek, tercih ve seçim yapmak zorundadır. Bu istediğimiz bir seçim olsun ya da olmasın, bu seçimi yapmak zorunda kalıyoruz. Ve alacağımız bu kararlar sonucunda üzülsek de, sevinsek de kararı alan biz olduğumuz için bu tecrübe hanemize yazılan bir artıdır. İleride yapacağımız seçimlerde bu acı tecrübeler bizlere yol gösterir. Böyle olmalı, değil mi? İleride yapacağımız seçimlerde bu acı tecrübeler bize yol göstermeli, değil mi? Peki bu bende neden işe yaramıyor? Seçimlerimizi biz kendimiz seçmeliyiz ama ben seçemiyorum. Her seferinde buna mecbur bırakılıyorum ve bu artık canımı sıkmaya başladı.
İşte bu yüzden bu bizim hikayemiz. Benim ve onların değil bizim hikayemiz. Onlar beni seçim yapmak zorunda bıraktıklarında ben ve onlar olmaktan çıktık ve biz olduk. Bizim hikayemiz karşıma ilk seçim zorunluluğu koyulduğu gün yani ben abimi öldürdüğüm o gece başladı, hala da devam ediyor. Şimdilik sonu belirsiz ama ileride ne olacağını kim bilebilir ki?
Bu yüzden de bu sefer bu kararı ben vermiştim. O adam her kimse onunla konuşacağım. Benim tek istediğim şeyi benden almakla tehdit etti beni. Ondan korktuğum için değil, ne yapmaya çalıştığını anlamak ve ona göre hareket etmek için verdim bu kararı. Belki de ileride bana yardımı bile dokunabilir. Bunu gözardı edemem. Tabi önce her şeyin aslını astarını öğrenmeli, bu işin oyun ya da tuzak olup olmadığını bilmeliyim.
"Cansu, senin deyiminle Kara Murat aradı." Cemre'nin bana seslenmesiyle kapının önünde durmuş olan kıza baktım. Dün ona da bu mektuptan gelmiş, o da benim gibi neler olduğunu anlamamış. Kuzenime de benim gibi düşünmesi için zaman tanımışlar ve o zaman birazdan bitecek. Onun kararı ne bilmiyorum ama benim kararım kesin.
Pencereden vuran ılık havayla gözlerim kendiliğinden kapandı. "Ne diyor?" Diye sordum.
"Hemen buraya gelin dedi ve telefonu kapattı."
"Tamam gidelim o zaman." Diyerek ayağa kalktım. Saatlerdir pencerenin önünde oturduğum için her yerim tutulmuştu. Eve gelince ilk iş duş almış ardından pencerenin önünde böylece oturmuştum, tünemiştim de diyebiliriz. Olanları düşünmüştüm. Ne yapacağımı düşünmüş ve nihai bir karar vermeyi başarmıştım. Biraz gerindikten sonra hala bana bakan kıza çevirdim sorgulayıcı bakışlarımı.
"Ne var?"
"Düşündün mü?"
"Düşündüm ve kararımı verdim ama bunu sonra konuşalım çünkü Kara Murat bekletilmeyi sevmez." Son söylediklerimden sonra gözlerini deviren Cemre, "Ah..." Dedi ve, "Bilmez miyim, üç dakika geciktim diye tam otuz tur koşturmuştu o ihtiyar beni." Diyerek sitem etti. Ve evet gerçekten üç dakika geciktiği için otuz tur koşturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZİM HİKAYEMİZ
БоевикGerçeğin peşinde koşarken yalanların esiri oluruz. Koşarken ayağımıza dolanan, Bir sarmaşık misali bizi boğan, O yalanların varlığını sorgularız. Geriye dönüp baktığımızda ise yalanlarla bezenmiş bir gerçekle karşılaşırız. Yolum, yalanlara bezenmiş...