Bölüm 27| Birliktelik

8 5 8
                                    

İyi okumalar ♡

_

Bölüm 27| Birliktelik

"...Biz bir arada ve mutluyken hayal kurmak güzeldi, gerçekleşmesi ve gerçekleşmesi ise önemsiz detaylar..."




Merhaba bu mektubu okuyan kişi,

Kim olduğunu bilmeden yazıyorum çünkü kime vereceğimi henüz bilmiyorum. Ama sen şunu bilmelisin ki bu mektup senin elinde ve gözlerin bu satırlarda geziyorsa benim için değerli birisin çünkü en değerlimi emanet edeceğim kişisin.

Yaşamak güzeldir aslında, hayat zevklidir yanında sevdiklerini olunca. Ama her güzel şeyin sonu vardır, yaşamanın da öyle ve ben sonumun geldiğini hissediyorum. Hem yaş hem kanser... ölüm gelmiş artık, ne kaçış var ne kurtuluş. Ölümden korkmuyorum, arkamda bırakacağım kişi için endişeleniyorum. Biricik torunum Emir...

Bu mektubu okuyorsan ben yokum demektir, ancak tamamen yok olmadım. Koy elini kalbine, ben oradayım. Sesimi duyabilir beni hissedebilirsin. Ve son isteğimi sana söylemek istiyorum.

Ben yokum ve Emir'im yalnız. Emanetime sahip çıkar mısın? Emir'e iyi davranır mısın? Benim sana hissettiğim sevginin ve bu mektubu sana verdiğime göre hissettiğim değerin birazı da olsa Emir'e verir misin?

Ben yokken, onu mutlu eder misin?

Sultan

Elimdeki bu değerli mektubun her bir satırında duygular arası geçiş yaşadığımdan gözlerimi kapatıp kesik kesik çıkan nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Gözümden akan bir damla yaş kağıda düştüğünde mürekkep ile karıştı ve etrafa yayılıp birkaç kelimeyi yok etti. Mektubu yatağa koyup sırt üstü uzandım ve tavana baktım. Aklımda hâlâ mektupta yazanlar vardı ve Sultan ablanın yazarken hissettiği duyguları birbir hissetmiştim.

Benden emanetine, Emir'e sahip çıkmamı istiyordu. Düşünmenin bir anlamı yoktu. Herşey belli, yapılacak şey ise kesindi.

***

"Nedir bu kadar önemli olan şey Rüya'm."

Umut'u parka getirip bir banka oturtturdum ve bende yanında yerimi aldım. Saat sabahın yedisiydi ve dün gece geç olduğu için konuşamamıştık. Cebimden katlanmış kağıdı çıkardım ve ona doğru uzattım. Kaşları çatık bir şekilde elimdeki kağıdı alırken bakışları 'bu ne' der gibi bakıyordu. "Sadece oku." Dedim. Onaylayıp okumaya başladı. Ben ise onu izledim, çatılan kaşları, dolan gözleri, kalbinin acısını... herşeyi izledim ve hissettim.

"Vay canına," diye mırıldandı. Ağır bir şekilde başını kaldırıp bana baktı. "Aklında ne var?"

"Emir'i evlatlık alacağız." Dediğimde gülümsedi ve beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Saçlarımı koklayıp öptüğünde gözlerimi yumdum. Bu his ayrı bir dünyaydı ve ben bu dünyayı seviyordum. Çünkü içinde Umut vardı ve onun olduğu her yer cennetti.

***

Yurta geldiğimizde ilk başta Emir'in yanına gittik. Her gün olduğu gibi onunla konuştuk, sohbet ettik, ona aldığım çikolataları yedi. Daha sonra konuyu yavaş yavaş asıl meseleye getirdik ve Umut ile birlikte onu evlatlık almak istediğimizi söyledik. Heyecanlı bir şekilde parlayan gözleriyle bize bakarken 'sonsuza kadar sizinle mi yaşayacağım? Annem ve babam siz mi olacaksınız?' diye sormuştu. Bu iki soruya cevap olarak roman yazılabilirdi belki ama diyebileceğim tek şey "Evet." oldu. 

Müdür odasına girdiğimiz zaman öndeki iki koltuğu işaret edince oturduk. Henüz kafasını kaldırıp bakmadığı için ben olduğumu anlamamış sayılırdı.

"Buyr- Aaa Rüya canım nasılsın? Ne kadar değişmişsin?"

"İyi olmaya çalışıyoruz müdür bey siz nasılsınız?"

"İyiyim bende canım ne olsun," dedi ellerini masada birleştirirken. "Seni bir daha göreceğime ihtimal vermiyordum." Diyince "benden kurtuluş yok." Dedim güldü.

"Biz bir çocuğu evlatlık almak istiyoruzda." Benim konuya giremeyeceğimi anlayan Umut konuya kendisi giriş yaptı.  Müdür bey birkaç övgü yaptıktan sonra söylediğimiz bilgileri yazarken Emir'i 62763917 tane kişi arasından buldu.

"Eviniz var mı?"

"Evet."

"İşiniz var mı?"

Dükkana bakmaya devam edecektim. Sultan abla ölmeden önce benim olan herşey sizin demişti ve onun hatırasını yaşatmak istiyorum. "Var."

"Evde kaç kişi yaşıyorsunuz?"

"6 ama birkaç gün iki kişi misafirimiz de var." Bunu dediğim an müdür şaşkın şaşkın baktı. "Ev de 2+1 yani ne olsun."

"Üzgünüm," diye mırıldandı müdür bey. "Ev bu kadar küçükken ve siz bu kadar kalabalıkken Emir'i evlatlık alamazsınız."

Bu söz üzerine müdür bey ile aramızda bir atışma olmuştu. Her ne kadar herşeyi düzelteceğimizi söylesek de maddi durumumuz iyi olduktan sonra evlatlık alabileceğimizi söylemiştik.

Tüm umutlarımız bitmiş bir halde eve gidince bizi mutsuz gören arkadaşlarımız kötü giden birşeylerin olduğunu anlamışlardı. Onlara mektuptan ve bugün olanları anlatmıştık. Hepsi çok üzülmüştü. Bunun üzerine Güven Can şöyle demişti. "Ben ve Hayal Su zaten annemin yanına gidecektik. Annemin yanında olmak istediğimi söylediğimde Hayal Su'da bu durumu anlayışla karşıladı ve kendisinin de gelmek istediğini söyledi. Yani hâlâ bir umut var."

Aydın kankim de söze girmiş ve ruhsuz ortama neşe katmıştı. "Ayyy evde bir çocuk çok güzel olur. Şöyle yapalım, biz Çiçek ile yakında evleneceğiz zaten. O zamana kadar otelde kalırız. Yeter ki Emir gelsin, düğünümüze de gelir."

Ben ve Umut tabiki bunları kabul edemezdik. Tabiki de Emir'i yanımıza almayı çok istiyorduk ama bunun içinde arkadaşlarıma veda edemezdim.

Bu bir veda değildi belki ama vicdanım rahat etmezdi. Kendi evinden onları kovuyormuş gibi hissediyordum ve bu his çok can sıkıcıydı.

Uzun süren tartışma sonucu kazanan taraf onlar olmuştu. Aradan iki gün geçmeden Güven Can ve Hayal Su, Güven Can'ın annesinin olduğu eve gitmiş, Aydın ve Çiçek'te bir otele yerleşmişti. Düğünleri ise iki ay sonra olacaktı.

Önümüzdeki son engelde ortadan kalkınca işlemleri başlatmış ve Emir'i evlatlık almıştık.

Herşeyin başladığı bu evde bedenen birlikte olmasakta ruhen hepimiz birlikteydik, ve hiç ayrılmayacaktık.

Belki eski hayallerimiz gerçekleşememişti ama önümüzde hayal kuracak çok zaman, çok neden vardı.

Biz bir arada ve mutluyken hayal kurmak güzeldi, gerçekleşmesi ve gerçekleşmesi ise önemsiz detaylar...

"

Nasıldı??

Yeni bölümle kaldığımız yerden devam diyoruz...

Hayal Kurmak Güzeldir ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin