32. Bölüm / Gizemli Mesaj

559 39 6
                                    

ÖNCEKİ BÖLÜMDEN

"Ben ona yeterince iyi bakıyorum sen merak etme. Bir daha da görüşmesiniz zaten" arkamdan gelen tanıdık sesle irkildim. Bu ses Ömer'e aitti ve çok sinirli geliyordu. Sanırım olayı epey bir yanlış anlamıştı. Kesin kavga çıkacak!

Cefer sıçtı bez getir!


^^^^^^^^


Ömer'in tam yanıma gelip ellerini sıkıca belime koyması ve beni kendine sabitlemesi üzerine sertçe yutkundum. "Ömer, aşkım sakin ol. Ortada yanlış bir şey yok. Beyefendi bana yardım etti sadece."

Ömer gözlerini irice açtı yalancı bir merakla sordu. "Öyle mi? Ne tür bir yardım bu?" cümlesini tamamladıktan sonra yüzüne sahte ve abartılı bir gülümseme yayıldı.

Bu kez bana gerek kalmadı, beyefendi kendini açıkladı. "Bakın beyefendi ne düşündüğünüzü az çok kestirebiliyorum ama ortada yanlış bir şey yok. Eşinizi elindeki poşetleri taşımakta zorlanınca ona yardım ettim sadece, olay bu."

Kocam bey'in üzerindeki gerginlik atmış gibiydi. Yüz hatları ile birlikte belime sardığı eli de gevşemişti. Bana baktığında güven vermek istercesine başımı sallayıp gülümsedim.

°¬°¬°¬°¬°¬°¬°

Her şey nihayet hallolduğunda biz de benim buraya geldiğim arabaya bindik. Ömer arabayı çalıştırmadan önce cebimden telefonu çıkarıp Şükrü abiye gitmesini söyledi. Anlıma bıraktığı öpücükten sonra arabayı çalıştırdı.

"Ömer vallahi pes! İçinden ne çıktı senin yaa... Görmen lazım gözlerinden ateş fışkırıyordu." cümlemi sonlandırıp kahkaham bastım, arabanın içi kahkahalarımla inliyordu.

Ömer de gülerek cevap verdi. "Ne bileyim kızım, adamı öyle ilgili görünce bende şarteller attı." ellerimle sakallarını okşadım "Ay benim kocam beni kıskanmış mı yaa?"
Ellerimi tutup öptü "Kıskanırım tabi"
Çok da kısa sürmeyen bir yolculuktan sonra evimize geldik.

Hemen yukarı çıkıp üzerimdekileri kirli sepetine fırlattım. Elime geçen bir pijama takımını giyecektim ki çıplak bedenime dokunan ellerle nefesim kesildi. "Gerek yok bence."

"N-neye?" içimdeki arsız kıpırtı cümle kurmamız engelliyordu.

Ömer'in titrek ve sıcak nefesini boynumda hissettim "üzerini giymeye, böyle kal hep"

Güldüm "Kasım ayına girdik sevgilim. Ben ve içimde taşıdığım minik insan üşüyebilir"

Yüzümü Ömer'e döndüğümde hoşnutsuz bir şekilde burun kıvırdı. "Böyle bir manzaradan mahrum kalmak çok zor biliyor musun? Neyse ki yaz ayları da gelecek ve o zaman o içinde taşıdığın insan içinde olmayacak" cümlesinin ardından göz kırpıp başka bir şey demeden aşağı inince ben de yüzümdeki aptal sırıtmayı bozup giyindim.

Salona inip Ömer'in yanına tıpkı onun gibi ayaklarımı ortada duran sehpaya uzatarak oturdum. "Açım ben!" gözlerini telefon dan ayırıp bana baktı. "Yavrum sen hep açsın" dirseğimle karnına vurup "Ayıp bee! Yediğim lokmaları mı sayıyorsun sen?!" dedim. "Aslında denedim ama benim matematik buna yetmedi" diyince tokat attım karnına. "Şerefsiz yaa! Aşk olsun, yemiyorum bundan sonra bir şey! Ben de mercimeğim de ölelim de gör sen gününü! Mezar taşımıza 'aç gittiler' yazdırırsın artık!"

Ömer en son kendini tutamayıp güldüğünde ben ona kollarımı birleştirmiş sinirli sinirli bakıyordum. İt herif! Bana yaklaşıp sarılmaya çalıştığında ittim onu. Hala gülerken en son kolları arasına aldı beni. Ben ona değil, sadece o bana sarılıyordu." şaka yapıyorum be güzelim. Takılıyorum sana. Ben şimdi sana bir porsiyon makarna söyleyeyim de barışalım, olur mu?" cevap vermedim. Ortada küslük falan yoktu tabi ki ama şımarıyordum işte. "En sevdiğin ekşili soslu, rokalı olandan söyleyeceğim ama. Yanına da bir şalgam suyu. Missss..." dedi bu kez. Hakikaten mis be kocacığım.

PATRONUMUN BEBEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin