Filmden sıkıldığımızda odalara dağıldık. Jungkook'un odasını Soobin hazırlamamıştı. Yoğun bir haftadan geçiyordu. Onunda bizim gibi ailevi sorunları vardı.
Bu yüzden Tae'nin yanına uzandı. Bende odama gittim. Alex uyuyordu. Ne kadar sevmesemde endişelendiğim için elimi anlına koydum neyseki ateşi yoktu.
Üstümü değiştirip tekrar yatağa döndüm.
***
Aradan 2 saat geçmişti ama hala uyuyamamıştım. Ayağa kalktım. Odadan çıkıp salona gittim.
Karanlıkta başka bir beden daha duruyordu. Jungkook olduğunu fark ettiğimde verandadan dışarı çıktım. Bahçede derin bir nefes aldım. Yeontan ayağıma dolandı.
"Eh küçük hanım gel bakalım."
Diyip kucağıma aldım.
"Beni anlıyormusun bilmiyorum Tan ama baban hasta ve durumu hiç iyi değil. Alex ise hem annesini hemde babasını kaybetti. Üstüne Jungkook diye biri girdi hayatıma."
Yandan gülümsedim.
"Jungkook heh. İlk başlarda iyiydi öylesine biriydi şimdi Tan kim olduğunu bile kestiremiyorum. Hayatımda hangi role sahip bilmiyorum. Keşke konuşabilsen de bana tavsiye versen. Konusucak kimsem yok."
"Efendim"
Diye bir ses duydum. Duymam la arkamı dönmem bir oldu. Soobin arkamda duruyordu. Elinde latte duruyordu. Bana uzattı.
"Buyrun Bay Jeon yolladı."
"A a kendisi neden gelmedi?"
"Bilmiyorum efendim. Ama bana herşeyinizi anlatabilirsiniz. Dinlerim."
Gülümsedim.
"Ee o zaman gel yanıma konusucak birini arıyordum."
Gülümsedi. Hemen yere yanıma oturdu.
"Soobin Tae'nin durumu çok kötü. Sağlık problemi var gibi geliyor. Manyak gibi ağlamak istiyorum. Ama beni ağlarken kimsenin görmemesi gerek özellikle de Tae ve Alex."
"Efendim isterseniz ağlayabilirsiniz burda."
"Biliyorum Soobin. Senin hayatın nasıl gidiyor?"
"Şöyleki küçük kızım sonunda okula gitmeye başladı. Yetimhanede, neyseki iyi bakıyorlar ona."
"Hmm Soobin onu buraya alamazmısın?" Biraz düşündükten sonra saçma bir fikir olduğuna karar verdim. "Yada vazgeçtim. Buraya alma burası çok tehlikeli herhan kurşun yağmuruna tutabilirler."
Soobin sesiz kaldı. Gögyüzüne baktım.
"Efendim. Bay Jeon sanırım dediklerinizi duyudu."
Kafamı ona çevirdim. Yeontan ise kucağımda meraklı bir şekilde bakıyordu.
"Nasıl yani?"
"Şöyleki siz kendi kendinize konuşurken hemen arkanızdaydı. Sonra yanıma gelmiş beni kaldırdı kendi için süt kaynatmış. Sıcak süt kalıncada latte yapıp size getirmemi istedi."
Şokla ona baktım.
"Sen ciddimisin Soobin?"
"Evet efendim. Bence yakışıklı çocuk biran önce evlenin. Yada sevgili olun zaten çok yakışıyorsunuz. Üstünde iyi birine benziyor."
Tek nefeste heyecanlı bir şekilde söylediğinde elimde olmadan gülümsedim.
"Bilmem aslında bana kalırsa benden değil Alex'ten hoşlanıyor."
" Yaa o zaman başka birini buluruz. Daha iyisine layıksınız."
Gülümsedim. Tan'ı yere bırakıp Soobine sarıldım. Küçük bir konuşmaydı ama iyi gelmişti. Esnemeye başladığında onu odasına yolladım.
Bende içeri girdim. Jungkook hala koltukta karanlığa bakıyordu.
"Hanuel.."
Kafamı ona çevirdim.
"Efendim?"
Kolumdan çekip yanına oturttu. Sesizce oturuyordu ama kolumu bırakmamıştı. Çok geçmeden uyku bastırdı. Geriye yaslandım. Bu sırada Jungkookta geriye yaslanmıştı.
Kafamı omzuna yaslandım ne kadar utansamda. Oda kafasını kafama yasladı ve ben çok geçmeden uyuya kaldım.
Tae*
Su içmek için odadan çıktım. Hayret Jungkook yanımda değildi. Mutfağa gittim. Bizim mutfak Amerikan tarzı bir mutaktı. Salonu görebiliyorduk.
Salona döndüm. İki kişi birbirine yaslanmış uyuyordu. Hava az tuz serindi. Sakin bir şekilde yanlarına gittim. Anında yüzümde tebessüm oluştu. Çünkü Jungkook ve Hanuel birbirlerine yaslanmış masum bir şekilde uyuyorlardı.
İkiside benim için önemliydi. Biri kardeşim diğeri ise kızım gibiydi.
Köşede duran ince örtüyü üstlerine örtüm.
Odama yöneldim. Ha bu arada bana kızmayın niye başta sahilde Hanuele kızdığımı. Ne kadar Jungkook'u tanısamda Hanuelin tanımadığı birine böyle davranması hiç hoşuma gitmemişti. Yazar biraz tuhaf anlatmamıştır ben anlatayım dedim. Hadi eyw ❤️
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
