33. Bölüm

366 30 1
                                    

Ayağa kalıp telefona uzandım. Telefona elimi attığım an o telefonu çekti. Benimde ayağımın altındaki ince halı kayınca direk üstüne düştüm.

Hassiktir.

Gözleri bana döndü. Bende ona bakıyordum. Çok yanlış bir yerde duruyordum. Büyük ihtimalle kıpkırmızı olmuştum. Ellerimi yüzüme çektim.

Tek istediğim çığlık atmaktı. Nasıl ben, Kim Hanuel böyle utanırdım. Normalde hiç düşünmeden işimi hallederdim.

Ama şimdi yerimden bile kıpırdayamıyorum.

Kafamı onun karnına gömdüm. O da beni omuzlarımdan tutup çekti. Çekerken sürtüğündugum için herşeyini hissediyordum.

Bişey diyimmi?

Utanmak bir yana ciddi anlamda büyükmüş. Şok olma emojisi var sayın aglar yazar öyle diyor.

Bacaklarım onun bacak arasındaydı. Utançtan, kafamı göğsüne gömmüştüm.

Eh sonra ne oldu tahmin edin bakım?

Ne olucak?

Jimin hyung pat diye içeri girdi ve bizi öyle gördü.

Donmuş bir şekilde bize bakarken hemen Jungkook'un kucağından kalktım. Üstümü düzeltmek için birazcık kıyafetimi cekistirdim. Jungkook'ta ayağa kalktı.

"Ne yapıyorsunuz siz?"

"Hiç bişey. İnan bana hyung yanlışlıkla oldu. Bak halı kaydı."

Kekeliyerek söylediğim cümleye lanet ediyordum.

Jimin hyung Jungkook'a döndü.

"İstersen tuvalete git ihtiyacın var gibi duruyor." dedi. Ben kesin sıçmıştım. Bu adam beni öldürücek.

Şu anda Jungkook ile pek uğraşamiyacağım için bişey demedim.

Jimin hyung kolumdan tutup oturttu. Dik bir şekilde gözlerime bakıyordu. Kafamı eğdim. Ne yapabilirdim ki?

"Hanuel tam olarak ne oldu? Anlat."

Kafamı kaldırmadan anlattım. Utandığımı biliyordu. Zaten kayan halı yere düşen kumadalar ile de doğru söylediğim kanıtlanmıştı.

Beni çekip sarıldı. Sorduğu soru ise aklıma takıldı kaldı.

"Onu seviyor musun?"

Cevabını bende bilmiyorum. Ona karşı hala güvenim yok. Tam bir huysuz. Hem sorun şu ki ne ondan ne de kendimden eminim.

"Bilmiyorum."

Derin bir iç çekti. Bişeyler söylemek istiyordu.

"Bak güzelim Jungkook'u uzun zamandır tanırım. Hayatının önemli zamanlarında bende vardım. Eminim ki anlatmıştır, Vien yani nişanlısının öldürüldüğünü. Vien gelmeden önce her akşam farklı bir kızla gelirdi eve. Sonra ise Vien sihir gibi gelip onu durdurmayı başardı. Aralarında ne geçti ne bitti bilmiyorum. Tek bildiğim bunlar bir sabah kavga etmişlerdi. Diğer tartışmalar gibi değildi bu tartışma. Baya büyüdü ve Vien evden çıkıp gitti. Onu bulduğumuz da ölmüştü. Jungkook ciddi anlamda yıkıldı. Ama neyseki o eski haline geri dönmedi. Gece gündüz demeden sadece onun katilini bulmaya çalıştı şimdi buldu mu? Bulmadımı? Bilmiyorum."

"Bunu biliyorum. Jeon anlamıştı."

"Ona her konuda guvenebilirsin ama asla emin olmadan bişeyler yapmaya kalkma. Düşük bir ihtimal ama sana zarar verebilir."

Tehlikeli biriydi Jungkook. Bunu hepimiz biliyorduk zaten. Ona guvenmiceğimi de biliyordum.

Bir süre sonra içeri Jungkook girdi. Yanıma oturdu. Kokusu niye bu kadar güzel?

"Hanuel? Bize sıcak çikolata getirir misin? İçelim beraber."

"Tamam" diyip kalktım.

Jungkook*

Telefona uzandığını fark ettiğimde hemen çektim. Benim telefonu çekmemle onun üstüme düşmesi bir oldu.

Acayip yanlış yerde duruyordu. Gözlerim ona kaydığında kızaran yanaklarını gördüm. Hemen elleri ile yüzünü kapattı, kafasını karnıma koydu.

Tek sıkıntı vardı. Ciddi anlamda zor duruma gelmiştim. Omuzlarından tutup çektim. Hissettiğim vücudu ciddi anlamda zor duruma sokmuştu.

Bu arada dip not; yazar utangaç çıktı. Ben söyleyeyim. Şiştim.

Kafasını göğsüme gömünce. Bu sefer rahatladım. Ama şişliğimin geçtiğini düşünmüyorum.

Bir anda içeri Jimin hyung girince hemen üstümden kalktı.

Utandığı her hâlinden belli oluyordu. Jimin hyung bana bakıp tuvalete yolladı. İhtiyacım vardı zaten.

İşimi halledim odaya girdiğimde Hanuel'in yanına oturdum. Çünkü eğer Jimin hyungun yanına oturursam suratıma yumruk yeme ihtimalim çok fazla.

Bu seferde Hanuel sıcak çikolata almaya gitti. Jimin hyung bana döndü.

"Vieni unutamadın mı hala?"

"Olmuyor hyung unutamıyorum."

"Katilini buldun mu?"

"Buldum ama bulduğum kişi benimde canımı yakıcak. Ona nasıl zarar verebilirim bilmiyorum."

"Âşık mı oldun lan?"

Gözlerim fal taşı gibi açıldı büyük ihtimalle.

Aslında soru doğruydu. Âşık mı olmuştum? Ama o zaman Vieni unutmam gerekmezmiydi?

"Ne? hayır!"

Arkasına yaslandı.

"Tehlikeli birisin Jungkook."

Ee ben bunu zaten biliyordum.

"Etrafına biraz göz gezdir. Veini unutmanın zamanı geldi. Evet, dile kolay. Farkındayım. Zor olduğunu da biliyorum. Ama sence artık o da senin mutlu olmanı istemez miydi?"

Kafamı eğdim. KAFAMI EĞDİM?!

Aslında bir bakıma haklıydı. Bir bakıma değil sonuna kadar haklıydı.

Ama içimdeki intikam ateşine karşı koyamıyordum. Sanırım uzun bir sürede intikam ateşini dinleyip öyle davranıcaktım. İşte tam da bu noktada kalbim devreye giriyordu. Veinin boşluğunu Hanuel ile doldurmaya çalışıyordu.

Geriye doğru yaslandım. Jimin hyung kafamı kaldırdı.

"Başını benden başkasının önünde eğmeye kalkma valla bak Tae gelip benimle fantezi uygulucak."

Ben gülmeye başlayınca oda güldü. Sonra içeri Hanuel girdi. Elindeki tepside üç tane bardak vardı. Harika bir çikolata kokusu etrafı sardı.

Sonra benimle hyung'un arasına oturup kendi bardağını eline aldı.

Ve yine ben baya yoğun bir haftanın içine giriyorum. Bu yüzden eğer bölüm gelmeze birazdaha beklemnizi istiyorum. Sizleri seviyorum hoşçakalın..bu arada hikayenind sonu belli oldu

Mafia (JJK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin