44. Bölüm

331 25 30
                                    

Yayın tarihi

26 Ocak 2022







"Şimdi gelelim asıl konuya; Vien'e neler yaptığını çok iyi biliyorum."

Anlamamazlıga yattım.

"Vien senin eski nişanlın değilmi ben dokunmadım ona!"

"Vien'in nişanlım olduğunu nerden biliyorsun?"

"Jimin hyung söylemişti."

"Herneyse!"

Arkasını döndü bağlı ellerimi çekmeye çalıştım. Ama beceremedim. Bu sırada Jungkook elinde resimle geldi. Vien ile çekildiği fotoğraftı.

"Evet, bu kızı gayet iyi tanıyorsun değil mi?"

"Tanımıyorum!"

"Bana bak Hanuel burdan kaçışın yok! İstediğini yap. Sonuç olarak burdasın! Ha diyelim ki kaçıcaksın o zaman minik kardeşine güle güle dersin" dedi. Bir tuşa dokundu ve Alex görüldü. Evin kameralarına bağlıydı.

Alex oturmuş film izliyordu. Ona olan sinirim kat kat artmıştı.

Evin kamera sisteminde mikrofon olduğu için rahatlıkla sesini duyabiliyorduk.

"Hanuel ve Jungkook çok yakışıyor yaa." Dedi ve elindeki yastığı sıktı.

"Acaba Jungkook Hanuele ne sürpriz yapıcak?"

Dedi ve bu sefer elimi aklıma götürdü.

"Hanuel'i almasına izin verdim ama umarım zarar vermez."

Dediğimde beynime tak etti. Jungkook Hanuel'i kandırmıştı.

"Sen seni şerefsiz!"

Jungkook gülerek bana döndü.

"Kardeşin cidden çok küçük."

"Ona dokunma sakin yoksa içinden geçerim!"

Gülmesi iki kat arttı.

"Bu şekilde mi?"

Gözlerimi yumdum. Bu sırada Jungkook yanıma geldi. Eğildi ve çenemi tuttu. Fazlaca sıkmaya başladı.

"Eğer kaçmaya çalışırsan emin ol o ölür! Şu anda onun hayatı senin elinde."

Çenemi fırlatır gibi bıraktı.

Ağlamak üzereydim. Sinirliydim ve eğer sinirimi bir şekilde cıkartazsam oturup ağlamaya başlardım.

"Jeon..bak o sadece 17 yaşında bir kız.. lütfen bırak onu. Ona karışma!"

Gözlerimin önüne düşmüş saçlarımı eğilip çekti.

"Eğer sözümü dinlersen zaten bişey olmicak."

"Şerefsiz!" Diye bağırdım. Sadece elini sıktı. En azından vurmuyordu ama şu vardı ki benim adamlarımda vurmamıştï Vine'e, onlar buz gibi suya sokmuştu.

Jungkook depodan çıktı. Bende ağlamaya başladım. Sırf sinirden cinnet geciricektim şimdi.

Hemen hemen yarım saat sonra Jungkook geldi.

Buz gibi soğuk olan depoda üstüme bir anda su attı. Çığlık atıp "ne yaptığını sanıyorsun sen" diye bağırdım.

Gözlerini devirdi.

"Evvet, ilk önce hangisinden başlasak.. Buldum! Buz gibi suda sürün."

Gözlerim direkt gözlerini buldu. Ciddi anlamda da incilmistim. Biliyordum ona guvenemiceğimi.

"Jeon yapma!"

"Hala Jeon diyorsun! Adım var benim. Bir kerede öyle seslen!"

Gözlerim yavaşça yere düştü.

Sonra tekrar çıktı ama ben üşüyordum. Suyu kafamdan aşağıya dökmüştü ya.

Bir süre sonra tekrar geldi.

"Eğer Vien'e yaptığım tüm işkenceleri bana yapıcaksan sonrada bırakıcaksındır. Doğru mu?"

Cevap vermedi. Somurtarak yanıma geldi.

Bileklerimi çözüp ayağa kaldırdı.

Sonra tekrar ellerimi önden bağladı

Bilerek engel olmadım. Çünkü Alex'in hayatı tehlikedeydi. Mecbur bir şekilde katlanicaktim. Kendimi sıkıp ona yalvarmicaktim. Nasıl olsa herşeyin sonunda bırakacak ve ben kardeşimin yanına geri donucektim.

Kolumdan tuttu. Sonrada depodan çıkardı. Merdivenleri zar zor çıkıyordum.

En sonunda bir kapının önünde durdu. Kapıyı açıp benide içeri soktu.

İçeriyi incelerken gözlerim buz ile dolu küvete kaydı. Ciddi olamazdı. Hem şu hemde buz. Biz öyle yapmamıştık. Sadece su vardı.

Direkt Jungkook'a döndüm.

"Ciddi olamazsın değil mi? Şaka yapıyorsun."

"Şaka yapmıyorum."

Yüzüme bakmıyor, gözlerini kaçırıyordu.

Tekrar yaklaştı ve suyun içine zorla soktu.

Açıdan bağırıyordum. Sanki tüm vücuduma iğne batıyor, bıçak ile yarıyorlardı.

Jungkook ise yan tarafa oturmuş öylece
düşünüyordu. Ne düşünüyor bilmiyorum.

Sonra bana döndü.

"Şimdi gidiyorum. Eğer seni buranın dışında görürsem emin ol hem kendi hayatın hemde Alex'in hayatı son bulur."

Oda da çıktı.

Benim seslerim yavaş yavaş kesilmeye başladı. Artık ses çıkarmıyordum.

Suyun içine tirtir titriyordum. En sonunda küvetin köşesine yasladım. Son kez Jungkook'a "Çıkar beni burdan" dedim.

Bir süre sonra yanıma geldi. Beni kucaklayıp aşağıya depoya indirdi.  Depoda içe bir battaniyenin içine koydu. Titriyordum.

Beni sardıktan sonra kapıyı kapatıp gitti. Bunları yaparken ne beninke konuşmuştu nede yüzüme bakmıştı.

Gözlerim yavaşça kapanmaya başladı. Ben ise direnmekten başka bir şey yapmıyordum.

Yazar*

En sonunda gücünün sonuna gelmiş ve kendini uykuya bırakmıştı. Teni buz gibiydi. Solmuş ve bembeyaz olan cildi tıpkı bir ölünün ki gibi duruyordu.

Yavaşça yaşlandığı yerden kaymaya başladı ve en sonunda yere boylu boyunca uzandı. Bu sırada Jungkook kameradaj sevdiği kızı izliyordu. Daha doğrusu izleyemiyordu.

Hanuel'in yere serildigini görür görmez yerinden sıçradı. Koşarak depoya indi. Kapıyı hızlıca kapıyı açıp içeri daldı.

Hanuel'i gidip kucağına aldı. Sonrada depodan çıktı. Hanuel'i koltuğun üzerine bırakıp odasına gitti.

Birkaç parça kıyafet alıp geri geldi. Kendi kıyafetlerini getirmişti.

Hanuel'in sarılmış olan battaniyesini -battanniye bile denmez- üstünden çekti. Üstündeki elbiseye baktı. İçinden özür dileyerek elbisenin fermuarını açtı. Sonrada üstünden yavaşça çekti. Bacaklarından da sıyırıp köşeye attı.

Evet bu bölümde bitti. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın

Hadi eyw 💜

Bu arada bir kaç küçük sürpriz olabilir hikayede..

Mafia (JJK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin