3

1.9K 137 11
                                        

Önümdeki dosyalar ile zamanı geçirmeye çalışıyordum. Jungkook herne kadar işinde uzman olsada, ben o kadarda tersiydim.

"Sıkıldım ben."

Sesim o kadar baygın çıkmıştıki bir anan önce bu odadan çıkmak istiyordum.

"Sıkıldıysan kahve getireyim Jimin."

Bakışlarımı tekrar önüme çevirdim bu adam hiç anlamıyordu beni zaten anlamasını zerre inanmazdım. Elimdeki kalemi çevirirken, aklıma gelen fikir ile ayağa kalktım. Bakışları bana dönsede aldırmadım.

Odanın camını açarak biraz hava girmesini sağladım bu hareketim büyük olay değildi ama yapacağım asıl olay beni biraz olsa eğlendirecekti.

Masama doğru ilerleyerek dosyalar ile birlikte kağıtları alarak hepsini camdan aşağı fırlattım.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen!"

Ani bağırış ile sırıttım. Bağırması umrunda gibi görünüyor muydu acaba?"

"Biraz eğlenmek istedim. Hem başım ağırdı, o ne öyle bir kağıdın üzerinde onlarca yazı!"

Gömleğimin iki düğmesini dâha açarak sandalyeme doğru ilerledim. Ne zaman bitecekti bu ceza?

"Kaşınıyorsun Jimin."

Umursamadım. Bacağımı kasanın üzerine koyarak, diğer bacağımı'da onun üzerine koydum. Kas tabakası pes etmiş olacak ki, masasına geri oturdu. Kiminle uğraştığını bilmiyordu.

Telefonumu elime alarak, son ses en sevdiğim şarkıyı açarak, başımı sandalyeye yasladım. Bir yandan ise mırıldanıyordum o güzel sözleri.

'Kiss me where I lay, with my hands on your cheeks
Far from the playground.'

(Uzandığım yerde öp beni, ellerim yanaklarını tutarken,
Oyun parkından uzakta.)

...

Şarkının sözleri tek tek, dudaklarımın arasından akıp giderken, gözlerimi yavaşça açtım. Şarkı bitmiş, reklama girmişti. Telefonumu kapatarak, tekrar cebime attım ve yavaşça ayağa kalktım.

"Nereye gidiyorsun?"

"Bu seni hiç alâkadar etmez! İşine dön bay kas tabakası."

Siyah saçlarımı geriye yatırarak, en havalı şeklim ile kapıyı sertçe açtım ve odadan çıktım. Koridordan asansöre doğru ilerleyerek şirket çıkış kapısına doğru ilerledim. Şirkette en olmayacak yerdeydim ben.

"Taemin neredesin sen?"

"Nerede olacağım Jimin? Her zaman olduğu gibi sahildeki mekana geldim."

Jimin sinir ile başını yana yatırarak, telefonu kapattı. Millet sahile gitsin biz.. dedi ve arkasındaki gösterişli şirket binasına kısa bir bakış attı.

"Rezillik içindeyim!"

...

-Bay Park, oğlunuz Jimin şirketten çıktı ve odada hiç rahat durmuyor.

-Takip et Jungkook. Onu bulduğun yerden al ve herkes'in içinde yakasından tutup eve getir!

-Peki bay Park.

Jungkook telefonu kapatarak, Jimin'i takip etti. Büyük ve gösterişli bir restorantdı burası, 'Jikook restorant.'

Jungkook Jimin ve yanında bulunan bir çocuğun masasına en uzak bir köşeye geçti ve bir süre onları izledi.

...

"Taemin bu akşam mı gideceğiz mekâna?"

"Jimin söyledik ya oğlum bu akşam işte sıkma beni bee."

Jimin koca bir kahkaha atarken ensesinde hissettiği  sıcak el ile gözleri kısıldı.

"Ne oluyor lan!"

"Jimin bey?"

Taemin Jimin'in arkasında duran siyah takım elbiseli adama bakarken, Jimin sinir ile Jungkook'a bakıyordu. Onca insanın arasında Jimin'i rezil etmesini asla kaldıramıyordu.

"Ne işin var senin burada Jungkook!"

"Derhâl eve gidiyoruz Jimin bey."

Taemin dudaklarını birbirine bastırırken, Jimin sinir ile ayağa kalktı.

"Gelmiyorum ben senin ile hiç bir yere!"

Jungkook derin bir nefes alarak elini tekrardan Jimin'in ensesine koyarak, hızla Jimin'i çıkışa doğru çekiştirdi.

"Babanız çok sinirli bay Jimin. Eğer zorluk çıkarırsanız işler dâha kötü olacaktır."

Jimin'in gözleri nedenini bilmediği bir nedenden dolarken, Jungkook aracın kapısını açarak Jimin'i ön koltuğa oturttu.

"Bu yaptığını sana çok kötü ödeteceğim görürsün!"

Jungkook'un dudaklarının köşesi yukarıya doğru kıvrılırken, kendi camını açarak arka cebinden çıkardığı sigarasını dövmeli elinin iki parmağının arasına yerleştirerek, sigarayı yaktı.

"Babanız ile konuşursunuz Jimin bey. Beni ilgilendirmiyor sizin yaptığınız şımarıklığın bedeli."

Jimin'in çenesinde ki bir kas seğrilirken, sinir ile gözlerini kıstı ve yumruk yaptığı elini cebine koydu.

"Para için 'Bodyguard' olup benim kuyruğum olmakdansa-"

Jungkook'un bakışları Jimin'in sözünü keserken, Jimin sinir ile kendini durdurdu ve bakışlarını öndeki büyük cama çevirdi.

Çok değil, dakikalar sonra eve gelmişlerdi. Jimin arabanın kapısını hızlıca kapatıp, evin önünde sinirli bir hâlde kendine bakan babasını görünce adımlarını durdurdu.

"Baba ben-"

Bay Park elindeki bastonun ucunu sıkarak, sinirli bakışlarını Jungkook'a gönderdi.

Jungkook başını önüne eğdiğinde, bay Park'ın sesi oldukça soğuk ve netti.

"Jungkook Jimin'i al ve götür buradan uzun süre yüzünü görmek istemiyorum. Unutmadan Jungkook oğlum, ona gerçek hayatı öğret sefilliği ve istemediği o hayatı yaşat ona belli bir süre sokaklarda sürün, sürüne gerçek dünya'yı görsün. Senden isteğim şu oğlum; onu gerçek bir adam olana kadar ne benim, nede bu evin yüzünü asla göremeyecek! Aç kalacak, açıkta kalacak, yalvaracak ancak o zaman bu eve geri dönecek!"

Jungkook gülümseyerek başını salladığında, Jimin başını iki yana sallayarak babasına doğru bir adım atmıştı ki Jungkook onu durdurdu.

"Hayır! Lütfen baba."

Bay Park bastonu ile arkasında ki eve doğru ilerlerken, Jungkook Jimin'in belini tutarak arabaya doğru çekiştirdi.

"Baba lütfen yapma bunu bana.. BABA!"

Jungkook arabayı bahçe kapısından çıkarıp, uzaklara doğru sürerken arabayı, Jimin'in gözlerimden akan yaşlar ile öylece camı izliyordu.

Fragman bitmişti, her şey şimdi başlıyordu.

...

Bölüm sonu.

BODYGUARD / JİKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin