Bu gün Çin seddini gezeceklerdi. Havaalanından Çin'e geleli tam olarak iki saat geçmişti ve Jimin'in ısrarları sonucunda Jungkook kiralamış olduğu aracı ile yola koyulmuştu.
"At the roundabout, turn left."
Navigasyon cihazı ile yaptıkları uzun yolculuk tam olarak bir buçuk saat sürmüştü. Büyük ve oldukça görkemli bir dağın girişinde bulunan otoparka girdiklerinde, Jungkook araçtan indi ve Jimin'in inmesine yardımcı oldu.
"Hava kararmak üzere Jimin neden bizi yarın toplantıdan sonra değil, bu havada getirdin buraya?"
Jungkook homurdanarak büyük ve sisli merdivenlere doğru ilerlediğinde, Jimin etrafa gülücükler saçıyordu. En son seneler önce babası ile gelmişlerdi buraya.
"Hey Jungkook baksana akşamları buranın manzarası senin sıkıcı manzarandan dâha hoş."
Jungkook tek kelime dâhi etmeden en üst kata doğru ilerledi. Bakışları arada Jimin'e doğru kayıyordu başına herhangi bir şey geldi mi diye.
"Baksana kas tabakası şurada bir bilgi tabelası var."
Jungkook bakışlarını Jimin'in gösterdiği yere çevirdiğinde, büyük beyaz bir tabela göz önündeydi.
"Ne gerek var bunu buraya koymaya anlamıyorum Jimin sanki internette yazmıyor."
Jimin sırıtarak başını salladı. Gerçektende bir bakımdan gereksiz olsada buraya öz bir tabelanın olması hoş durmuştu. Ve merakına yenik düşerek okumaya başladı yazılanları.
Çin Seddi, Çin'in kuzeybatısı boyunca uzanan, dünyanın en uzun savunma duvarıdır. Kalıntıları Po Hay Körfezi'nde deniz kıyısında başlar. Pekin'in kuzeyinden geçerek batıya yönelir ve Huang-Ho Nehri'ni ikiye bölerek güneybatıya uzanır. Gobi Çölü'nün güneyinden batıya yönelerek devam eder. 'MÖ 220' yılında yapılmıştır.
Jimin dışından okuduğu her bilgiyi Jungkook'a yansıtarak, başını Jungkook'a doğru çevirdi.
"Açıkçası yapımında çok fazla şey bile kullanılmış baksana Jeon."
Jimin altta ki maddeleri tek, tek okumaya başladı.
*Kil
*Kerpiç
*Taş
*Kum
*Talaş
Jungkook derin bir nefes alarak bakışlarını başka yöne çevirdi. Başka bir ülkenin geçmişini okumak sıkıcı geliyordu.
"Jimin yeter! İnsanlar emin ol ki bunları merak etmiyor."
Jimin alt dudağını büzerek bakışlarını kaçırdı. Tamam herkes merak etmiyor olabilirdi ama bastıkları yerlerin sağlamlığı çok önemliydi.
"Gidelim Jungkook."
Jungkook derin bir nefes alarak ilerlemeye başladı. Az ileride gördükleri küçük bir panayırımsı üstü açık satıcılar ile adımlarını oraya yönelttiler.
Jungkook dikkatini çeken bir şeyi elinee aldı. Silahtı, kâr küresinin içinde bir silah.
"Çok garip değil mi Jimin?"
Jimin ise elinde tutmuş olduğu peluşa bakıyordu. İç içe geçmiş kız ve erkek peluşu. Anlatması kolaydı ama şekli çok garipti.
"Bence bu dâha garip Jeon."
Jimin cebinden çıkarmış olduğu '100 Yuan' TL kadarını yaşlı kadına vererek, Jungkook ile birlikte ilerledi. Jungkook'un aldığı küçük küreyi Jimin'in ödemesi gururuna katlamıştı.
"Teşekkür ederim."
Jimin gülümsedi. Böyle şeyleri asla ama asla sevmezdi.
Hava oldukça kararmıştı. Jimin'in uykusu gelmeye başlayınca Jungkook ile birlikte çıktıkları merdivenleri inmişler, otoparka giriş yapmışlardı. Jimin elinde sıkıca tutruğu peluşu ile gözlerini kapatmıştı.
Yol uzun, uykusu derindi.
...
"Jimin uyan! Sana diyorum çabuk uyan toplantıya geç kalacağız."
Jimin sırtını Jungkook'a dönerek mırıldandı. "Beş dakikada dâha."
Jungkook küçük bir küfür mırıldanarak, lavaboya doğru ilerledi. Elinde tutmuş olduğu kovayı Jimin'in yüzüne doğru fırlatarak, kovayı bir köşeye attı.
"Lan ne yapıyorsun sen? Dondum!"
Jungkook altına pantolonunu hızlıca değişerek, tekli koltuğun üzerinden Jimin'e ait olan kıyafetleri Jimin'e fırlattı.
"Çabuk giyin şunları iki dakikan var!"
Jimin sinir ile kucağındaki giysileri aldı.
"Aptal!"
...
Bölüm sonu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODYGUARD / JİKOOK
Fanfiction(TAMAMLANDI) Hayatımın bir şımarıklık yüzünden bu hâle geleceğini bilseydim o aç gözlülüğü ve o şımarıklığı bir dâha yapardım. --- /Kapak bana aittir. /Kurgu bana aittir. /Benden habersiz kopyalanacak hiçbir şey istemiyorum!