Jimin gözlerini açtığında, karşı tekli koltukta oturan Jungkook ile doğruldu.
"Neden bu saatde buradasın sen? Saat kaç Jeon?"
Jungkook saati kısaca belirterek, oturduğu sandalyeden kalktı.
"Babana eminim ki söz vermeseyedim seni o toplantıya asla almazdım Jimin. Ama gelmek zorundasın en azından Bay Park'ın oğlu olarak orada gözükmen gerekiyor."
"Jungkook emin ol orada saatlerce oturup sizi dinlemek bende istemiyorum."
Jungkook tam odadan çıkacağı sırada başını Jimin'e çevirdi.
"Üstünü değiştir hemen yarım saate çıkacağız toplantı üçte başlayacak."
...
Jimin giyinmiş olduğu takım elbise ile öylece holdeki aynaya bakıyordu. Nereye gidiyordu biliyordu ama bilmiyordu da..
Bakışlarını adım seslerine çevirdiğinde, Jungkook siyah uzun dalgalı, siyah gömlek, siyah kumaş pantolon, siyah ayakkabı, siyah el dövmesi.. kısacası kendine göre çok değişikti. Zira kendi üzerinde beyaz bir tişört ve siyah pantolon dışında siyah bir spor ayakkabı vardı.
Jungkook Jimin'e kısa bir bakış atarak, yürümeye başladı.
"Yürü Jimin. Toplantıyı holde yapmayacağız."
"Aptal!"
"Duydum."
...
"この作業は巨大なプロジェクトになるため、時間がかかります。あなたは何を考えていますか"
Bu yapıt çok büyük bir proje olacağı için zaman alacaktır. siz ne düşünüyorsunuz?
Jimin elindeki kalemi çevirirken, bu toplantının bir an önce son bulmasını istiyordu. Hiç bir şey anlamıyor ama yinede dinliyordu.
Jungkook konuya girince Jimin derin bir nefes vererek, sandalyeye rahatça yayıldı.
"「実は、弊社のパクとして申し上げると、まず、親愛なる皆様、大変お待たせしてしまい、誠に申し訳ございません。私の考えでは"
"Aslında şirketimiz Park olarak konuşursam eğer, öncelikle siz değerli insanlardan özür diliyorum çok beklettiğimiz için. düşüncem şu ki..
Bir kaç göz Jimin'e dönünce, kendini tekrardan toparlamıştı. Toplantı boyunca hep Jungkook konuştu zaten Jimin'in burada bulunma nedeni belliydi. 'Babasının oğlu olduğunu belli etmek.'
Ne kadar süre geçti bilmiyordu Jimin. Çekik gözlü familyası ayağa kalktığında, Jimin rahatlayarak, oda ayağa kalktı. Ama yanılmıştı şimdi Jungkook ve Park şirketinde çalışanlar oturmuş, Japonlar konuşma için projeksiyonun önüne geçtiler.
Adamlar bir konudan, bir konuya atlarken, Jimin telefonunu cebinden çıkartıp, masanın altına soktu.
JM: "Ne zaman bitecek şu toplantı?"
Jungkook telefonuna gelen titreşim ile cebinden aldı telefonu. Bildirimin Jimin'den gelmesi ile bakışları hemen karşısında oturan Jimin'i buldu. Oldukça sıkılmış olan Jimin gözleri ile derdini anlatmaya çalışıyordu. Jungkook gülümsedi.
JK: "Belli değil, her konudan konuşuluyor bekle biraz."
JM: "Lütfen gideyim zaten anlamıyorum sizi."
Jungkook sırıtarak çenesini kaşıdı ve Japonlara doğru bir kaç cümle kurdu. Adamlar başlarını sallayıp Jimin'e dönünce, Jimin anlamayarak kafasını salladı.
JM: "Ne dediler?"
JK: "Gidebilir tabi zaten bir işe yaramıyor zavallı. Dediler."
Jimin sinirle ayağa kalkarak, toplantı odasını terk etti. Aptal! Tabii ki öyle demediler buna emindi.
...
Gün bitmek bilmiyordu. Jungkook toplantıdan çıkmış, birlikte yemek yemek için otelin restoranına inmişlerdi.
Jimin başını tabağında bulunan yemeklere çevirdi.
'Japon yemekleri.'
Jungkook gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken, Jimin ayağa kalkarak terk etti salonu.
...
Jungkook otelin bahçesinde elinde tuttuğu sigarası ile dolanırken, yan bahçeye geçerek bakışlarını Jimin'in camına çevirdi.
Küçük bir silüet geçti karanlık ve belirsiz. Anlamadı içini bir panik sararken, omuzlarını dikleştirdi. Daha dikkatli baktığında o silüet tekrarlandı ve yine anlamadı.
Jungkook otele girerek, üst kata doğru merdivenleri kullanarak çıktı. Asansör yavaş ve oldukça katlı bir otel olduğu için onu beklemek istememişti.
Kapının önüne geldiğinde, içeriden gelen o yüksek çığlıklar ile gözleri büyüdü.
Çok değil, kapıyı kırarak korku dolu gözler ile odayı inceledi.
"Jimin?"
...
Bölüm sonu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODYGUARD / JİKOOK
Fanfiction(TAMAMLANDI) Hayatımın bir şımarıklık yüzünden bu hâle geleceğini bilseydim o aç gözlülüğü ve o şımarıklığı bir dâha yapardım. --- /Kapak bana aittir. /Kurgu bana aittir. /Benden habersiz kopyalanacak hiçbir şey istemiyorum!