Onsuzluk

487 33 8
                                    

Selam :* 

Bölüm şarkısı; Aslı Güngör- Son Öpücük 

Pera- Şarab-ı Izdırap  

Cem Adrian- Beni Affet

Ayaz'ın Ağzından....
Doktorlar odaya dolarken ağzıma gelen tuzlu tatla ağladığımı yeni fark etmiştim. Gözyaşlarım ard arda sıralanırken hiçbirşey düşünemiyordum. Bir yandan ortalığı yakıp yıkmak istiyor, bir yandan ise bir köşeye saklanıp sessizce ağlamak istiyordum. Ayaklarım hissizleştiğinde bacaklarım hastanenin soğuk zemini ile buluştu. Hıçkırıklarım hastane odasında yankılanırken Öykü'ye kalp masajı yapıyorlardı. Saniyeler geçerken nefes almaktan nefret ettiğimi hissettim. Zaten Öykü'nün nefesi havada bulunmadıkça o hava bana zehir olurdu. Hala hıçkırarak ağlarken Öykü'nün kalbinin atışlarının gösterildiği yerde bir hareketlilik oluştu. Orası düz çizgi değildi artık.

Sonunda doktor dışarı çıktığında umutla gözlerine bakıyordum. O ise "Durumu çok kritik" dedi.  İşte o an iç yanması deyiminin mecaz olmadığını anladım.
....

3 ay sonra Ayaz'ın ağzından....

Poyraz ve Eylül'ü kucağıma almış Öykünün resmine bakıyordum. Aslında ikimizin resmiydi bu. Ben ona arkadan sarılmıştım. O da yüzünü yana eğip gülümsüyordu. Resmi elimden bırakıp onu ne kadar çok özlediğimi fark  ettim. Tam 3 aydır yoktu o. Onsuzluk o kadar zordu ki. Alışmak zorundasın dedim kendi kendime. Bir gün mutlaka kavuşacağız. Resmi yerine koyup Poyraz ve Eylül'ü beşiklerine yatırdım. Bakıcıları Esra hanıma çıkacağımı bildirip arabamın anahtarlarını masanın üzerinden aldım. Kapıyı yavaşca örtüp arabama bindim. Buradan 20 dakika uzaklıktaki bara arabayı park edip hızlı adımlar ile içeri girdim. Akşam saat on bir olduğu için bar çok kalabalıktı. Barmene "Her zamankinden" deyip önüme döndüm. Öykü gittiğinden beri yani tam 3 ay 2 gün 16 saatten beri bu bara geliyordum. Barmen önüme yeşil sıvıyı koyduğunda bir dikişte bitirdim ve elimle yenilemesi için işartet ettim. Yanımda bir kıpırdanma hissetiğimde o tarafa döndüm. Ah tabii kızıl sürtük vardı birde. Öyküyü onun yüzünden kayıp etmiştim. 8. bardaktan sonra Periye dönüp "Vay vay vay kızıl sürtükte buradaymış" dedim. Sanırsam sarhoş olmaya başlamıştım. "Ayaz benim ne suçum var. Sen dedin hizmetcim diye. Ayrıca bak seni işte bu kadar seviyormuş. Gitti. En ufak bir hatanda gitti. Beni tercih etseydin ben bırakmazdım. Aldatsan bırakmazdım-" sözünü içtiğim bardağı yere atarak kestim "Peri seni aldatsam gitmezdin neden biliyor musun? Çünkü sen sürtüksün. Senin şerefin yada gururun yok. Senin kalbin de temiz değil bedenin de. Senin tek sevdiğin şey para." dedim ve bardan çıkıp arabama bindim. Şu an bu sinirle eve gidemezdim. O yüzden sahile sürdüm arabayı. Bir kayalığa oturup gözyaşlarımı serbest bıraktım. 3 ay önce doktorlar tedavi için Öykü'yü Amerikaya göndermişti. Bende gelmek istemiştim fakat Peri olayından sonra beni affetmediğini söylemişti. Bitirelim demişti. Gitmişti.  geri dönmeyeceğim demişti 1 ay önce rhan bey tedavinin sonlandığını ve Öykünün Amerikadan dönebileceğini söylemişti. Tam 1 ay geçmişti ama yoktu gelmemişti.  Bu gidişle gelmeyecekti de. Elimi hızla yanımdaki kayalığa vurdum ve ayağa kalktım. Artık o kadar canım yanıyordu ki dayanamıyordum. Denize doğru "Nasıl sildin beni kalbinden Öykü. Nasıl kıydın bu aşka. Hiçmi sevmedin beni." diye haykırdım. Kendiliğinden akan gözyaşlarıma engel olmayarak fısıltı halinde "Hadi beni sevmedin çocuklarımızı damı hiç sevmedin" dedim. Kararımı vermiştim artık. Madem gelmeyecekti bende onsuz bir hayata başalrım o zaman. 

.........

Verdiğim karar ışığında sabah gülümseyerek uyandım. Yüzümü hızla yıkayıp üzerime kot gömlek ve siyah pantolon giydim. Çocuklarımın odasına girip ikisininde alnından öptüm. Arabalarına koyup parka gitmek için dışarı çıktım. Çocuklar parkta oynamak için çok küçüklerdi bende bu yüzden hava almaları için götürüyor bankta oturuyorduk. 

Telefonumun tanıdık melodisi parkta yankılanırken cebimden telefonumu çıkardım. Arayan kişiyi görmem ile gözlerim yuvalarından çıkacak sandım. 

Öykü Arıyor..

"E-efendim" dedim sesimi hissiz tutmaya çalışarak. 

"Alo Ayaz nerdesin seni çok özledim" dedi 

"Ne istiyorsun öykü"

"Sizi Poyrazımı Eylülümü çok özledim" dedi  

Sesimi en soğuk haline bürüyerek "Onları görebileceğini sanmıyorum Öykü. Lütfen birdaha arama" dedim. Sesim ne kadar soğuk çıktıysa kalbimde bir o kadar acımıştı. Gözümden sırayla akan yaşları elimin tersiyle silip dün verdiğim kararı hatırladım. Artık o yoktu. Artık o olmayacaktı. 

.......

Parktan geldikten sonra çocukları Esra hanıma emanet edip Emre'nin mesajı ile dünkü bara yol aldım. 

Bara geldiğimde içeriden ses gelmiyordu. Etrafta da pek araba yoktu. Merakla içeri girdiğimde gördüğüm manzara ile olduğum yerde kaldım. "Öykü?" dedim şaşkınlıkla. Koskoca barda birtek Öykü vardı ve ortada kocaman bir masa vardı. Öykü bana doğru gelip kollarını belime doladı. Fakat ben kollarımla ellerini belimden çekip soğukça "Ne işin var senin burada!" dedim. Bana hüzünle bakıp "Bırakamadım ki seni" dedi. "Ama ben bıraktım Öykü! Git lütfen. 3 aydır nasıl yoksan şimdi de öyle olma tamam mı?" diyerek arkamı dödüm. Kısacık kolları ile beni çektiğinde akan göz yaşlarımı gizlemek için kolumu kollarının arasından çektim ve barın çıkışına yöneldim. Arkamdan Öykünün sesini duyduğumda gözyaşlarım daha da arttı. Öykü bana yetiştiğinde "Ayaz eğer şimdi gidersen birdaha dönme. Ya gel şimdi burada sarıl bana yada git tamam mı aşkımızın katili ol" dedi. Aklımın her bir hücresinde Öykü ve anılarımız dolaşırken dayanamayarak durdum ve arkamı döndüm. Öykü bana gülümseyerek baktı ve "Seni çok fazla seviyorum" dedi. Küçücük bedenini kollarımın arasına alıp saçlarının kokusunu doyasıya içime çektim. "Bende seni çok seviyorum birtanem" dedim. 

...............

Eve geldiğimizde Esra hanım sorar gözler ile Öykü'ye baktı. "Hoş geldiniz Ayaz Bey bu bayan o resimdeki bayan Öykü hanım mı?" dedi. Gözlerimi 3 aydır hasretinde olduğum gözlerden çekip Esra hanıma döndüm ve "Evet karım Öykü" dedim. Esra hanım gülümseyerek "Hoşgeldiniz Öykü hanım" dedi. 

Öykü Esra hanımın sorularını cevaplayıp çocuklarımızın yanına çıktı alelacele. Odaya girdiğinde öyle bir baktı ki çocuklarımıza içimin parçalandığını hissettim. "Oğlum , kızım" dedi ve ikisini de kucağına alıp sarıldı doyasıya. 2 saat boyunca anne- oğul ve anne- kız özlem gidermesini keyifle izledim. Esra hanım odaya girip "Öykü hanım çocukların uyku saati geldi de" dedi mahcupça. Çocukların ömürlerinin yarısından çoğu Esra hanım ile geçmişti o yüzden çocuklar hakkında daha çok bilgi sahibiydi. Öykü buruk bir şekilde gülümseyip "Peki.. ben uyutabilir miyim?" dedi. Esra hanım "Öykü hanım onlar sizin çocuklarınız ben sadece bakıcıyım. Tabiki istedğinizi yapacaksınız" dedi ve bana dönüp "Ayaz bey benim kardeşimi hastaneye kaldırmışlar sizden izin isteyecektim"  dedi. Hızla başımı sallayıp "Gidin tabii Esra hanım." dedim. Bana mahcupça gülümseyip "Çok teşekkürler Ayaz bey" dedi ve odadan çıktı. 2 dakika içerisinde dış kapının kapanma sesi duyulduğunda Esra hanımın gittiğini anladık. Öykü çocukları beşiklerine yatırıp yanıma geldi ve "Teşekkür ederim" dedi. Ona hafifçe sırıtıp "Ne için?" dedim. Kollarını boynuma dolayıp "Beni affettiğin için ve çocuklarımın bakıcısını 50 yaşında bir hanımefendi seçtiğin için" dedi. Onun bu haline kıkırdayıp kollarımı beline sardım ve geniş odanın içinde döndürdüm.

.......

hii selam selam. dhdahjsx neyse güzel bir bölüm oldu bence jqhabs

Vote ve yorumlarınızı bekliyorum iyi günlerer!

Mavimsi HayallerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin