VI- İHANET

153 40 42
                                    

BEDBAHT

VI

İHANET

🌙

Sevgili babacığım,

Hayatım boyunca; yaşamımı, senin istediğin gibi sürdürdüm. Hayat şartları ne olursa olsun bu halimden hiç şikayetçi olmadım. Ama artık ayrılık vakti geldi...

Evet! Annesini hiç görmemiş bu kızına, hem annelik hem babalık ettin. Senin hakkını asla ödeyemem. Ama gel gör ki, bu zillet içinde sürüp giden hayatın yükü, artık omuzlarıma ağır gelmeye başladı.
Sen ne yaparsan yap hep bir yanım eksik büyüdüm. Senin değil, hiç bir kimsenin bendeki bu boşluğu doldurmaya gücü yetmedi!

Sana bu veda mektubunu, üzülerek ve ağlayarak yazıyorum...

Hayatımdaki hiç bir kimsenin dolduramadığı, o eksik yanımı dolduran bir aşka düştüm. Ve senden ayrılmanın üzüntüsüyle beraber sevdiğim adama kavuşmanın sevinciyle gidiyorum bu evden. Senden tek ricam, mutlu olmam için dua et, sevdiğim adamı bulduğum için şükret, ama asla peşime düşme! Çünkü ben mutlu olabilmek için senin etrafıma ördüğün duvarları çoktan yıktım.

Ve sen bunu okurken ben sevdiğim adamın yanında, çok uzaklarda olacağım...

Allah'a emanet ol.

Kızın Yağmur..

Kağıt parçası parmaklarının arasından yavaşça yere düşerken, günün aydınlattığı ev gözlerinde karanlığa boğuldu. Kağıt yavaşça yere düşerken kulağına gürültülü bir ses bıraktı. Ağır ağır kapattı gözlerini. Ya bir kabustaydı, yada bir kabusta... Ötesi mümkün değildi. Usulca araladı gözlerini ama perişan haldeydi.

Damarlarının belirgin olduğu, titreyen elini ayaklarının ucundaki kâğıda götürüp onu bir çırpıda avuçlarının arasına aldı. Daralan nefesini gömleğinin bir düğmesini açmaya çalışarak rahatlatmaya çalıştı fakat titreyen elleri buna müsade etmedi.

Hareketleri bir şok anındaki gibi yavaş, yüzü bembeyazdı. Titreyen dizleriyle doğrulduğu koltuktan kalkarken sendeleyen bedeni, tek eliyle kavradığı koltuğun başından destek alıyordu.

Güç bela sürüklediği bedeni kapı kenarlarından destek alarak evin çıkışına kadar gelmişti.

Elini kulpa atmıştı fakat beli eğilmiş vaziyette, zor tutuyordu kendini ayakta. Ruhu acılarla hemdem olmuştu zaten, şimdide kızının yokluğu mu yakacaktı onu... Usulca aralanan kapının ardına çıkıp bedenini tamamen evden attı.

Belki de Pelin'e ulaşamadan can verecekti burada. Nefesi usul usul tıkanırken böyle ölmemek için yalvardı Allah'a.
Ama sürüklenen adımlarına da engel olamıyordu Arif bey.

Hilal teyzenin kapısının önüne geldiğinde avucunda kırışmış kağıt parçası ve duvara dayadığı eliyle nefes nefese kalmıştı. Avucunda duran kağıdı öyle sıkı tutuyordu ki avuç içleri rengini kaybetmişti.

Kapıyı yumruklarken yüreğine saplanan acı nefesini bağrında sıkıştırdı. Kolları usulca yanına yığılırken bedeni taş parkeye sertçe yığıldı.

Araya saniyeler derin bir sükutla yerleşirken, Pelin kapıyı açtı.

Genç kızın dudaklarından firar eden çığlık bir mahalleyi ayağa kaldırmaya yeterdi. Arif beyin dizlerinin ucuna çökerken elleri buz kesmiş halde nabzını kontrol ediyordu.

BEDBAHT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin