ATEŞTEN KELEPÇE
VII
🌙
#Cem Adrian & Mark Eliyahu - Kül
Gözlerimden süzülen yaşlar, tenime acı bir ürperti vermeye başladı. Burada geçirdiğim dakikalar saatleri, saatler ise bir günü buldu. O geceden beri hissettiğim tek şey korku ve büyük bir boşluk hissiydi. Aslında boşluk hissini dolduran koca bir çaresizlikti. Çaresizlik... Beni yeniden bu odaya hapsettiğinden beri sırtımı buz parçası gibi olan o ahşap kapıya dayamış bekliyordum, ama bedenimin soğuktan titremesi içimdeki yangını söndürmüyordu. Dizlerimi karnıma kadar çekmiş ellerimi üzerinde düğümlemiştim. Usulca çözülmek, kıpırdamak bile canımı yaktı. Titreyen dizlerimin üzerinde, doğrularak ayağı kalktığımda saatlerin üzerime bindiğini hissettim.
Gün akşama kavuşmuştu bile, belki de geceye... Zamanın varlığından soyutlanmıştı ruhum. Yalnızca tepeme çöken karanlığı görüyordum, şu tahta parçalarının kapatmaya çalıştığı pencereden. Sanki ensemde acımasız bir el vardı. Ve beni her seferinde o karanlığın dibine çekiyor, nefes almama izin vermeden boğuluşumu izliyordu.
Hangi suçtan müebbet yediğini bilmeyen bir mahkum gibiydim. Ama benim mahkûmiyetim mutsuzluktu. Benim mahkûmiyetim hep bir şekilde sevdiğim insanlarla sınanmaktı.
Sevdiğim adam...
Bugün benim kolumu kanadımı kırdı. Beni bugün kendi kalbimin günahına mahkum etti. Hiçbir zaman kirletmediğim aşkımı, dilinde ki zehiriyle kirletti. Öldürmedi, beni yaralarımla kıvranmaya terk etti.Ama bilirsiniz, bazen insan en dipteyken bile kurtulma umuduyla yaşar. O çukurun dibindeyken bile gökyüzüne tutunur. Kalbimi taşlaştırıp bu çukurdan çıkmayı deneyeceğim! Kalbimi taşlaştıracağım çünkü, kalbim böylesine duygusal ve böylesi güçsüzken ayağa kalkamıyorum!
Arada kapımın önüne gelip bir ihtiyacımın olup olmadığını, soran bir adam var buralarda. Sesinden anladığım kadarıyla ihtiyardı. Ama bir bardak su bile veremeyecek kadar bu kapıyı açmaktan korkuyordu. Ayaz'ın saatlerdir sesini duymuyordum. Bu burda olmadığı anlamına mı geliyordu bilmesem de, bildiğim tek şey buradaki süremin tükendiğiydi.
Babamın, "Bir insanın zor durumda kaldığı zaman yapamayacağı hiçbirşey yoktur!" Dediği ana sürüklendi aklım. Sonra zihnimi saran o sinsi planla dağıldım. Belki de birine zarar vermek pahasına buradan çıkmam gerekiyordu. Yatağın başına doğru hızla yürüdüm. Komodinin tahtadan çekmecesine uzandı ellerim. Yavaşça çıkardığım çekmeceyi, sessizce kollarımın arasına aldığımda, kulağıma değen ve gittikçe artan adım seslerini dinledim. İhtiyar adam buralardaydı.
Önce odanın kapısına yanaştım sonra kalbim taşlaştı, ve yüzüme sahte bir maske geçirerek, acınası sesler çıkarmaya başladım...
"Yardım edin nefes alamıyorum! Yardım edin..." Ardından soluk soluğa çıkardığım öksürme sesleri, beni bile inandırdı.
Adamın kapıda belirmesi fazla sürmedi ama tahmin ettiğim gibi içeri de girmiyordu.
"Kızım iyi misin?" Diye sorup duruyordu habire. Gitgide kısılan sesimi tamamen kestiğimde, adamın kapı önündeki çırpınışları dindi. Beni yerde baygın, belki de ölü zannederek içeri girdiği anda var gücümle, sarıldığım ağır çekmeceyi ihtiyarın ensesine geçirdim...
Çekmece usulca ellerimden kayıp düşerken adamın yere serilen bedenine baktım. Bir de katil olduysam... Artık yaşamıyorum demektir. Bir anda ellerimin titrediğini hissettim. Ama buradan bu şekilde gidemeyecektim. İhtiyarın başına doğru usulca diz çöktüğümde buz kesen ellerimi güç bela şah damarına uzattım. O an ruhum bedenimden uzaklaştı sanki, bir boşluğun ortasında kaldım. İhtiyarın nabzını alamadığımda titreyen ellerimi iyice bastırdım boynuna. Bir süre korkuyla beklediğimde ihtiyarın atan nabzı buradan çıkış biletimi bana yeniden verdi. Aksi takdirde, bir daha ayağa bir katil olarak kalkamazdım. İçime derin bir nefes yayılırken, hızla ayağa kalktım. Bedenimi sabit tutamıyordum. Titreyen bedenimi kastım... Yoksa bu ayaklar beni kapıya götürmeyecekti. Koşar adımlarla holün sonuna gelip kapıyı açmaya çalıştım fakat kilitliydi. İhtiyar baygınken, anahtarları almam gerekiyordu. Tekrar o odaya geri dönüp ihtiyarın ceplerine baktığımda anahtarlığı buldum. Kapıya koşup anahtarları denemeye başlamam birkaç saniye sürdü ama ellerimin titremesi yüzünden, bir türlü doğru anahtarı bulup kapıyı açamıyordum. Çünkü beni şu zavallı ihtiyarın uyanmasından çok Ayaz'ın gelecek olma ihtimali korkutuyordu. Son anahtarı yuvaya takar takmaz büktüğümde kapı nihayet açılmıştı. Evet şans o kadar benden yanaydı ki doğru anahtar bile en sona denk gelmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDBAHT
General FictionKaranlık gecenin çanları uğursuz ve lanetli saatleri haber veriyordu. Ruhu küle dönmüş bedeni, kendini ölüme sürüklerken, ayak parmaklarının uç kısımlarından sivri taşların tesiriyle kan akıyordu. Yararlarını hissetmiyordu, sadece koyu kan gözüne ba...