Karanlık gecenin çanları uğursuz ve lanetli saatleri haber veriyordu.
Ruhu küle dönmüş bedeni, kendini ölüme sürüklerken, ayak parmaklarının uç kısımlarından sivri taşların tesiriyle kan akıyordu. Yararlarını hissetmiyordu, sadece koyu kan gözüne ba...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Uzun bir aradan sonra uzun bir bölümle geldim... Okuyan ve emeğe saygı gösteren herkesten yorum ve oylama bekliyorum. Keyifli okumalar ❤️
BEDBAHT
-XII-
XII- BEDEL
🌙
"Ey gönül, gidenden ümidini kes! Kaçan bir hayale benziyor herkes, Sanki kulağıma gaipten bir ses Buluşmalar kaldı mahşere diyor."
-Necip Fazıl
Dünyada ki en acımasız katil kelimelerdi. Çünkü hiç bir masum can yaşarken ölmeyi hak etmiyordu!
Onu öldüren bu kayalar, karanlık derin sular olmayacaktı belki ama... Kelimeler onun çoktan katili olmuştu!
Bugün, bu gece kefeni olamasada hayat ona çoktan cehennem olmuştu.
~~~
Uçurumdan düştüğü ilk an bilincini yitirmiş ve derine doğru süzülmeye başlamıştı. Öyle savunmasızdı ki ruhu ve bedeni...
Esir düştüğü bu sular nefesini kesmiş miydi?
Ayaz'ın bedeni, Yağmur elinden kayıp giderken boşluğa doğru savrulmuştu. Ancak o şuurlu bir şekilde kontrolü sağlamış ve çivileme atlamıştı denize.
Fakat, yüzüstü durduğu uçurumun kenarında karnı sivri taşlara temas etmişti. Yağmur'un ağırlaşan bedeni onu aşağı doğru çekerken karnı sivri taşların etkisiyle yaralanmıştı.
Karnının tam üstünde, göbeğinin yanında yaklaşık on santimetre uzunluğunda bir yara açılmıştı. Fazla derin değildi ama acı veriyordu. Kanıyordu ama kan, usul usul dağılıyordu gömleğinin üzerine.
Bileğine düğümlediği fenerin ipi sıkı olduğu için çözülmemişti ve ışığı oldukça fazlaydı.
Suyun derinine doğru süzülerken, bir müddet sonra gözlerini aralamış ve ayaklarıyla çırpınıp suyun yüzeyine çıkmayı başarmıştı.
Soğuk tenini kesiyordu. Ciğerlerine derin bir nefes çekerken soluk soluğa kalmıştı. Boğazında yığılan su ağzından çıkarken karanlığa boğulan bu yerde, tek başınaymış gibi hissetti.
Her şey saniyeler içinde gerçekleşiyordu ve saniyelerle yarışıyordu!
Nefesini topladığında öyle bir çığlık attı ki, bu bağırışından sonra edeceği tüm sözcükler boğazını yakacaktı,
"Yağmur..."
Suyun yüzeyinde en ufak bir kıpırtı bile yoktu, ciğerlerini havayla doldurup başını yeniden suya daldırdığında fenerin aydınlattığı yönünü soğuktan buz tutmuş elleriyle aşıyordu.