Arabayı park etmemizle arabadan indik. Çantamı sırtıma takmamla Demir komutan yanıma geldi. Ona döndüm.
"Nerden başlayalım"
Üşüdüğüm için ellerimi montumun cebine koydum.
"Önce sana bir atkı alarak başlayabiliriz"
Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım.
"Hadi Ali"
Beni yönlendirmesiyle atlı bere falan satan bir yere geldik. Atkı bere ve eldiven almıştık. Dükkândan çıkmamızla Demir komutan beni durdurdu.
"Gel bakalım atkını takalım"
Tutuğum poşetten atkımı aldı ve boynuma sarmaya başladı. Bu hareketiyle poşetli daha sıkı tuttum. Sonra da bereyi çıkarttı ve başıma geçirdi. Bereyi düzlettikten sonra şöyle bir bana baktı.
"Güzel oldu"
Bir de gel bana sor şimdi. Derin bir nefes aldım. Demin üşüyen ben şu an sıcakladım.
İlerde gördüğüm bardaklarla hızla o tarafa doğru gittim. En iyisi bu ortamdan hemen kurtulmak. Demir komutan da arkamdan geliyordu.
Mağazaya girmemle bir araba aldım. Demir komutanda gelince etrafı incelemeye başladık. Mutfak eşyam hiç yoktu. Bu yüzden gerekli olan her şeyi alıyordum. Zaten liste olduğu için daha kolay oluyordu. Demir komutan elindeki listeyi şöyle bir inceledi.
"Sanırım alacağın bir tava kaldı"
Başımı tamam anlamında salladım ve tavaların olduğu yere doğru yürümeye başladık. Tavayı da aldıktan sonra eşyaların parasını ödedikten sonra onları arabaya yükledik.
"Sırada ne var"
Demir komutana döndüm.
"Orada banyo eşyaları bulamadığım için başka bir yere bakmamız lazım"
"Şu ilerde bir yer var orada satılır"
Eliyle gösterdiği yere doğru yürümeye başladık.
"Ne zamandır buradasın yani Hakkari'de"
Düşündü kısa bir müddet.
"5 yıldır buradayım"
Dükkânın içerisine girdik.
"Başlarda zorlandım. Her şeyi şimdiki kadar iyi değildi. Yollar kötüydü irtibat kötüydü ama işte zamanla düzeldi. Sen de zamanla seversin. Şimdi sana zor gelebilir ama zamanla bu hayata da alışırsın"
Sonra banyo aynalarının arasından yeşil olan bir taneyi eline aldı.
"Bu güzel gibi beğendiysen alalım"
Başımı salladım ve gülümseyerek aynayı aldım.
"Güzelmiş alalım"
Diğer eşyalara da bakmaya başladık.
"Demir"
Demir komutan bana döndü.
"Hıı"
Elimdeki sıvı sabunluk ve diş fırçası kabını gösterdim.
"Bunlar aynayla uyumlu olur mu?"
Bir aynaya bir de elimdekilere baktı.
"Olur uy-"
Telefonu çaldığı için konuşması yarıda kesildi. Kısa konuşmasından sonra bana döndü.
"Alacakların bitiyse çıkalım. Efe ve Akif abi gelmişler arabanın orada bizi bekliyorlar"
Alacaklarımın parasını ödedikten sonra arabaya doğru gittik. Demir komutan elimdekileri aldı bagaja koymak için. Efe yanıma geldi ve gülümseyerek bana baktı.
"Bakıyorum baya sarıp sarmalamışsın kendini. Deseydin komutanım sana atkısını verirdi boşuna masraf"
Konuştuktan sonra göz kırptı.
Demir komutan elini omzuna attı ve kendine doğru çekti omzunu hafif bir şekilde sıktı.
"Kaşınıyorsun Trabzonlu kaşınıyorsun"
Deminin aksine sesi sertti.
Efe gülümsedi ve komutanın ellerinden sıyrıldı ve yanıma geldi.
"Biz şakalaşıyorduk komutanım"
Bana döndü.
"Değil mi Alicim"
Dediklerimi onayla dercesine bana bakıyordu. Büyük bir umutla.
"Evet"
Demir komutan ikimize de bakarak başını olumsuz anlamda saladı.
"Ali alacak neyin kaldı?"
Cebimdeki listeyi çıkardım e şöyle bir incelemeye başladım. Evin zaten çöpü eşyası olduğu için çok şey almama gerek yoktu. Zaten çoğu eşyası yeniydi.
"Akif abi bir masa lambası kalmış bir de kırtasiye uğramam lazım"
Konuştuktan sonra listeyi cebime koydum.
"2 sokak ileride bir dükkân var ordan alırız lambayı sonra da sana şöyle güzel bir Hakkari yemekleri yediririz dönüşte de kırtasiyeye uğrarız"
Başımı tamam anlamda salladım. Hepimiz Akif abiyi takip etmeye başladık. O ve Efe önden yürüyordu ben ve Demir komutan arkadan yürüyorduk. Birden rüzgarın esmesiyle hafif bir şekilde titredim.
"Üşüdün mü?"
Demir komutana döndüm.
"Biraz"
Hava harbiden buz gibiydi.
"Gel diğer tarafıma geç rüzgarını engellerim"
Başımı olumsuz anlamda salladım
"Sen üşürsün"
Omuz sikti ve benim diğer tarafıma geçti. Benden kalıplı olduğu için bütün rüzgarı engellemişti.
"Merak etme öğretmen bey ben alıştığım.....hem sen bize lazımsın"
Konuştuktan sonra gülümsedi.
Ohaa ilk kez gülümsemişti ve gülmek yakışmıştı.
Mağazaya gelmemizle Akif abi adamı tanıdığı için biraz sohbet ettiler sonra da uzun bir uğraş sonucu lambayı almıştık. Çünkü Trabzonlu başka ben başka Akif abi başka bir tane seçmiştik. Demir komutan sadece bizi izlemişti. Sonunda da Akif abinin seçtiğine karar vermiştik.
Şimdi de Akif abinin bizi yemek için götüreceği lokantaya doğru gitmeye başladık. Yol boyunca Efe bana etrafı göstermiş neyin nerede olduğunu gösteriyordu. Demir komutan burada da çok konuşmamıştı. Ona çaktırmadan baktığımda ise sadece önüne bakıyordu. Bilmeden adamı falan mı kırdım acaba.
Lokantaya gelmemizle bir masaya geçtik sona da Akif abi sipariş verdi. Siparişleri beklerken Demir komutanın telefonu çaldı. Masadan kalktı ve kısa bir süre sonra geldi. Akif abi ve Efe'nin kulağına bir şeyler söyledi sonra ikisi de ayaklandı. Demir komutan yanıma geldi ve arabanın anahtarını elime verdi.
"Bizim acilen gitmemiz gerek birine haber verdim şimdi seni almaya gelecek. Evinde varınca da dışarı çıkma bütün kapıları pencereleri kilitle."
"N-ne oluyor"
"Korkma bir şey olduğu yok sadece dediklerimi yap."
Başımı tamam anlamında salladım.
"Servisteyken sana dediğim şeyi hatırlıyor musun?"
Sakin ol öğretmen ben buradayken kimse sana hiçbir şey yapamaz.
Başımı evet anlamında salladım.
"O zaman korkma Ali ben bir şey olmasına izin vermem"
Konuştuktan sonra gülümsedi ve lokantadan ayrıldılar.
Ama ben bugün de kendim için değil onun için korkmuştum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Doğu Aşkı | Gay
General FictionYüzbaşı Demir ve Öğretmen Ali "Sakin ol öğretmen ben buradayken kimse sana hiçbir şey yapamaz" Ama ben kendim için değil onun için korkmuştum o gün Efe komutan ve Doktor Samet Bu aşk imkansızdı önlerinde bir sürü engel vardı en büyük engel ise Efe...