Efe üzgün bir şekilde elindeki paspasa baktı. Sabahtan beri aynı yeri 3 kez silmişti.
"Ama komutanım siz işimiz var deyince ben görev geldi sandım paspas yapacağımı değil"
İsyankâr bir şekilde konuşmuştu Efe. Demir elinde çayıyla sandalyeye yayılmış Efe'ye bakıyordu.
"İş mi beğenmiyorsun Trabzonlu!"
Efe hemen başını hayır anlamında salladı.
"Hayır komutanım"
Efe konuştuktan sonra silmeye devam etti. Demin sildiği yerden bir asker geçti. Efe sinirle giden askere bakarken Demir daha da keyiflenmişti.
"Efe bak şurası ayak izi oldu orayı tekrar sil"
Efe içinden isyan ede ede küfür ede ede orayı silmeye başladı.
"Eee ne yaptın öğretmenin evinde"
Demir sabahtan beri merak ettiği şeyi sordu. Birkaç saat önce Efe ve Aliyi öyle görmesi içinde fırtınalara neden oldu.
Efe'nin bir şeyler anlatırken Ali'nin ona gülerek bakması heyecanla her dediğini dinlemesi Demir'i sinirlendirmişti. Bu duygusuna anlam veremezse de sinirlenmesine engel olamamıştı.
O Ali'nin sadece ona böyle gülmesini istiyordu. Ona heyecanla baksın istiyordu.
"Ne yapayım işte komutanım kahvaltı yaptık"
Demir yerinde dikleşti ve pürdikkat Efe'ye baktı.
"Ne güzel ne güzel beğendin mi bari?"
Sesi istemden sert çıkmıştı.
"Evet komutanım hele bir omlet yapmıştı Alicim vallaha parmaklarınızı yersiniz"
Demir'in duyduğu Alicim lafıyla kaşları hayretle kalktı.
Efe gördüğü manzara karşısında gülmemek için kendini zor tuttu. Komutanın neden böyle olduğunu anlamıştı. Eğer komutanı onu böyle cezalandırırsa Efe de onu böyle kudurturdu.
"Sen baya sevdin bu kahvaltı işini"
Ses tonu hâlâ çok sinirli geliyordu.
Efe 32 diş sırıttı.
"Evet komutanım"
Demir oturduğu yerden kalktı.
"Ee o zaman ben seni bu zevkten mahrum etmeyin. Bir hafta boyunca hayır hayır 1 ay boyunca yemekhanedeki arkadaşlara kahvaltı hazırlamada yardım et o zaman"
Efe'nin duyduklarıyla kaşları hayretle kalktı. Demin kaş yapayım derken göz çıkarmıştı.
"Ama komutanım"
Demir başını olumsuz anlamda salladı.
"2 oldu asker"
Efe'nin duyduklarıyla kaşları hayretle kalktı. Demir karşısındaki görüntüyle gülümsedi. En azından içi biraz olsun soğumuştu.
"Hadi Trabzonlu bana bakma yerleri sil"
Elindeki çay bardağını sandalyenin üstüne koydu ve odasına doğru yürümeye başladı.
Odasının kapısını kapatmasıyla saçlarını karıştırdı.
"Kahvaltıymış hayır yani sen bu Allah'ın Trabzon'lusuna niye kendi ellerinle kahvaltı hazırlıyorsun ki. Neden o güzel gülümsemeni ona gösteriyorsun"
Demir kendini odasındaki koltuğa attı. Tekrar saçlarını karıştırdı.
"Ne yapıyorum ben yaa! Salak salak triplere giriyorum"
Kendini silkeledi.
"35 yaşında adamın ben ne bu haller. Daha iki günlük çocuğu hayır çocuğu değil adamı mı kıskanmaya başladım. Yok daha neler"
Güldü
"Çok saçma"
Biraz düşündükten sonra tekrar hırsla saçlarını karıştırdı.
"Kimi kandırıyorum ben acaba! Bas baya kıskanıyorum adamı. Allahım ne yapacağım ben yaaa? Ama suç onun o da bu kadar sevimli tatlı güzel gülen biri olmasaydı. Küçük ufak tefek tatlı bir şey. İnsanın baktıkça bakası geliyordu"
Demir düşündükleriyle kendine bir tokat attı.
"Demir ne saçmalıyorsun sen yine. Bu düşüncelerime bir son vermeliyim"
Sabahtan beri dağıttığı saçlarını düzelti.
"Şu halime bak yaa kendi kendime konuşuyorum"
Oturduğu koltuktan kalktı ve cama doğru gitti. Camı açtı ve soğuk havanın içeriye girmesine izin verdi. Bir müddet öyle bekledi.
"En iyisi öğretmenden uzak durmak. Bu aklımdaki düşüncelere bir son vermem lazım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Doğu Aşkı | Gay
General FictionYüzbaşı Demir ve Öğretmen Ali "Sakin ol öğretmen ben buradayken kimse sana hiçbir şey yapamaz" Ama ben kendim için değil onun için korkmuştum o gün Efe komutan ve Doktor Samet Bu aşk imkansızdı önlerinde bir sürü engel vardı en büyük engel ise Efe...