6

359 67 37
                                    

yanlış başroller

-

"Anlamıyorsun Serkan, bu role uygun biri yok bizim fakültede." dedim.

Serkan'la bir kafede oturuyorduk. Kuzey'le konuşmamızın üstünden bir hafta geçmişti ve ben anlattığı hikayeyi senaryo olarak yazmayı başarmıştım. Mekanlar, ekipmanlar ve diğer her şey hazırdı ama oyuncu bulamıyordum. Bunun birkaç sebebi vardı. Birincisi Kuzey'in hikaye boyu Ekin'in gamzeleri hariç hiçbir fiziksel özelliğinden bahsetmemiş olmasıydı. Bu yüzden nasıl birini seçmeliydim bilemiyordum. İkincisi ise Kuzey'i oynayacak birini bulamamış olmamdı. Sanıyorum ki bunun sebebi kafamda canlandırdığım kurguya ondan başkasının yakışmamasıydı.

Serkan kahvesinden bir yudum alıp göz devirdi. "Ay götüm, sana oyuncu buluyorlar da beğenmiyorsun. Hem ne anlattı bu çocuk sana?" dedi. Yıllarca ona tek kelime etmemiş öz kardeşinin bana bülbül gibi şakımasından rahatsız olduğu ve sinirlendiği belliydi. Ben de film çekilene kadar ona senaryoyu anlatmama konusunda kararlıydım.

Kuzey'e bu hikayenin gerçek olup olmadığını sormuştum ve bana "Ya benim yazmaya elimin varmayacağı kadar gerçek ya da beş dakikada uydurabileceğim kadar sahte. Bilemeyiz." demişti. Ben de kafamı karıştırmasına alıştığımdan üstelememeyi seçmiştim. Sonuçta bu hikaye gerçekse ve Ekin diye biri gerçekten varsa Serkan onu tanıyordu ve hikayeyi Kuzey tarafından duymak ister miydi bilemiyordum.

Omuz silktim. "Uydurma bir hikaye anlattı. Yazmaya üşenmiş bu yüzden kullanabilirmişim." dedim. Serkan inanmamış gibi baktı ama başka soru sormadı.

Beni baştan aşağı süzdü. "Bir gül bakayım." dedi. Önce kaşlarımı çatıp anlamamış gibi baktım. Sonra ısrarla gülmemi işaret edince yalandan gülümsedim. Elini masaya vurup mükemmel bir işe imza atmış gibi kendinden emin bir şekilde "Tamam işte senin de gamzen var. Sen oyna bu karakteri." dedi.

Anında kafamı iki yana sallayarak onu reddettim. Ben Ekin denen herifin rolüne girmeyi kesinlikle istemiyordum. Hem Kuzey, rolü benim oynadığımı görürse yanlış anlayabilirdi. Hiç hoş bir fikir değildi bu. "Olmaz, hem oynayıp hem yönetemem." dedim. Göz devirdi. "Yılmaz Erdoğan hem yazıp hem yönetip hem de başrol oynuyor ama." dedi.

"O Yılmaz Erdoğan." diye kestirip attım.

O sırada aklıma inanılmaz bir fikir geldi. Arşimet kaldırma kuvvetini bulunca bu kadar sevinmiş midir bilmem. Heyecanla Serkan'a vurdum. "Başrolü Kuzey'e vereceğim. Kendi rolünü oynasın." dedim.

Serkan bir süre ciddi miyim diye suratıma baktıktan sonra hunharca gülmeye başladı. Soluğu kesilene kadar güldükten sonra yavaşça doğrulup gözyaşlarını sildi. "Dünyanın en kısa fıkrası mıydı bu?" dedi. Kaşlarımı çattım ve ayağa kalktım. Kendimden emin bir şekilde "Görürsün ben ikna ederim onu." dedim.

...

"Asla olmaz." dedi Kuzey.

Loş ışıklı odadaki koltuğunda oturuyordu. Her zamanki gibi. Ben de televizyon kapanmasın diye hafif çaprazında ayakta bekliyordum. Ona teklifimi sunmuştum ama saniyesinde reddetmişti. En azından biraz düşünür sanmıştım ama gayet hızlıydı. Kollarımı önümde birleştirdim. "Hadi ama ya." dedim.

Kuzey gözlerini ovuşturdu ve geriye yaslandı. Saçları ıslaktı, belli ki ben gelmeden önce duş almıştı. Ellerinden biriyle başını tuttu ve kaşlarını çattı. Böyle havasız bir mekanda başının ağrıması kadar doğal bir şey yoktu. Güneş ışığı falan da almıyordu. "Benden bir şeyler daha rica edeceğin kadar samimi değiliz." dedi.

Nedense bu söylediği kalbimi kırmıştı. Elbette onun gibi yarı ölü birinin, üstelik de sevgi gibi pek çok duygudan ümidi kesmiş biri, beni değerli göreceğini düşünmemiştim. Sadece anlattıkları sebebiyle yakın olduğumuzu düşünmüştüm, arkadaş gibi. Üzüntüyle omuzlarımı düşürdüm.

"Ben de Ekin olayım?" diye ağzını yokladım. Kapatmış olduğu gözlerini açıp bana baktı. Koltukta öne eğilerek daha dikkatli bir şekilde tepkilerimi izlemeye başladı. "Neden Ekin olmak isteyesin?" dedi.

Gözlerimi kaçırıp omuz silktim. "Sen hikayeyi anlatırken Ekin olasım gelmişti. Gerçi ben onun yaptığını yapmazdım. Ben elma severim." dedim ve tekrar yüzüne baktım.

Böyle zeki bir insana çözülmesi kolay imalarda bulunmamam gerekirdi. Hemen yüzüne bir sırıtış yayıldı. Geriye doğru yaslandı ve yine gözlerini kapattı. "Sen de onun yaptığını yapardın. Kim olsa yapardı." dedi. Sonra benim bir şey dememe fırsat vermeden "Bunu düşüneceğim, bana birkaç gün ver." dedi.

--

böyle zeki okuyuculara çözülmesi kolay imalarda bulunmamam gerekir.

bilerek kısa yazdım sonraki bölümü uzun yazarım, üzgünüm

okuduğunuz için teşekkürler, umarım beğenmişsinizdir.

elma sevenler derneği. (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin