15

336 59 21
                                    

yeni bir hikaye
-

Kuzey ateşler içinde yandığından dolayı tatilin sonraki iki gününü odada geçirmişti. Ben de Kerem ve Serkan'ın balayı kıvamında geçen günlerine dahil olmak istemediğimden Kuzey'le birlikte takılıyordum. Gerçi çok sıkıldığımı da söylemeden geçemeyeceğim. Bütün gün yatak başlığına yaslanmış şekilde romanını yazmaya devam ediyordu ve ben de yanında sıkıcı filmler izliyordum. Sigara paketindeki çift gibi aynı yatakta ayrı işlerle ilgileniyorduk. Bilgisayarımı getirmediğim için kısa filmin editiyle de ilgilenemiyordum.Tek yaptığım küçücük odanın içinde bir ileri bir geri adımlamak, perdeyi aralayıp camdan dışarı bakmak ve film izlemeye devam etmekti. Kuzey'le de konuşulmuyordu çünkü çok odaklanmış durumdaydı ve işini bölmeme kızıyordu. Birkaç kez denemiştim ve her seferinde gayet ciddi bir tavırla susmamı söylemişti. Özellikle denemiştim, fön makinesinin ya da televizyonun sesinden rahatsız olmuyordu ama ben konuştuğum anda susmam için gözlerini bana dikiyordu. Ben de konuşmayı bırakmıştım, arada bir ofluyordum sadece. Bir de belli aralıklarla Kuzey'in ateşini ölçmek için alnına dokunuyordum. O zaten üşümeyi seven biri olduğundan ateşinin çıkmış olmasını dert etmiyordu.

Kuzey elindeki kağıtları yanındaki komodinin çekmecesine koydu. Gözlerini kapatıp bir süre bekledi. Ben de yatmaktan bıktığım için yerimde doğruldum ve merakla baktım. "Bitti mi?" diye sordum. Gözlerini açmadan "İki günde kim roman yazabilir?" dedi.

Göz devirdim. "Ne bileyim hiç yazmadım." dedim.

Hastayken normalinin iki katı huysuz olduğunu anlamıştım. O yüzden böyle davranmasına kızmıyordum. Sadece bir bebek gibi davrandığını varsayıyordum. Elimle yorganın üstüne daireler çizerek oynadım. "Ne yazıyorsun?" dedim.

"Roman." dedi.

Kaşlarımı çattım. "Onu biliyorum, daha önce de söyledin. Konusunu soruyorum." dedim. "Hem çok uğraşıyorsun, her şey kusursuz olsun diye mi?" dedim.

Yavaşça gözlerini açtı ve gözlerime baktı. Suratı hâlâ ifadesiz olmasına rağmen dudaklarının azıcık aşağı kıvrılmış olmasındam mutsuz olduğunu anlayabiliyordum. Bu onun için yeni bir şey değildi zaten. Uzun kirpikleri ve büyük gözlerine hayran hayran baktım. Tıpkı Çizmeli Kedi filmindeki kediye benziyordu. Genelde gözleri hep uykulu ve kısılmış olduğundan böyle açık hâlini nadiren görüyordum. Gülümsedim.

Kısık bir sesle "Eğer maksud eserse mısra-ı berceste kâfidir." dedi. Ne dediğini anlamadığım için öylece baktım. Açıklama yapmasını için dudağımı büzüp anlamadığımı belli etme amaçlı omuz silktim. "Yani." dedi.

"Eğer maksat kalıcı bir eser bırakmaksa, güzel bir mısra yeterlidir. Söylediğin gibi kusursuz bir roman yazmaya çalışmıyorum. Sadece o seçkin dizeyi, yani dikkat çeken tek bir cümleyi arıyorum." dedi.

Bazen onun soğuk ve sessiz tavrının ardında bir edebiyatçı olduğunu unutuyordum. Sonra birden aklımın almadığı cümleler kurunca jeton düşüyordu. Kafamı salladım. Yazıklarını merak ediyordum ama sormadım. Elbet bir gün okuma fırsatım olur diye düşündüm.

Bıkkınca ofladım. "İki gündür sıkılıyorum. Hani bana bir şeyler daha anlatacaktın?" dedim. Kuzey güldü. Üstündeki yorganı biraz daha yukarı çekip omuzlarını kapattı. Yorgun gözleriyle bana bakmaya devam etti. "Hiç hâlim yok. Hem çok seveceğin bir hikaye anlatmayacaktım bu kez." dedi.

Göz devirdim. "Sen anlat da sevip sevmeyeceğime ben karar vereyim." dedim. Biraz dil döktükten sonra yeni hikayesini anlatması için onu ikna etmiştim.

Oda servisi menüsüne baktım. İçecekler kısmında alkollü olarak sadece şarap çeşitleri vardı. Aklıma Halil Bey geldi. O bizim için bir güzellik yapabilir diye düşündüm ve resepsiyonu aradım.

elma sevenler derneği. (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin