12 (2. Bölüm)

349 64 76
                                    

KAR TATİLİ

zamanımı boşa harcıyorum.

-

Serkan'ın doblosuna valizimi yüklerken oldukça sakin bir şekilde sabır diliyordum. İçimden. Hava eksi derecelerdeydi ve arabanın kliması çalışmıyordu. Bir aile aracıydı. Kocaman bir bagajı ve geniş koltukları vardı. Bagajın kapağını kapattım ve arka koltuğa oturdum. Sonra Kuzey'i almak için evine sürmeye başladık.

Serkan'ın kazandığı şu kar tatili İstanbul'dan kilometrelerce uzakta bir dağdaydı. İnanın bir haftalık bir tatilde götüm dona dona kardan adam falan yapmak için Akdağ'a kadar arabada gidesim hiç yoktu. Hem burayla arasında sekiz saatten fazla yol vardı. Klimasız bir araçta çekilecek çile değildi. Ayrıca büyük ihtimalle artan benzin fiyatları sebebiyle bedavaya getirdiğimizi sandığımız tatilin parası bizden misliyle çıkacaktı. İşte, Serkan'ın ipiyle kuyuya inme hatasını çok yapardım ben.

Kuzey'i ikna etmesi de kolay olmamıştı. Uzun süre dil dökmüştüm. Gelmek istememe sebebini anlıyordum ve saygı duyuyordum ama bu tatilin ona sağlayabileceği fırsatlar olduğuna inandığımdan onu ısrarlarımla baya zorlamıştım. En sonunda ısrarlarım işe yaramış ve bana ondan sürekli bir şeyler istememle ilgili laf soktuktan sonra gelmeyi kabul etmişti.

Evim önünde durduğumuzda Kuzey'in kapının önündeki mermerde oturuyor olduğunu gördüm. Yanında bir sırt çantası vardı. Elindeki sigarayı yere düşürecekmiş gibi gelişigüzel tutuyordu ve yere bakıyordu. Üstünde yine havayı umursamadan giymiş olduğu gri bir tişört vardı. Rüzgar esince sigarasının külleri uçuyor, saçları dalgalanıyordu. Üstündeki tişört vücuduna yapışıyordu. Serkan ona korna çalınca kafasını kaldırdı. Arabaya bakıp ayaklandı ve arka koltuğa, yanıma oturdu. Çantasını içerden bagaja doğru fırlattı ve binmeden önce içine çekip de yere attığı sigarasının son nefesini arabanın içine verdi. Serkan ona göz devirip arabayı çalıştırdı ve dördüncümüzü almak üzere gaza bastı.

Kuzey'in çenesi ve elleri yine titriyordu. Ellerini ağzına götürüp sıcak nefesini üfleyerek ısıtmaya çalıştı. "Madem ısınmak için uğraşacaksın ne diye üşüyorsun?" diye söylenerek çoktan onun için getirmiş olduğum kalın poları elime aldım. Düzelttikten sonra ona uzattım. Bana gülümseyerek poları aldı ve giydi. İçim şimdi rahatlamıştı. Bu soğukta öyle gezmesine tahammül edemiyordum.

Kerem'in evinin önünde durduğumuzda Serkan dikiz aynasından bize baktı. Göz göze gelince gülümsedi. "Keyifler nasıl?" dedi. Baş parmağımı yukarı kaldırıp gülümsedim. Daha yolculuk başlamamıştı bile, asıl mesele sekiz buçuk saatlik serüven başladığında ortaya çıkacaktı.

Kerem apartmandan çıkıp arabaya dikkatle baktı. Arka koltuktan ona el salladığımda gülümsedi. Ön koltukta oturan Serkan'a bagajı işaret etti. Serkan da bu fırsatı kaçırmadan hemen ona yardım etmek için arabadan indi.
Kuzey ve ben arabada birkaç saniyeliğine yalnız kaldığımızda omzularını düşürerek ofladı. Böyle keyifsiz olması için onlarca nedeni vardı ve hepsini biliyordum. Zaten bir neden olmasaydı da kişilik olarak mutsuz bir yapısı vardı ve bu bile yeterdi. Omzunu tutup ona gülümsedim. Gözlerime baktı ve bir şey demeden cama döndü. Kerem ön yolcu koltuğuna oturup kemerini bağladı. Sonra Serkan da oturdu. Arabayı sürmeye başladı.

İlk yarım saat geçmek bilmedi. Kimse konuşmuyordu ve ortam çok gergindi. Kerem sadece benimle arkadaştı ve diğerlerini tanımıyordu, tanışmak için adım atan da olmamıştı henüz. Muhabbet dönmüyordu ve bu böyle kaç saat giderdi emin değildim. Hava soğuk olduğundan montuma biraz daha sarıldım. O sırada Serkan sonunda inisiyatif almaya karar vermiş olmalıydı. "Sen daha önce hiç Akdağ'a gittin mi Kerem?" diye sordu.

elma sevenler derneği. (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin