10

357 66 34
                                    

itiraflar

-

"...Evdeki düzen çok değişmişti. Korkunç bir sessizlik vardı. Dikkatini çekiyorum bunu ben söylüyorum, ne kadar sessiz olduğunu anla. Abim bana kızgındı ya da ben öyle sanıyordum. Artık yanıma uğramıyor, sadece kapının önüne yemek koyup kapıyı üç kez tıklatıyordu. Sanki ben bir mahkummuşum gibi. Yemeği de o sıralar alt komşumuz Hafize Teyze yapıyordu. Arada bir gelip evi de temizlerdi. Kadıncağız beni sağır ve dilsiz sandığından sürekli yanımda söylenip dururdu. Ne kadar şanssızmışım; sağır, dilsiz, öksüz ve yetimmişim. Elindeki toz bezini odadaki kitaplıkta ve sehpada dolaştırırken böyle şeyler söylerdi. Ben de açıkçası ona duyabildiğimi ya da konuşabildiğimi göstermeye çalışmazdım. Çünkü onun böyle kendi kendine yakınması bile benim için evdeki bir ses, benimle az da olsa ilgilenen bir büyük anlamına geliyordu. Ben sadece annem ve babamı kaybetmemiştim. Ben aynı zamanda abimi de kaybetmiştim.

Abim zaten annemlerin ısrarıyla hukuk kazanmıştı. O sene okulunu bıraktı. Ben de sınava çalışmayı falan bırakmıştım ve girmeyi de düşünmüyordum. Sadece okula gidip yazılılara girmem gerekiyordu. Normalde de okula gitme konusunda istekli olmadığımdan dolayı iyice salmıştım. Abim bana karışmıyor, tek kelime bile etmiyordu. En sonunda koltukta oturmaktan ve sessizlikten o kadar bunaldım ki okula gitme kararı aldım.

Bilmek istersen diye söylüyorum, bu süreçte Ekin eve gelip gitmeye devam etti. Abimin yanında olduğunu göstermek için elinden geleni yapıyordu. Ara sıra bana da uğruyor ve hiçbir şey söylemeden etraftaki dağınıklığı topluyor, sonra da yüzüme uzun uzun bakıp odadan çıkıyordu. Onunla konuşma niyetinde değildim, yanımda olmasına da ihtiyacım yoktu. Ben iyi dayanıyordum.

Her neyse. Okula gittim. Sıra arkadaşım Ayla başkalarıyla konuşuyordu. Benim geldiğimi fark edince hemen konuşmayı bölüp bana baktı. Uzun saçlı bir kızdı, saçlarını hep at kuyruğu şeklinde toplardı. Komik bir yapısı vardı ve etrafındakileri hep güldürürdü. Bu nedenle beni hiç güldürememiş olmayı kafasına takmıştı. Aynı zamanda onunla hiç konuşmamış olmama rağmen beni iyi bir dost olarak gördüğünü düşünüyordum çünkü bana her fırsatta hediye alırdı. Mesela Erasmus projesi için İspanya'ya gittiğinde bir anahtarlık, çalıştayın biri için Nevşehir'e gittiğinde de kartpostal almıştı. Doğum günlerimde ve yıl başlarında da hediye almayı ihmal etmezdi. Bu yüzden kitaplarım ilk meşhur olduğunda özenle imzaladığım birkaç tanesini ona yolladım ve teşekkür etme amaçlı bir de not yazdım.

İşte o gün Ayla çok hüzünlüydü. Bana sarılmaktan çekiniyor çünkü muhtemelen temas sevmediğimi düşünüyordu. Buna rağmen elini omzuma koyup sıktı. "Başın sağ olsun Kuzey." dedi. Kısaca başımı sallayarak cevapladım. Derse giren hocaların hepsinden ve çok yakın olmasak da diğer sınıf arkadaşlarımdan gün içinde çok başsağlığı duydum ve artık kusacak kıvama geldim. Ayla bunu anlamış gibi öğle arası koluma girdi ve benimle birlikte bahçeyi gezmeye başladı. İlk önce sessizce yürüdük. Birkaç arkadaş grubu voleybol oynuyorlardı ve kafama top çarpmasından korktuğum için oradan uzakta yürüyorduk. En sonunda Ayla ağzındaki baklayı çıkardı. "Sınavlar yaklaşıyor. İstersen sana yardımcı olabilirim. Kopya falan da veririm." dedi. Bir şey söylemedim. Kazayı ve cenazeyi hatırlatmadan farklı konular konuşmasına müteşekkirdim. Bunu iyi niyetle yaptığını biliyordum.

Bana yine öyle dudaklarını büzerek bakıyorsun. Biliyorum böyle teferruatları dinlemek seni sıkıyor. O hâlde buraları hızlıca geçeyim.

Bir şekilde Ayla bana ders çalışmak için evime geldi. Ben yine aynı koltukta oturuyordum. Gördüğü her şey için ayrı ayrı şaşırıyordu. Mesela bir bakışta anlamıştı oturma odasının bana ait olduğunu ve benim de koltukta uyuduğumu. Neyseki biz geldiğimizde Hafize Teyze etrafı topluyordu da odayı dağınık görmemişti. Hafize Teyze başındaki tülbenti sıkıp telaşlı ve aceleci sesiyle "Aman kuzum, hiç söylemedin arkadaşının geleceğini." dedi. Sonra pot kırmış gibi ağzını kapadı. Özür diler gibi hareketlerde "Akıl mı kaldı yavrum bende? Unuttum lal olduğunu." dedi. Ayla ona şaşkınca baktı. "O dilsiz değil ki." dedi. İşte böylece Hafize Teyze benim konuşabildiğimi öğrenmiş oldu. Bana çocukça bir tavır aldı ve bir daha hiç doğru düzgün benimle konuşmadı. Ayla'ya bunun için de kızmadım. Yine biliyordum ki kötü niyetli değildi.

elma sevenler derneği. (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin