aşkın gören göze ihtiyacı yok.
-Eşyalarımızı toparlayıp lobide beklemeye başladık. Geniş koltuğun bir köşesinde ben, öteki köşesinde de Kuzey oturuyordu. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Birkaç saat önce aynı yatakta sarmaş dolaş vakit geçirmemişiz gibi normal bir hâldeydik. Hiç konuşmamıştık. İsim koymamıştık. Sanki yaşananların üzerine kafa patlatan bir tek ben varmışım gibi hissediyordum. Kuzey ciddiye almıyor gibi bir görüntü çiziyordu ve bu beni bir hayli üzüyordu. Elbette beni iki yakamdan tutup da sen benim helalimsin falan demesini beklemiyordum. Ufak bir açıklama veya sevgi sözcüğü bekliyordum. Bu beklentimi karşılamayacağına adım gibi emindim ama umut fakirin ekmeği lafına bel bağlamıştım.
Serkan ve Kerem yine muhabbet ederek asansörden indiler. Bizi görmeden resepsiyona ilerlediler. Serkan, Halil Bey'le bir şeyler konuştuktan sonra öne doğru eğilerek sarıldı. Halil Bey onun sırtını patpatladı ve sonra bir süre daha gülerek konuşmaya devam ettiler. Sonra Halil Bey gözleriyle bizi gösterdi. Serkan geriye dönüp gülümsedi. Sanırım bizim inip inmediğimizi sormuştu. İkisine de gülerek el salladım.
Otelden çıkışımızı yaptık ve valizleri arabaya yerleştirdik. Kuzey yine camdan dışarıyı izliyordu. Acaba pişman mı oldu diye içim içimi yiyordu. Belki de anlık bir gazla olmuştu her şey. Belki de o kadar ısrarcı davranmıştım ki bıkkınlıktan olmuştu. Belki de ben sadece fazla düşünüyordum.
Serkan "Sizle çok vakit geçiremedik ya, kusura bakmadınız umarım." dedi. Elimi önemli değil dercesine salladım.
"Kaynaşmanıza sevindim." dedim. Kerem arkaya dönüp gülümsedi. Ben de ona göz kırptım. İkisi de yakın arkadaşlarım olduğundan neler yaşandığını ikisinden de ayrı ayrı dinleyeceğimi biliyordum. Flörtleşmedilerse bile iyi anlaştıkları kesindi.
Klimanın açık olduğunu fark ettim ve Serkan'a sordum. Halil Bey sağ olsun tamir işlerinden anlarmış ve klimamızı düzeltmiş. Bu hafta hava daha da soğuk olacağından dönüşte çok üşürmüşüz, o da bizim için klimamızı onarmayı görev edinmiş. Bir de arabanın lastiklerine zincir takmamızı önermiş. Haberlerde görmüş, İstanbul da karlar altındaymış. Serkan enikonu bütün muhabbetlerini anlattı. Ben de dinledim. "Biz Kerem'le sanayiye gidip zincir işini halledeceğiz. Sizi Kuzey'le buz patenine bırakalım. İşimiz bitince biz de geliriz." dedi.
Sonra bizi buz pateni salonunun girişine bıraktılar. Pazar günü olduğundan çok kalabalıktı. Kuzey şimdiden bunalmışa benziyordu. Omzuna dokunup dikkatini çekmeye çalıştım. Etrafta gezindirdiği gözlerini bana çevirdi. "Efendim?" dedi.
Çevreme bakındım. Fazla çocuk ve aile vardı. Onun burada rahat edemeyeceğini biliyordum. Hem de şehir merkezinde kar olmamasına rağmen yine kar temalı bir mekandaydık. Burası onun için uygun değildi. "İstersen buradan çıkıp yakınlarda gidilecek yerler var mı diye bir bakalım." dedim. Basitçe kafasını sallayarak onayladı. Sanki zaten bu fikri sunmamı bekliyormuş gibiydi. Dışarı çıktık.
Hava kayak merkezindekine nazaran daha sıcaktı ama yine de beklenmedik şekilde soğuktu. Göz ucuyla Kuzey'e baktım ve ona verdiğim montu hâlâ giyiyor olduğunu gördüm. İçim rahat bir şekilde telefonumu çıkardım. Nereleri gezebileceğimizle ilgili ufak bir araştırma sonrasında Kuzey'e dönüp telefondan bakarak seçenekleri okudum.
"Şimdi, bizim bulunduğumuz yere yakın bir tramvay durağı varmış. Tramvaya binersek de her yere gidebiliriz. Ne yapalım?" dedim. Omuz silkti. Bana mı öyle geliyordu yoksa normalden daha mı soğuktu bugün?
Konuşunca ağzından dumanlar çıkıyordu. "Sahil tarafına gidelim. Orada mutlaka yapacak bir şey buluruz." dedi. Kafamı sallayarak onu onayladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elma sevenler derneği. (bxb)
General Fiction"Uzun yıllardır konuşmadım." - Sinema televizyon öğrencisi olan Deniz dönem ödevine konu bulması için arkadaşı Serkan'dan yardım ister. Serkan ise onu yazarlık yapan kardeşiyle tanıştırmayı teklif eder. Böylece Deniz, hiç tanımadığı yazardan hikayel...