20

284 54 42
                                    

bu son iyi gecemiz olsun.

-

Birkaç kısa filmin ardından "Elma Sevenler" de beyaz perdede oynamaya başladı. Ekin Kahecioğlu'nun hemen yanında oturuyor ve filmimi izliyordum. Gözünü bir an bile ekrandan ayırmıyor ve her detayı dikkatle inceliyordu. Onun kim olduğunu anlamakta güçlük çekmedim. Senaryoyla alakası olmayan üst düzey bir yapımcının bir anda bana sponsor olmasını beklemem hataydı. Elbette Ekin, o Ekin'di.

Sevmediğim, kıskandığım, yerinde olmak istediğim Ekin. Kuzey'in tek aşkı sandığım Ekin. Hikayenin başrolü, en önemli karakteri... o olmasa en başından bu hikayeyi yazamazdı kimse. Önemli biriydi. Sevgiyi, Kuzey'in sevgisini benden daha çok hak ediyordu. Ona olan nefretim boyumu aşmasına rağmen ben tamamen o ve Kuzey'le ilgili bir film çekmiş, bir de utanmadan yapımcılığını ona vermiştim.

Film bitti. Birlikte seçtiğimiz şarkı çalmaya başladı. Bitiş jeneriğinde yapımcı yazısının hemen altında kocaman harflerle adı yazıyordu. Çektiğim filme de lanet ettim, yazdığım senaryoya da. Harcadığım haftalardan da tiksindim, bana bu haftaları harcatan sözde yazardan da.

Öylece otururken Ekin birden ayağa kalktı ve eliyle ağzını tutarak salondan çıktı. Çok meraklıyımdır ya, ben de peşinden gittim. Tuvaletlere doğru hızlı adımlarla ilerliyordu. Arkasından girdim. Ellerini tezgaha yaslamış ağlıyordu. Gözyaşları fayansa düşüyordu ve oldukça çaresiz gözüküyordu. Kafasını kaldırdı ve aynadan benimle göz göze geldi. Gözleri kızarmıştı bile. Kafasını bitkince iki yana salladı ve ani bir hareketle bana dönüp sıkıca sarıldı. İlk önce ne yapacağımı bilemediğimden öylece kaldım. Sonra ona karşı hissettiğim kıskançlığı kenara itip ben de ona sarıldım. Üzülmenin ne olduğunu biliyordum. Kuzey tarafından üzülmeyi de biliyordum. Aramızdaki tek fark rollerin değişmiş olmasıydı. O Kuzey'i reddetmiş, ben Kuzey'den ret yemiştim. Yine de kaybettiklerimiz aynıydı, acımız aynıydı.

Başı omzumdaydı. Boğuk sesiyle art arda "Teşekkür ederim, teşekkür ederim." diye mırıldandı. Ben de geniş mezhebimle orada durup ona teselli vermeye devam ettim.

Gecenin kalanı normaldi. Filmim en iyi kısa film ödülüne layık görüldü. Ödülü aldım, konuşma yapmadım. Hocalarım beni tebrik ettiler. Mesleğe harika bir giriş yaptığımı söylediler. Herkese onlarca kez teşekkür ettim. Eve gitmeyi planlıyordum ama Kerem beni tuttu. "Bunu kutlamalıyız kesinlikle." dedi. Ben de kendimi bir anda olmak istemeyeceğim bir ortamda buldum.

Kerem ve Ekin'le lüks bir barda oturuyorduk. Hiç keyfim yoktu. Neşem kaçalı zaten haftalar olmuştu. Bu trajik tesadüf üstüne mum dikmişti sadece. Aldığım ödül bile beni mutlu etmiyordu. Ben böyle bir filmden ödül almak istememiştim. Şimdi manşetlerde adım çıkacaktı. Sinefililer benim hakkımda ileri geri konuşacaklar, kimisi benim ilk işim için çok başarılı bir film olduğunu söylerken kimisi de diğer adaylarla kıyaslayarak ödülü hak etmediğimi söyleyecekti. Birkaç forum sayfasında ve ekşi sözlük gibi sitelerde işinin ehli olmayan klavye delikanlıları hakkımda atıp tutacaktı. Ben de, hayatımdan silmek istediğim bu filmi meslek hayatımın girişine koymuş ve ilk filmim sıfatını yüklemiş olmanın pişmanlığıyla yaşayacaktım. Böyle düşünüyordum.

Ekin de en az benim kadar dalgın ve mutsuzdu. Ceketini çoktan çıkarmış, sadece gömleğiyle duruyordu. Kravatı da gitmişti. Kerem telefonuyla konuşuyordu. Etrafına bakındı ve birilerine el salladı. Kafamı o yöne çevirdiğimde bize bakan Serkan'ı gördüm. İşler ne hâle gelecekti kim bilir?

Kerem ve Serkan daha taze sevgililerdi. Yeni çıkmaya başlamışlardı ve derin bir bağ kuramayacakları kadar hızlı gelişmişti her şey. Ekin ise Serkan'ın en zor zamanında bile yanında olan ve senelerce çıktığı eski sevgilisiydi. En azından hikayeyi böyle duymuştum ama Kuzey'in yalancı olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak bunlar yanlış da olabilirdi.

elma sevenler derneği. (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin