8

335 63 26
                                    

bazı sonlar başlangıçta gizlidir.

-

Serkan kapıdan bize bakıyordu. Şaşkınlıkla beraber neredeyse ağlayacak gibi bir ifadesi vardı. Kuzey ona doğru döndü. Yılların ardından yüzleşiyorlardı, ilginç bir görüntüydü. Kuzey'i dikkat çekmeden dürttüm, abisiyle konuşsun istiyordum. Ben onu dürtünce suratında minik bir gülümseme belirdi.

Serkan'a baktım. İnanmayan görüntüsü sürüyordu. Hızlı adımlarla yanımıza geldi. Kaşları çatıktı, Kuzey'e tokat atacak falan sandım. Neyseki öyle bir insan değildi. Kollarını sıkıca Kuzey'in etrafına sarıp başını göğsüne yasladı. Gözleri kapalı bir şekilde derin bir nefes aldı. Ne kadar huzurlu hissettiğini tahmin edebiliyordum. Kuzey'e gözümle sarılması gerektiğini işaret ettiğimde o da abisine sarıldı.

Gülümseyerek ikisini izlemeye başladım. Gururlu bir anne gibiydim. "Özür dilerim." dedi Kuzey. Serkan ise şu an özür dışında her şeyi duymak istiyor gibiydi. Gözünden yaşlar geldiğini gördüm. "Ah benim minik kardeşim, sen onca sene nasıl dayandın?" dedi. Demek ki sinirli olmama sebebi hâlâ kardeşini düşünüyor olmasıydı.

Tam o sırada Kerem odanın bir ucundan gülerek geldi. "Sen onun abisi misin? Seni filmde ben oynuyorum." dedi. Pot kıracağını anladığım için gözlerimi kocaman açıp uyarmak için ona baktım ama o bana bakmıyordu.

Serkan Kuzey'den ayrılıp kaşları çatık bir şekilde Kerem'e baktı. "Filmde ben de mi varım? Neyle ilgili bu film?" diye sordu ve bana baktı.

Kerem hâlâ bana bakmıyordu. Heyecanla "İşte siz ikinizi aynı anda-" diyecekken Kuzey onun lafını böldü.

"Film çıkınca izlersin abicim." dedi. Serkan tekrar ona döndü. Konuşmasına o kadar sevinmişti ki konuyu boş vermeyi seçti. Bu da benim işime geldi. Bir daha ağzını açmaması konusunda Kerem'i uyarmam gerekiyordu.

..

İşler ciddileşmişti.

Film işinden bahsediyorum. Ben bunu minik bir dönem ödevi olarak tasarlarken kıymetli hocamdan bir mail almıştım. Bana bir şirketin yapımı üstleneceğini ve filmimi kısa film festivalinde kullanmak istediğini söylemişti. İlk iş teklifimi almış sayılırdım yani. İşin maddi kısmını karşılayacaklarından dolayı çok daha iyi ekipmanlar ve dekorlarla bu işi halletmem gerekiyordu. Yaklaşık bir hafta kadar daha önce çekmiş olduğumuz sahneleri tekrar çekmekle uğraşmıştık. Bu kez özellikle ses konusunda baya gelişme vardı. Kameramız da daha pahalı ve iyi bir kameraydı. Bu yüzden çekimlerden gayet memnun kalmıştım.

Bir haftanın sonunda geriye sadece son sahne olan ayrılık sahnesi kalmıştı. Onu da yarın çekecektik ve sonrasında sadece editlemeyle uğraşmam gerekecekti.

Kuzey televizyonun karşısındaki tekli koltukta oturuyordu. Bu çekim işinin onu hem fiziksel hem de ruhsal olarak çok yorduğunu görebiliyordum. Bana böyle bir şey söylememiş olsa da ben onu anlıyordum. Diğer koltuğu yanına çekip oturdum. Odanın içi her zaman olduğu gibi sadece lambaderin ışığıyla azıcık aydınlanmış haldeydi. Televizyona baktım. Kuzey film arıyordu. Romantik dram filmlerini gezerken bir anda durdu ve bana döndü.

Bir süre konuşup konuşmamak arasında kararsız kaldı. Sonunda "Eğer bana bir şey olursa, kalan hikayelerimi yayımlar mısın?" dedi. Neden aniden böyle bir şey dediğini anlamadım. Onun başına bir şey gelebileceğini düşününce irkildim. Kafamı aşağı yukarı salladım.

"Elbette. Neden sordun bunu?" dedim.

Omuz silkti. Koltuğun yanındaki zigondan sigara pakedini aldı ve içinden bir dal çıkardı. Evin içinde içtiğine daha önce de şahit olmuştum. Bir dal da bana uzattı ama almadım. Sonra ayaklanıp çok sevdiği mini dolabından favori birasını çıkardı. Bu kez bana hiç sormadan benim için de bir şişe çıkarttı. Kapağını açarak önümüzdeki sehpaya koydu.

Sigarasını yakıp içine derin bir nefes verdi. Bir süre ciğerlerinde beklettikten sonra gözü kapalı bir şekilde geriye yaslandı ve yavaşça üfledi. Bir derdi olduğu kesindi. Bana bakmıyor, yukarı üflediği dumanı seyrediyordu. "Güzel şeyler hep zamansız gelir." dedi.

Onun aniden söylediği felsefi cümlelere alıştığımdan garipsemedim.

Biradan bir yudum aldım. "Mesela sana zamansız gelen neydi?" dedim. Cevabın Ekin'le ilgili olmasından çok korktum. Sesli olarak cevap vermek yerine kafası hala yaslı bir şekilde bana bakmaya başladı. Onunla uzun süre göz göze kalmayı bir türlü normalleştirememiştim. Zaman geçtikçe ondan daha da çok etkileniyordum ve gözlerine bakmak zorlaşıyordu. Sadece film bir an önce bitsin istiyordum çünkü Kuzey'in bana iyi gelmeyeceğini biliyordum.

Gözlerime bakmayı sürdürüyordu. "Tek bir şey. Öyle zamansız geldi ki..." dedi. Sonra cümlesini yarım bırakmayı tercih etti.

--

ben yine uzun bir inzivaya çekiliyorum.

son bir kaç haftadır en yaratıcı dönemlerimi yaşıyorum ama hayatımın temposu, insanlar ve gürültü yazmama engel olup duruyor.

biliyordum zaten bu yaratıcılığın bir yerde tekrar donacağını ve beni iki kelimeyi bir araya getirmekten aciz bırakacağını, maalesef sekiz bölüm sürdü sadece.

bu yüzden, bir süre daha bölüm gelmeyeceğini söylemek isterim.

teşekkürler.

elma sevenler derneği. (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin