3

444 65 25
                                    

ben seni gördüğüm günden beri

-

"...Ertesi gün gözlerim odanın içinde gezinip duruyordu. Önümde açık olan filme biraz bile odaklanamıyordum ve bu durum beni rahatsız ediyordu. Çünkü böyle olmasının tek sebebi vardı, o da Ekin.

Bir gün öncesinde bana tekrar geleceğini söylediği için yumuşak bir tabirle 'aptal gibi' onu bekliyordum. Bana yaşama hevesi getirdiği için sinirliydim. Tam tersine, neden en başından yaşama karşı bu kadar nefret doluydum diye soracak olursan doğrudan hiçbir soruyu cevaplamadığımı bilmeni isterim.

Ben yazarken de böyleyimdir. Doğrudan yazmam. Bazen bir mesajı vermem için iki kitap gerekir. Aynı isimlerle farklı kişileri ya da farklı isimlerle aynı kişileri yazabilirim. Çözülmesi zor bir bulmaca gibidir yani yazdıklarım. Genelde kavuşamayan sevgililer, dokunmadan sevmek veya ilk görüşte aşk üzerine yazarım çünkü bunlar kimisi için ütopik bile olamayacak kadar olağan dışı.

Yalan olmasın sen ve ben arasında odaya girdiğin andan beri bir samimiyet olduğunu düşünüyorum. Bu kadar detaylıca anlatmamın sebebi bu. Merak etmiyor olabilirsin. Eğer öyleyse beni susturmanı rica ediyorum. Dilimin kemiği yok. Birinin beni beyaz perdede izlemesinden çekinsem de senaryonun geleceği için kendimi durmadan konuşmaya programladım.

Akşama doğru abim ve Ekin eve geldiler. Annem ve babam hâlâ çalışıyorlardı. Odaya girdiler. Abim çantasını kenara koydu ve yanıma geldi. Israrla bir lise öğrencisi gibi sırt çantasıyla dolaşıyordu. Bunun komik durduğunu ona söylemedim.

"Deneme sonuçların mesaj olarak geldi. Matematikten beş net yapmışsın?" diye sorgular vaziyette karşıma geçti.

Ekin onu gerisinde duruyor ve eliyle ağzını kapatarak gülmesini bastırmaya çalışıyordu. Abimin ebeveyn rolü bana da hep komik gelmiştir zaten. Ona gözlerimle kapı tarafını, sonra da önümü işaret ettim. Artık dilimi çözmüş olduğundan oflayarak dışarı çıktı. O çıkınca Ekin'e baktım. Gamzeleri görünecek şekilde gülümsüyordu. Az kalsın ben de ona gülümseyecektim.

Abim elinde matematik kitabıyla yanıma döndü. Kitabı önüme koyarken de "Sen sabah akşam romantik filmler izle oldu mu Kuzey? Anlamıyorum yani neden izlediğini." dedi.

Ekin bu anı bekliyormuş gibi heyecanla "Ben biliyorum." diye karşılık verdi. Bunun üzerine abim ona dehşet verici bir şaşkınlıkla hızlı bir dönüş yaptı. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı, sonra gülmeye başladı. Odanın kapısına doğru ilerlerken "İlahi Ekin, o konuşmaz ki." dedi. Sonra çıkıp gitti.

Yine ikimiz kalmıştık. Ekin, abimin arkasından bakıyordu. "Konuşuyor." diye mırıldandı ama çok sessizdi. Bana baktı. Yeniden gülümsedi ve daha sonra yanıma geleceğimi söyleyerek odadan çıktı. Ben de beni her zamankinden daha da çok üzen yalnızlığımla başbaşa kaldım. Bak, görüyorsun ya o zamana kadar yalnızlığı biraz bile dert etmemiştim. Ekin'le tanıştığımdan beri ise yalnızlık beni korkutan bir duyguya dönüşmüştü.

Beklentiyle oturmaya devam ettim. Biliyordum ki akşam olunca gelecekti ama bil bakalım ne oldu? Bana vermiş olduğu kısmi sözü tutmayarak gelmemeyi seçti. Bu beni büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştı. Dış kapının açılıp kapanma sesi ve onun öncesinde abimle vedalaşmasını duymuş olmak beni üzmüştü. Gece iki sularında artık televizyonda akan hiçbir görüntüye kafa yoramayacak kadar kahrolmuştum.

Televizyonu kapattım. Sadece yanımdaki lambaderin ışığıyla karanlık odayı boydan boya süzdüm. Evdekiler uyumuştu. Bunu fırsat bildiğimden olsa gerek, ağlamaya başladım. Hem de deli gibi.

Öyle derler ya, deli gibi. Delinin nesi varsa? Neyi farklı yapıyorsa? Ya da kim için deli diyebilirsin ki? Mesela tüm gün koltukta oturup da susmak deliliğe dahil mi? Ben sana şöyle söyleyeyim, muhtemelen yıllar öncesinde yaşamış olsam ve Gogol beni görse Koltuk diye bir kısa roman yazardı. O zaman acaba okuyan bana deli mi derdi yoksa orijinal bir karakter olarak mı görürdü?

elma sevenler derneği. (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin