son hikaye
-"Bana her şeyi anlat. Tek bir yalan daha istemiyorum." dedim.
Artık içimde bir sinir varmışsa da tamamen hayal kırıklığına dönüşmüştü. Gerçek bir kukla gibi hissediyordum. İplerimi almış ve bir güzel oynatmıştı. Sanki bir seyirci, bir okuyucu kitlesine rol yapmış gibi; beni çok sevmiş gibi oyun oynamıştı. Söylediği yalanlar da haddini aşmıştı. Bana bir şey borçlu değildi. Arkadaşım ya da sevgilim olmadığını biliyordum. Zaten hiç beni sevdiğini de söylememişti. Ben sadece hareketlerine ve her şeyi anlattığını düşündüğüm kara gözlerine kanmıştım. Beni sevdiğine ama söylemeye çekindiğine inanmak istemiştim. Oysaki Kuzey sandığımdan daha da büyük bir oyuncuydu.
Yine oturma odasında, karşısına tekli koltuğu çekip oturdum. Ekin yoktu, sadece ikimiz vardık. Televizyon açıktı ama sesi kapalıydı. Odanın içini sadece televizyonun ışığı aydınlatıyordu. Kuzey gözlerime baktı. Yine ilk tanıştığımız zamanki gibi ifadesizdi. Pişmanlık veya üzüntü göremiyordum. Derin bir nefes verdi. "Tamam." dedi.
"Benim adım Kuzey. Orada bir yalan yok. Sana her şeyi baştan anlatacağım. Bu zamana kadar anlattıklarımın doğrusuyla beraber son kez, gerçek hikayeyi duymuş olacaksın.
En başından başlayacağım. 23 Mayıs 1995. Bu benim doğum tarihim. Her şeyin en önemli noktası başlangıcıdır. Benim de trajik hayat hikayemin başlangıcı işte o gündü. Sana yalan söylemedim bu konuda, sadece bir detayı atladım. Benimle aynı anda doğan biri daha vardı. O da benim ikizim, Güney.
Güney ve ben çok zıttık. Siyah ve beyaz gibiydik. Belki görünüşümüz aynıydı ama davranışlarımızın birbirine benzer en ufak bir yanı bile yoktu. Annemin anlattığına göre kuvözdeyken ben bütün gece ağlar ve annemi uyutmazmışım, Güney ise bana bile aldırmadan sessiz sessiz etrafı izler ya da uyurmuş. Adlarımız bile çok zıt. Kuzey ve Güney. Tıpkı bize verilen adlar gibiydik. Güney daha sakin, daha kendi hâlinde bir çocuktu ama ben hırçındım. Yerimde durmazdım ve hiç susmazdım. Sana yalan söylemedim. Anlattığım hikaye doğruydu. Sadece benim hikayem değildi. Güney'in hikayesiydi.
Beş yaşlarındaydık. İkimizde de problemler vardı. Ben durmadan konuşurdum. Sanki bana motor takmışlar gibi, bütün gün aklıma gelen her şeyi insanlara anlatırdım. Çenemi kapamayı bilmezdim. Güney ise doğduğundan bu yana doğru dürüst tek bir kelime etmemişti. Bazen onu test ederdim. Ben okuma ve yazmayı çok küçükken öğrendiğimden bir sürü resimli kitabım olurdu. Onları Güney'in önüne koyar ve okutmaya çalışırdım ama bana bir moronmuşum gibi bakışlar atar ve sıkılırdı. Ben de ona sorardım, "Bak bu gezegenin adı Jüpiter. Anlıyor musun?" derdim. Kafasını sallardı. Yani beni anlayabiliyordu. Beni anlayabilmek için konuşmayı da biliyor olması gerekiyordu. Bazen de ona ince kitaplarımdan birini verip okumasını isterdim. Okuyabiliyordu.
Bir gün annem ve babamı mutfakta sessizce konuşurken yakaladım. Annem başını eline yaslamış, çaresiz bir ifadeyle babama bakıyordu. "Zeka geriliği mi acaba?" dedi. Babam da cıklayarak geriye yaslandı. "Allah korusun!" dedi. Güney'den bahsettiklerini anlamıştım. Hemen mutfağa daldım ve onlara kardeşimin konuşulanları anladığını, hatta benim fen kitaplarımı okuyup anlayacak kadar da zeki olduğunu söyledim.
Sonra annemler onda neyin yanlış olduğunu öğrenmek için çocuk psikiyatristine gitmeye karar verdiler. O zaman da sekiz yaşındaydık. Annemler onunla o kadar çok ilgileniyorlardı ki ne ben ne de abim çok fazla ilgi göremiyorduk. Ben bunları çok dert etmiyordum. Benim en büyük eğlencem fizik veya astronomi kitapları okumak, belgeseller izlemek ve öğrendiğim her şeyi anneme anlatmaktı. Onun beni dinlemediğini biliyordum. Aklı her zaman Güney'de oluyordu. Bir keresinde mutfakta otururken yanına gitmiştim ve yine durmadan konuşuyordum. Annem elindeki telefona bakıyordu. Beni dinlemediğini hissetmiştim ama konduramadım. Güney konuşsun diye ağzının içine bakıyorlardı ama benim konuşmam hiçbir şey ifade etmiyordu. Tam ben konuşmamın ortasındayken içeri babam girdi. Annem benim söylediklerimin yarıda kesilmesini umursamadan babama "Bak bir doktor buldum..." dedi ve sonra doktor hakkında konuşarak balkona çıktılar. Ben bu günleri genelde abimle konuşarak atlatıyordum. Beni dinliyor ve kardeşime karşı kinle dolmamam için elinden geleni ardına koymuyordu. Annemin ve babamın beni çok sevdiğini, sadece Güney'in durumundan dolayı onunla daha çok ilgilendiklerini söylerdi. Hatta bana, kimse beni sevmese bile yine de beni seveceğini söylemişti. O böyle iyi kalpli bir abiydi. Kendisi de daha on yaşındaydı ve annemler ondan da ilgiyi esirgiyordu. O ise bunu umursamadan beni düşünüp duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elma sevenler derneği. (bxb)
General Fiction"Uzun yıllardır konuşmadım." - Sinema televizyon öğrencisi olan Deniz dönem ödevine konu bulması için arkadaşı Serkan'dan yardım ister. Serkan ise onu yazarlık yapan kardeşiyle tanıştırmayı teklif eder. Böylece Deniz, hiç tanımadığı yazardan hikayel...