eski bir kaza, yeni bir acı.
-
Serkan'la birlikte evinin yakınında bir kafede oturuyorduk. Pekâlâ çıkıp evinde de kahve içebilirdik ama akacak kan damarda, çıkacak para da cepte durmuyordu. Elbette konu bu değil, konu bambaşka. Çenemi kapalı tutmak gitgide zorlaşıyordu. Senaryodan Serkan'a bahsetmemek ve bu konu hakkında konuşmamak oldukça güç gerektiriyordu. Kuzey de ilk başlardaki kadar konuşkan değildi, dolayısıyla ben zihnimdeki sorularla baş başa kalmanın rahatsızlığını yaşıyordum.
Serkan ve benim tanışma hikayemiz çok komikti. Aslında Serkan benden altı yaş kadar büyüktü ve ne okuduğum okulla ne de yaşadığım semtle uzaktan yakından alâkası yoktu. Biz ikimiz aynı anda aynı mekanda içerken arkadaş gruplarımız aniden kaynaşmıştı ve biz de o kargaşada sohbet ederken iyi anlaştığımızı fark etmiştik. Sonrasında iki grup da yavaş yavaş dağıldı ve geriye Serkan ve ben kaldık. Uzun süreli arkadaşlar değildik, sanıyorum ki bu yüzden kardeşi olduğunu yeni öğrenmiştim. Tanışıklığımız eski olmasa da arkadaşlığımız gayet güçlüydü.
Serkan elindeki fincanı masaya koyup bana baktı. "Hâlâ inanamıyorum ya. Resmen kardeşim konuşuyor." dedi. Günler geçmesine rağmen hala aynı şoku yüzünden okuyabiliyordum. "Sen ne yaptın da birden konuşmaya başladı bu çocuk?" dedi.
Adım gibi iyi biliyordum cevabı. Ekin'e benzediğim için benimle konuştuğunu biliyordum. Onu dinleme ve anlama çabamızın, gözlerinden anlatmak istediğini okuyabiliyor olmamızın, konuşmalarımızın ve hatta gamzelerimizin bile gereğinden fazla benzediğini biliyordum. İçten içe aynı aşk hikayesini ikinci kez yaşama isteğiyle bana kendini açtığını biliyordum. En çok da, beni ben olduğum için değil de Ekin'in benzeri olduğum için adam yerine koyduğunu biliyordum. Yine de bunları ona söyleyemezdim çünkü hâlâ Ekin gerçek mi değil mi bilmiyordum ve ortalığı bulandırmak istemiyordum.
Omuz silktim ve sokağa doğru kaçamak bir bakış attım. "Sanırım hikayeyi yazmaya üşenmiş ama vaz da geçememiş, o yüzden de bana anlattı." dedim.
Serkan inanmamış gibi baktı. "Yeme beni, ya neden kapıdan içeri girdiğimde sana gülüyordu? Hem de kıskandım falan diyordu... Yoksa-" diyip sustu. Sonra büyük bir heyecanla "Yoksa aranızda bir şey mi var? Belki de senden hoşlandığı için anlatmayı kabul etti." dedi.
Işık hızıyla kafamı iki yana salladım, yetmezmiş gibi elimi de olmaz öyle şey der gibi salladım. "Bu mümkün değil." dedim.
"Neden olmasın oğlum? Senelerdir evden çıkmayarak romantik filmler izliyor. Sonunda canına tak etmiştir ve gördüğü ilk kişiye aşık olmuştur belki." dedi.
Her şeyi biliyor olmama rağmen söyleyemiyor olmak çok kötüydü. Bana aşık olamayacağını çünkü kalbinin hâlâ aynı kişi için attığını ona söyleymiyordum. Ağzından laf almak da istiyordum ama bunu nasıl yapacağımı hiç bilmiyordum. En sonunda bir şekilde lafa girdim. "Sence Kuzey'in erkeklere karşı ilgisi var mı ki?" dedim.
Çekinerek sorduğum bu soru onu eğlendirmişti. Kardeşinden hoşlandığımı ve bilgi almaya çalıştığımı düşünmüş olmalıydı ki bu çok da yanlış bir kanı değildi zaten. Dudakları alayla yukarı kıvrıldı. "Eh, sen onun kitaplarını hiç okumadın galiba." dedi. O anda gerçekten de bir yazar olmasına rağmen hiçbir eserini okumadığımı fark ettim. Kafamı düşünceli bir şekilde aşağı yukarı salladım. "Peki sen hoşlanıyor musun?" dedim. Bu soru karşısında açılan gözleri ve hafif geriye kayan gövdesi şaşırdığını gösteriyordu. Kaşlarını çattı. "Niye sordun ki?" dedi.
Bir an bahanelerim torbaya girmiş gibi telaş yaptım. Çok basit bir şekilde merak ettiğimi de söyleyebilirdim ama içinde bulunduğum telaş beni aklıma ilk geleni söylemeye itti. "Kerem sordu." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elma sevenler derneği. (bxb)
General Fiction"Uzun yıllardır konuşmadım." - Sinema televizyon öğrencisi olan Deniz dönem ödevine konu bulması için arkadaşı Serkan'dan yardım ister. Serkan ise onu yazarlık yapan kardeşiyle tanıştırmayı teklif eder. Böylece Deniz, hiç tanımadığı yazardan hikayel...