" İstemiyorum San, istemiyorum diyorum sana! Rahat bırak beni."
Bir yandan boğamıza düğümlenmiş hıçkırıklar, diğer yandan da vücuduma giren iğrenç titreme zoraki konuşmamı anca sağlıyordu.
Ona bağırmak istemiyordum ama şuan gerçekten çıldırmış bir durumdaydım.
" Seonghwa sen ne kadar kabullenmek istemesen de onlar sevgili. Bunun neticesinde instagrama birlikte fotoğraf atmaları kadar doğal bir şey yok, neden şimdi böyle yapıyorsun? Hani bunu aşmaya başlamıştın, birden bire ne oldu?"
Göz yaşlarım hızlanmaya başlarken iç çekişlerim de aynı hızla durdurulamaz bir şekilde devam ediyordu. Sanki başa dönmüş gibiydim, tek bir fotoğraf ile bu kadar çökmüş olmama ben bile inanamıyordum.
Ama normal bir fotoğraf değildi ki...
" Anlamıyor musun? Bak, şuna bir kez daha bak!"
Elimdeki, ekranı göz yaşlarımla ıslanmış telefonu ona gösterdim. Göstermek istediğim yeri büyüterek konuştum:
" Telefon kılıfında ikimizin birlikte süslediği bir kısım vardı. Onu çıkartmış! O süslemede ikimizin baş harfleri vardı ama şimdi süsleme yok. Anlamıyor musun San, beni tamamen siliyor! Tanrım, onun artık umrunda bile değilim!"" Sakin ol Seonghwa, alt tarafı bir süsleme neden kendini bunun için yıpratıyorsun? "
" Alt tarafı bir süsleme değil!"
Diye bağırdım üstüne.
Ellerim titremeye başlarken elimde tuttuğum telefon kaymış ve yere düşmüştü." Alt tarafı bir süsleme değil ki..."
İç çekişlerimle beraber birden durgunlaştı sesim. Bakışlarım yere düşen telefonuma kaydı.
" Ne olursa olsun asla çıkartmayacağını söylemişti bana. Y-yalan mı söylemiş yani?"
Yanıma geldi ve bana sarıldı. Hiçbir şey yapamadan sadece olduğum yerde iç çekmeye devam ettim.
Aralıksız 2 saattir böyleydik ve ben gerçekten çok yorgun hissediyordum kendimi...
" Bazen inandığımız bir şeyi söylemek isteriz Seonghwa. "
Dedi sırtımı okşamaya başlarken.
" Ama bir gün, o şeye olan inancımız bittiğinde aslında onun doğruluğu da tükenir. Ve bir yalandan ibaret olur artık."
" V-verdiği tüm sözleri doğruluğunu yitirdi San. Artık b-bana olan inancı bitti mi yani?"
" Bitmiş."
Tamamen istemsizce tırnaklarımı onun sırtına geçirirken oldukça gürültü bir iç çekiş kaçtı ağzımdan.
Bunu tarif edemezdim ama sanki, sanki göğsüme bıçak saplanıyor gibiydi ve ben hiçbir şey yapamıyordum...
" T-tamamen mi bitmiş? H-hayır bitmemiştir, birazık seviyordur belki beni? Ç-çok azıcık seviyordur belki hala?"
" Seonghwa-"
" Şu k-kadarcık bile mi sevmiyor beni?"
Elimle ona küçük bir işaret yaptım ama o yine başını olumsuz anlamda salladı.
" Seni birazcık bile sevseydi şuan bu halde olur muydun sence? Kaç hafta oldu Seonghwa, bir kez bile aramak aklına gelmedi onun! "
" H-hayır b-belki unutmuştur-"
" Unuttuğundan değil hwam. Unuttuğundan değil, inan bana."
Dolmaya devam eden gözlerim, San'ın önünde utançla onun gözlerine bakarken bir kez daha yıkıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just friends | seongjoong ✓
FanfictionPapatyalarım soldu. Kuşlarım cıvıldamayı bıraktı. Sen bana duygusuz baktığın her an ben binbir defa daha öldüm sevgilim. [seongjoong #1] [seonghwa #1] [chaennie #1] [hongjoong #1] 一 ©teddystick