XXV

600 84 242
                                    

Hongjoong

Kafamı kitaptan kaldırdığımda saat 7'ydi. İki saattir uyuduğum masadan hızlıca kalktım ve derin bir nefes aldım.

Morarmış göz altlarım, tam karşımdaki aynadan belli oluyordu.

Üstümü değiştirip etrafı biraz topladıktan sonra makyaj yapmak için masaya geri oturdum.
Bu morlukları yok etmem gerekiyordu.

O anki hissizlikle oyalanmadan 15 dakikada işimi bitirmiştim.

Masadaki silgi pisliklerini peçete yardımıyla alıp çöpe atarken gözüme çarpan resim ile duraksadım.

Tam boğazımın ortasındaki düğümlenmişlik hissi yutkunmamı engelledi ve vücudum sanki kilitlenmiş gibi öylece duraksamak zorunda kaldım.

Bu ikimizin fotoğrafıydı.
Onunla benim...bizim.

O, bana dünyanın en güzel şeyiymişim gibi bakarken ben de kameraya poz vermiştim.
Bir koluyla beni sarmalamış ve kendine çekmişti.
Arkamızdaki masmavi dalgalar ve havada sürü haliyle uçuşan güvercinler de fotoğrafımıza renk katmıştı.

Fotoğrafı elime aldım ve çerçevesinden çıkarıp yüzüme yaklaştırdım.

Onun olduğu kısma dudaklarımı bastırırken biraz beklemiştim.

Sanki kokusu burnuma dolmuştu da ona sarılıyor gibiydim.

Gözlerime hücum eden yaşların akmaması için kemdimle bir savaş vermek zorunda kalmıştım. Çünkü henüz yeni makyaj yapmış ve o aptal morlukları kapatmıştım, şimdi makyajım aksın istemiyordum.

Derin bir soluk almaya çalışırken fotoğrafı kendimden uzaklaştırdım ve masanın üstüne koydum.
Ellerim gözlerimin üstünü kapattı ve bastırdım, yaşlarımın akmaması için.
Ama ağzımdan küçük bir iç çekişin kaçmasına engel olamamıştım.

O beni eskisi gibi sevmeyecekti artık.
Ben artık onun küçük minion'u değildim.
Ben artık yalnızca Kim Hongjoong'tum.

Bomboş bir Kim Hongjoong.
İşe yaramaz Kim Hongjoong, aptal olan Kim Hongjoong ve onun sevgisini asla hak etmeyen Kim Hongjoong.

Eskidendi onun en yakını olduğum zamanlar.
Ellerini tutmak istediğimde tereddüt etmeden elini uzattığı, ağladığımda başımı omzuna yasladığı ve yanağıma öpücüklerini sıralamaktan asla vazgeçmediği o zamanlar...

Hepsi geçmişte takılı kaldı.
Ben hepsini öldürdüm.
Umursamaz bir şekilde tüm anılarımızı ve bağlılığımızı hiçe saydım.

Şimdi ellerimde kan lekeleri var ve ben daha fazla bu yükün sorumluluğunu kaldıramayacağım.

Çok ağır.
Her şey, hepsi.
Yardım çığlıklarımı duyan kimse kalmadı etrafımda.
Çünkü hepsini kendi ellerimle öldürdüm.

Şimdi ise yapayalnız bir şekilde bu 4 duvar arasında yaralarımı sarmaya çalışıyorum.
Ama olmuyor.
Çünkü bu yaralarım ancak onun dokunuşları ile iyileşebilir.

Çünkü ben ancak onun yanında nefes aldığımı hissedebiliyorum.

Cebimde titreşen telefonu hissetmemle yavaş bir şekilde kulağıma götürdüm ve arayana bakmadan açtım.

" Alo?"

" Hongjoong, evde misin hala?"

Bu Hyunae'ydi.

" Evet, birazdan çıkarım."

" Bir sorun yok değil mi, iyi misin? Sesin kötü geliyor."

" İyiyim ben, önemli bir şey değil. Sen her şeyi ayarladın mı?"

just friends | seongjoong ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin