XXIX

564 76 117
                                    

Bir önceki bölümü okumayanlar onu okuyup da gelsin, çünkü ben yb atmıştım ama wattpad size bildirim göndermemiş olabilir!

İyi okumalar ♡

Çalan zil sesiyle sıramdan ayaklanmıştım.
Bakışlarım etrafta gezinirken gözüme defter ve kitaplarını çantasına yerleştiren Hongjoong çarpınca dudaklarım kıvrıldı.

Elimde sıkı sıkı tuttuğum ve heyecandan neredeyse düşürmekten korktuğum kitapla birlikte onun yanına ilerledim.

O da sırasından çıkmış, benim yanıma gelmek için hareketlenmişti.
Gülümsemem, içimdeki heyecanla birlikte daha da büyüdü.

Yanıma vardığında elimdeki kitabı daha sıkı tuttum ve saklamak adına ellerimi arkama koydum.

Işıl ışıl gülümsemesi ile bana bakıyordu.

" Günaydın."

" Günaydın."

Bir adım daha yaklaştı ve aramızdaki mesafeyi kapattı. Yüzünde konuşmak istiyormuş da utandığı için susuyormuş gibi bir hal vardı.

Bu tatlılığı bir gün beni öldürecekti, bundan kesinlikle emindim.

" Hongjoong ben sana bunu vermek istiyorum. "

İçimdeki heyecana rağmen gözlerimi kapatmış ve arkamda sakladığım kitabı ona uzatmıştım.
Az önce onun utandığını düşünmüştüm ama ben şuan ondan daha da utangaçtım, kahretsin.

Gözlerim hala kapalıyken kitabın üstündeki ellerime değen narin parmakları hissettim ilk önce.
Sonrasında kitabı yavaşça almıştı ellerim arasından.
Gözlerimi açtım.

" Dostoyevski'den insancıklar romanı."
(y/n: şiddetle tavsiye ediyorum.)

Dedi kitabı incelerken. Umutla ona bakıyordum. Umarım beğenirdi yoksa gerçekten yıkılırdım.

Birden gözlerini kitaptan çekip gözlerimle birleştirdi.
Gülen gözleri adeta parıldamış ve yüzünde sevimli bir tebessüm oluşmuştu.

Kollarını boynuma dolaması ile burnuma akın eden o naif kokusu, içimdeki huzuru yeniden hissettirmişti bana.

Sınıfta olduğumuzu umursamadan kafamı aşık olduğum adamın boynuna gömdüm.
Oksijenimi derince ciğerlerime çekerken içimden kokusunun üstüme sinmesi için Tanrı'ya yalvarıyordum.

" Seonghwa bu çok ince."

Utanmış ama baştan çıkarıcı olan bu ses tonu ile bana her şeyi yaptırabileceğinden habersizce çıkarmıştı kelimeleri ağzından. Dayanamadım ve kollarımı beline sarıp onu kendime çektim.

" Bazı cümlelerin altını çizdim, okurken onları iki kere oku, olur mu?"

" Olur!"

Bana cenneti yaşatan o an, saniyeler sonra sona ermişti.
Omzumda hissettiğim yabancı bir el ile Hongjoong'tan ayrıldım ve bedenimi arkama doğru döndürdüm.

Rosè, Jennie, Yunho, San ve yanında tanımadığım biri ile hepsi bana bakıyordu.

" Bahçeye ineceğiz, geliyor musun?"

Dedi Jennie, Hongjoong'a yan bir bakış atarken.

Hongjoong ise onların bakışları altında biraz daha arkama sinmişti. Bizim tayfa ile hala barışmadığı için  son olaylardan sonra utanıyor olmalıydı.

Pekala, sanırım her şeyi düzeltmem gerekiyordu. Daha fazla birbirlerine düşman gibi bakmalarına izin veremezdim.

" Geliyoruz."

just friends | seongjoong ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin