14

1.3K 82 14
                                    

Flashback ~

Yazardan~

-

"Yah! Bırak beni! Küstüm sana!"

Jungkook sabahtan beri ona küs olan sevgilisini belinden yakalamış sarılmaya çalışıyordu.

Ama Taehyung inatçıydı, kolay kolay barışmayı da düşünmüyordu.

"Ya güzelim neden böyle yapıyorsun?"

Jungkook sakin sesiyle konuşunca, Taehyung bir iki saniye duraksamıştı, adamın sesi bile bozguna uğratıyordu onu ve küs kalmasını engelliyordu.

"Sanane! Bırak beni! Küstüm işte!"

Jungkook'un da sabrı tükenmişti artık, neredeyse kendisi kadar olan adamı kalçalarından kavrayıp kucağına almıştı.

Taehyung neye uğradığını şaşırmıştı,düşmemek için kolları sevgilisinin boynuna dolanırken, gözleri şaşkınlıkla açılmıştı.

"Taehyung, sence ben bizim ilk yıl başı gecemizi unutmuş olabilir miyim?"

Taehyung'un yüz ifadesi anında değişip, yerini sevimli bir gülümseme alırken şirince konuşmaya başlamıştı.

"Unutmadınyanii?"

Jungkook yarım ağız sırıtırken, kafasını salladı.

"Tabi ki unutmadım, ben seninle alakalı hiçbir şeyi unutmam Taehyung."

Taehyung utanmıştı, hala daha ilk günkü gibi ettiği her iltifatta yüzü domates gibi oluyordu. Jungkook ise bu halini çok seviyordu, kızaran yanaklarını ısırıp bir sürü öpücük konduruyordu.

"Hadi, senin için bir sürprizim var bebeğim."

Taehyung iyice heyecanlanmıştı, tabi kii oda Jungkook için birşeyler hazırlamıştı ama..Jungkook...

Onun yaptıkları yanında kendisinin yaptıklarını çok değersiz görüyordu Taehyung.

Halbuki Jungkook için hiç problem değildi bu tür şeyler, o, sadece sevgilisinin yüzündeki harika gülümseme ortaya çıksın diye yapıyordu tüm bunları.

Gerçi Taehyung'un yaptıkları da azımsanacak şeyler değildi.

Oda çok uğraşıyordu sevgilisini mutlu edebilmek için.

"Eveet! İşte benim bebeğim için hazırlanmış harika bir süprizz!"

Jungkook çoşkulu sesi ile evlerinin teras bölümüne giriş yapıp minik bebeğini de kucağından indirmişti.

Taehyung arkasını dönüp gördüğü şeylerle omuzlarını düşürmüş yaşlı gözlerle tekrar sevgilisine dönmüştü.

"Jungkook.."

Jungkook yüzünde ki kocaman gülümsemeyle sevgilisine ilerleyip onu kaslı kollarının arasına almıştı.

"Güzelim? Neden ağlıyorsun?"

"Sen tam bir aptalsın! Burası mükemmel olmuş!"

Jungkook dayanamayıp koca bir kahkaha patlamıştı.

"Ama sen çok daha mükemmelsin, buradaki ışıklandırmalar bile senin ışığını bastıramıyor sevgilim."

Taehyung artık akan yaşlarını önemsemiyordu, kafasını iyice kaldırıp kendisini sarıp sarmalayan adamın dudaklarına uzandı.

Öpmeden önce ikisi de birbirlerine olan sevgilerini fısıldamayı da unutmadı tabi.

"Seni seviyorum."

"Seni seviyorum."

-

Günümüz~

Jungkook'un ağızından;
_

Büroya hakim olan parti havasından sıyrılmış, aklıma dolan eski anılara gömülmüştüm.

Kafamı bir kaç kere sallayıp kendime gelmeye çalıştım.

Bu aralar kafam çok karışık ve doluydu.

Her köşesi onunla doluydu.

Günlük hayatta ne yaşarsam yaşayayım illaki eski günlerden bir anım birden çıka geliyordu.

Ve ben saatlerce sadece o anları düşünüyordum.

Büroda her karşılaştığımızda gözlerimin en derinlerine bakması içimde değişik şeyleri uyandırıyordu.

Tabi ki salak yada birşeyleri görmezden gelmeye çalışan bir aptal değildim. Aramızda geçen herşeyi anlayacak kapasiteye sahiptim.

Son günlerde aramızda ki çekim hatrı sayılır şekilde çoğalmıştı.

Bu durum -anladığım kadarıyla- Taehyung için mutluluk verici birşey gibi duruyordu.

Bana gelirsek...bilemiyorum.

Yaşadığım şey korku yada benzeri birşey değildi.

Üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen hala bazı sözleri kendime yediremememdi.

Bencillik yapmak istemiyordum, onu da anlamaya çalışıyordum, annesinin ölü bedenini o şekilde görmek..herkesin kaldırabileceği birşey değildi ama bunu benim yapabileceğim düşünmesi...

Beni kahreden şeyde buydu, o anda orada bulunmam bu iğrenç şeyi benim yaptığım anlamına mı geliyordu yani?

Ayrı kaldığımız bunca yıl boyunca aklımda sürekli onu haklı çıkaracak birşeyler bulmaya çalıştım ama ne yaparsam yapayım aklıma sürekli bana ettiği hakaretler ve suçlamalar geliyordu.

Kendimden çok sevdiğim adam bile bunu düşünmüştü, beni gerçekten sevseydi böyle düşünür müydü ki?

Birden başıma giren ağrıyla, ellerimi hızla kafama çıkarmış masaj yapmaya başlamıştım.

"Kook?"

Kafamı kaldırmadan gelen kişinin kim olduğunu ses tonundan anlamıştım.

"Kook, iyi misin?"

Hala kafamı kaldırmadan öylece bekliyordum. kafamı kaldırdığımda ağlayacağıma emindim.

Kafam eğik bir şekilde fısıldadım.

"Hyung, git."

Beni ağlarken görmesini istemiyordum, sadece onun değil kimsenin görmesini istemiyordum.

Yanımdaki sandalyenin çekilmesiyle oturduğunu anlamıştım, sıkıntıyla bir nefes verip göz yaşlarımı serbest bıraktım.

"Kook, ağlamaktan utanma."

"Bu hayatta yaşadığın şeyler hiç kolay değildi ama ben seni bir kere bile ağlarken görmedim. Ağlamak ne eziklik, nede güçsüzlüktür, bunu sakın unutma ama ben gene de seni yanlız bırakacağım istediğin kadar ağla, odaya kimse girmez merak etme."

Elini omzuma atıp destek vermek ister gibi sıktı, ben hala kafam eğik bekliyordum.

Kapının açılıp kapanma sesini duyduğum anda iç çeke çeke ağlamya başladım.

O oda da kaç dakika yada kaç saat oturup ağladım bilmiyorum ama kendime geldiğimde daha iyi hissediyordum.

-

Evett, hesabım çürümek üzereyken bölüm attım sonundaa.

Bu bölümde birazcık Jungkook beyin hislerini ve düşünceleri öğrenelim istedim, bu düşünceler her an değişebilir tabii.

Neyse başka söyleyecek bir şeyim yok galiba.

Sizi seviyorummm

İyi okumalarr

<3

Get married | taekook✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin