23

655 38 2
                                    

"Taehyung, nereye bakıyorsun?"

Bakışlarımı çekmeden, kadının titrek bir nefes vermesine sebep olan cevabımı verdim.

"Anneme."

-

"Annene mi?"

"Evet."

"Tamam, pekâlâ. Anlatmaya devam etmek ister misin?"

Bakışlarımı annemden çekip karşımda ki kadına döndüm.

"Evet, anlatayım."

Derin bir nefes alıp, dışarıda ki koltuklara nazaran daha rahat olan koltukta biraz daha yayıldım.

"6 yıl önce bugün...annemi kaybettim.."

"Başın sağolsun."

"Teşekkür ederim, o günü nasıl anlatacağımı bilmiyorum benim için hem çok kötü hemde çok özel bir gün. O gün gene diğer günler gibi normal bir gündü Jungkook ile evimizde beraberdik, sonra ne oldu bilmiyorum ben uyumuştum ve uyandığımda Jungkook evde değildi...neyse çok uzatmayacağım annemin evine gittiğimde annem kanlar içinde yerde yatıyordu ve ben...onu yerde öylece yatarken görmüştüm...ve o da oradaydı, ben gerçekten iyi değildim, onu suçlamak istememiştim, gerçekten inanın bana..."

"Ne? Kimi suçladın Taehyung?"

Kafamı kaldırıp karşımda anlamaz gözlerle bakan kadına baktım gözlerim tekrardan dolmuştu.

"Ben kocamı suçladım onun yaptığını düşündüm...ben iğrenç bir insanım, ama o...beni affeti, bana geri döndü. Ben onu haketmiyorum, ona iyi gelmiyorum, ben kötü bir insanım, ben onu suçladım, ben berbat bir insanım, onu haketmiyorum, onu haketmiyorum..."

"Taehyung! Kendine gel!"

Transa girmiş gibi sallanıp aynı cümleleri sıralıyordum, aklımda sadece annemin o görüntüsü vardı ve yanında çaresizce oturan Jungkook, o görüntüler aklıma geldikçe daha da çıldırıyordum. Kendime gelemiyordum.

Etrafımda ki sesler bir anda kesilmişti, sadece sessizlik vardı ve bu sessizlik başımı ağırtacak kadar fazlaydı.

Etrafımda kimse yoktu, artık doktorun odasında da değildim. Sadece karanlık vardı.

"Oğlum düşeceksin! Koşma!"

Arkamdan gelen annemin sesiyle hışımla arkama döndüm.

Annem bir parkta bir banka oturmuş gülerek bir yeri izliyordu.

Ona doğru gitmeye çalıştım ama sanki görünmez bir duvar vardı da beni engelliyor gibiydi, anneme ulaşamadım.

"Anne anne! Ben buradayım! Anne buradayım! Lütfen bak bana lütfen...lütfen."

Duvarı yumraklarken aynı zamanda da anneme sesleniyordum beni duyması için ama bana bakmıyordu.

Pes edip duvara vurmayı kesip izlemeye başladım. Anneme doğru koşan küçük bir çocuk vardı, onun yanına kadar gidip elinde tuttuğu hafifçe solmuş çiçeği anneme uzattı.

"Anne bak sana çiçek getirdim!"

Annem sanki dünyanın en güzel çiçeğine bakıyormuş gibi çiçeği büyük bir hassasiyetle eline alıp inceleme başladı.

"Oğlum bu çok güzel bir çiçek ama çiçekleri koparmak güzel birşey değildir. Onlar dalında daha güzel."

Ben...ben bu günü hatırlıyordum.

O çocuk bendim.

"Ne yani sana getirmek için de mi koparmamam gerekiyor?"

Annem güzel gülümsemesi ile gülüp elini yanağıma atıp okşadı.

O anda sanki gerçekten eli yanağımda gibi hissetmiştim, elim istemsizce yanağıma gitmişti.

"Evet oğlum, hiç kimse için koparmamalısın ama eğer ileride bir kız arkadaşın olursa onun için saksıda bir çiçek alabilirsin."

"Ama...Alex kız değil ki?"

İzlediğim görüntüler gözlerimin dolmasına sebep olurken bu günün devamını hatırlamak içimde birşeylerin kırılmasına sebep olmuştu.

"Alex mi? Oda kim?"

"Okulumuza yeni geldi."

"Peki Alex ile arkadaş mısınız?"

"İlk geldiğinde arkadaş olmuştuk ama sonra o benim dudağımdan öptü ve bana artık erkek arkadaşım olduğunu söyledi, yani sevgili gibi."

Annemin yüzünde oluşan o ifadeyi .gördüğüm anda gözümden bir damla yaş düşmüştü.

"Oğlum, bak senin yaşın daha çok küçük böyle şeyler için biraz daha büyümen gerekiyor. Bir daha Alex ile konuşma tamam mı? Yoksa baban çok kızar."

"Ama neden ki? Alex erkek olduğu için mi? Ama onu seviyorum."

Artık göz yaşlarımı tutamıyordum, akşam olacakları bilmeden o küçük yaşımda ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Daha çok küçüktüm, benden ne istemişlerdi.

"Taehyung! konuşmayacaksın dedim tamam mı?"

Belkide o anda ilk defa annemin bana bağırdığını duymuştum, o anki hissettiğim herşeyi dün gibi hatırlıyorum.

Bir anda etraf tekrar kararmıştı ve o başımı ağrıtan sessizlik tekrar başlamıştı.

"İbne mi olacaksın lan sen! Birde ibneliğin eksikti!"

O nefret ettiğim ses tekrar kulaklarıma dolduğunda korkuyla kasıldım. Hala etkiliyordu beni.

Tekrar önümde tüm görüntüler bir bir geçerken tükenmişlikle yere bıraktım bedenimi.

"Woojin! Bırak artık yeter!"

Annemin yetersiz çırpınışlarını görmek birkez daha içimi paramparça ederken hıçkırıklarım daha da yükseldi.

"Çekil başımdan! Hep senin yüzünden böyle oldu bu pis ibne! Çekil!"

Babam olacak adi pisliğin annemi hızla itmesiyle kalbim sıkışmıştı.

"Baba tamam yeter bırak artık. Bu pis ibne ölüp de başımıza kalmasın şimdi."

Köşede durmuş sadece izleyen abimin  müdahalesiyle küçük bedenimi çuval gibi yere atan adam yüzüme son bir bakış atıp odadan çıkmıştı.

Daha küçücük tüm, bedenim bu kadar fazla şeyi nasıl kaldırmıştı, nasıl dayanmıştım onca şeye?

Artık hıçkırıklarım nefesimi keserken boğuluyor gibi hissettim. Nefes alamıyordum.

Görüntüler bir bir yok olurken etraf tekrar kararmıştı, ama bu defa sessizlik yoktu.

Jungkook'un sesi vardı.

Beni çağırıyordu.

Gitmek istiyorum, onun yanına gitmek istiyorum nasıl gideceğim?

"Jungkook!"

"Taehyung! Uyan!"

Sesi çok boğuk geliyordu.

"Taehyung! Taehyung! Sevgilim lütfen uyan!"

Sesi yavaş yavaş çoğalıyor ve bir ninni gibi kulaklarıma doluyordu.

"Uyandı! Uyandı! Kolonya getirin! Su getirin!"

Sonunda etraf aydınlanmıştı. Ve Jungkook buradaydı.

"Jungkook.."

"Buradayım Taehyung. Buradayım sevgilim."

Belli belirsiz gülümsedim, zorlukla elimi kaldırıp yumuşak yanağına dokundum, tıpkı annemin yaptığı gibi.

"Jungkook, çiçekler dalında daha güzeldir."

-

Evet, bu bölüm noldu bende anlamadım.

Tam hatırlamıyorum ama en son dün bölüm attım galiba o yüzden dünkü bölümü okumayı unutmayın bu bölümle karışmasın.

Neyseee sizi seviyoruumm.

İyi okumalarrr

<3

Get married | taekook✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin