26

591 35 7
                                    

Arkadaslar şimdi çook büyük bir zaman atlaması olacak eğer bu zaman atlaması olmazsa fic çok uzun sürecekti ve ben uzun ficleri sevmiyorum ve kendi ficimi de uzun yazmak istemiyorum o yüzden zaman atlaması yapıp devam edeceğiz 💗

-

Taehyung'un ağzından;

"Yaa ama hile yapıyorsun Baek!"

"Taehyung-ah asıl hile yapan sensin! Her kazandığımda hile diyorsun!"

"Ama hile yapıyorsun benim kartlarıma bakıyorsun!"

"Ya bakmıyorum diyorum! Bakmıyorum!"

"Hey! Ne oluyor orda? Neden bağırışıyorsunuz?"

Arkadan gelen Chanyeol hyung'un sesiyle ikimizde sesimizi kesmiştik. Buraya doğru gelen sert adım sesleriyle ikimizde korkuyla dudaklarımızı kemirmeye başlamıştık.

Birbirimize attığımız 'sıçtık' bakışları eşliğinde Chanyeol hyung yanımıza kadar gelmişti. Gözleri oturduğumuz eski ve yıpranmış masanın üzerinde gezindi ve en sonunda senelerdir sıkılmadan sürekli oynadığımız için yıpranmış oyun kutusunda durdu. Derin bir nefes verip bakışlarını tekrar üzerimize çıkardı ve kaşlarını çatarak komuşmaya başladı.

"Şu saçma oyun yüzünden bağırışıyorsunuz değil mi? Baek, sana o oyunu bir daha ortaya çıkarmamanı söylemiştim neden dinlemiyorsun beni?"

Baek, dudaklarını dişleyerek derin bir nefes aldı, yüzüne yerleştirdiği masum ifade ile korktuğu belliydi ama chan hyung'un ona kıyamayacağını bildiği için kısmen rahattı da.

Baek, Chan hyung'un kendisine olan zaafını bildiği için bunu kullanıp istediğini yaptırabiliyordu.

Şimdi ise yüzüne en tatlı ifadesini yerleştirmiş, konuşmak için hazırdı.

"Chanyeollll, hadi ama neden izin vermiyorsun ki? Hem canımız sıkılıyor birazcık oynasak nolur ki?"

Baek, o kadar tatlıydı ki benim bile yanaklarını sıkasım gelmişti.

Bakışlarım Chanyeol hyung'a döndüğünde bakışlarının yumuşamış olduğunu ve neredeyse gülecek olduğunu görmüştüm.

Dudaklarım alayla kıvrılırken olayları büyük bir keyif ile izliyordum.

"Baek, ama her oynadığınızda kavga ediyorsunuz."

Bu cümleleri söylerken sarhoş gibiydi, gözlerini baek'den alamıyordu.

Baek artık son kozunu oynama hazırdı.

Duygu sömürüsü.

"Peki, kaldırayım."

Yüzündeki hüzünlü ifade ile yıpranmış oyun kartlarını aheste aheste masadan toplamaya başladı. Chanyeol hyung göz devirip elinde ki kartları alıp masaya oturdu.

"Nasıl oynanıyor bu?"

İkimizde birbirimize attığımız sinsi bakışlardan sonra oyunu Chan hyung'a öğretmeye başladık.

-

"Sanırım seni oynatmak kötü bir fikirdi Chanyeol."

Baek pes ederek elinde ki kartları masaya atıp arkasına yaslandı.

Bende aynı şeyi yapıp chan hyung'a döndüm.

"Hyung sen bu oyunu bilmediğine emin misin?"

Chanyeol hyung bir kahkaha atıp masadan kalktı.

Arkasını dönüp giderken biz ne yaptığını anlamaya çalışıyorduk.

Bir anda arkasını dönüp derin bir sesle konuşmaya başladı.

"Ah çocuklar, size reddedemeyeceğiniz bir teklifim var..."

İkimizde şaşkın bakışlarımızla onu dinlerken bir anda ciddileşip tekrar konuşmaya başladı.

"...Eğer o oyunu bir daha ortaya çıkarırsanız ağzınıza sıçarım."

-
4 yıl önce;

Jungkook'un ağzından;

"Hyung yapmamalıydık! Bizi asla affetmeyecek! Onu oradan çıkaracağım!"

Geldiğimiz rehabilitasyon merkezinin az önce çıktığımız kapısından, tekrar girmek için hamlede bulunduğum sırada Jin hyung tarafından engellenmiştim.

Hayretle yüzüne bakarken o üzgün gözlerle beni izliyordu.

"Jungkook, onu ordan çıkarman herşeyi daha da kötü yapacak. Evet belki herşeyi öğrendiğinde bizim yüzümüze bile bakmak istemeyecek ama en azından iyi olacak Jungkook. İyi olacak."

Omuzlarım tükenmişlikle düşerken kendimi Jin hyung'un elinden kurtarıp hiçbirinin yüzüne bakmadan yürümeye başladım.

"Jungkook! Nereye gidiyorsun?"

Söylediklerini umursamadan yürümeye devam ettim, bacaklarım beni nereye götürüyorsa oraya gidiyordum.

Ne kadar yürüdüm bilmiyordum ama neredeyse güneş doğmak üzereydi ve ben mezarlıktaydım.

Gözlerim hemen giriş kısmında ki uzun süredir bakımını yaptıramadığım mezar taşına kaydı.

Yavaş adımlarla yanına giderken gülümsüyordum ama içimde bir korku vardı, ya bana kızgınsa?

Yanına ulaştığımda, kıyafetlerimin kirlenmesini umursamadan yere çöküp toprağını okşamaya başladım.

Ne demem gerektiğini bilmiyordum sadece ağlıyordum.

Sonunda derin bir nefes alıp konuşmaya çalıştım, boğazıma yapışmış yumruyu yok saymaya çalışıp fısıltı şeklinde konuşmaya başladım.

"Anne...ben geldim..."

Konuşmaya başladığım andan itibaren ağlamam daha da şiddetlenmişti, konuşmakta zorlanmaya başlamıştım.

Ama bilmesi gerekiyordu, oğluna ne yaptığımı bilmesi gerekiyordu.

"Anne biliyorum belkide herşeyin farkındasın ve bana çok kızgınsın...onu o cehenneme kapattığım için beni asla affetmeyeceksin...ama yemin ederim iyi olması için yaptım beni asla affetmeyeceğini bile bile iyi olması için yaptım."

Gözlerimi kapatıp artık içinde ki taşlar yüzünden elimi kesmeye başlayan toprağını kendime ceza verir gibi sıkmaya başladım.

Elimin kesilmesi umrunda değildi, kalbimde ki kesik ne olacaktı?

"Anne keşke şuan yanımda olsan belki bencillik olacak ama bana herşeyin yolunda olduğunu ve kötü birşey yapmadığımı söylesen. Buna çok ihtiyacım var...lütfen."

Gözlerim kapalı bir şekilde beklerken yüksek bir gök gürültüsünün ardından şiddetli bir yağmur başlamıştı.

Bu gülümsememe sebep olmuştu.

"Hayır anne bunu sen yapmadın."

Hala gülümserken gözlerimi açtım ve yağmurdan sırılsıklam olan kıyafetlerime baktım, rezil durumdaydım.

Ellerimi toprağından çekip ayağa kalktım, anneme son bir bakış atıp içimden onu ne kadar sevdiğimi tekrarladım.

Ve bir daha gelmemek üzere mezarlıktan ayrıldım.

-

Arkadaşlar yıllardan sonra bölüm geldi ASMSDKSKCKEMVOGVOELGO

Bence zaten bekleyeni yoktu ficimin o yüzden no problem umarım bundan sonra bölümler düzene girer.

Neyse sizi seviyorumm

İyi okumalarrr

<3




Get married | taekook✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin