𝟐- 𝐘𝐨𝐮 𝐀𝐫𝐞 𝐍𝐨𝐭 𝐂𝐮𝐫𝐬𝐞𝐝

401 51 45
                                    

"Dur, yapma!"

Yaşlı beta duyduğu ses ile silahı indirirken, yere çökmüş genç oğlan da sesle birlikte kafasını yavaşça kaldırmıştı. Babasının elinde gördüğü silah ile büyük bir şaşkınlığa uğrarken, gözleri dolmuştu. Kendisi babasını merak edip buraya gelmişken, babası onu öldürme peşindeydi.

'Bu kadar mı nefret ediyor benden?' diye düşündü kendi kendine.

"Ne oldu genç adam? Ne istiyorsun?"

"Ne yaptığını sanıyorsun? O senin oğlun değil mi?"

"Bu lânetli varlık benim hiçbir şeyim olamaz."

Babasından tekrar duyduğu 'lanetli' kelimesi ile gözlerindeki yaşlar bir bir bırakmıştı kendini. Heeseung duyduğu burun çekme sesiyle çocuğa dönerken, ağladığını görmesiyle içinin titrediğini hissetmişti.

"Onun elinde olan bir şey değildi! Sen onu bununla suçlayamazsın!"

"Suçlarım! Cadılar tarafından lanetlenmiş işte! Bırakta öldüreyim!" demişti alfa, elindeki silahı hafifçe sallayarak gösterirken.

"ÖLDÜREMEZSİN! TANRI'NIN HAYATA VERDİĞİ KİŞİYİ SEN KENDİN İSTEĞİDİĞİN İÇİN ÖLDÜREMEZSİN!"

Yere çökmüş genç oğlan şaşkınlıkla dinliyordu Heeseung'u.

'Tanımadığı hâlde beni mi savunuyor?' dedi içinden.

"Bak genç adam, yürü git işine. Beni de işimden alı koyma."

"İşin bu mu? Ona zarar verince ne olacak? Bir cana kıymak kolay mı sanıyorsun?"

"O ölürse herkesin bana bakışları değişecek! Eğer lânetliyse evet, bir cana kıymak çok kolay! Git şimdi buradan!"

Heeseung'un içindeki sinir büyürken, etrafa yaydığı feromonların farkında bile değildi. Yerdeki genç oğlan, feromonlar yüzünden ezildiğini hissetmişti bir an için.

"Onu almadan hiç bir yere gitmiyorum." dedi içindeki öfkeye rağmen sakin çıkan sesiyle. Onu burada bırakmak istemiyordu.

"Alsan ne yapacaksın? Lânetli bir varlık, ne işine yarayacak? Bırak öldüreyim!"

Heeseung, sakinliğini bir kenarıya bırakmıştı artık.

"Böyle iğrenç bir baba olduğuna göre sen lânetlenmiş olmalısın! O," derken hem şaşkınlıkla hemde kırgınlıkla ikisini dinleyen genci göstermiş ve devam etmişti "benimle geliyor. Onu seninle bırakmayacağım."

"Onu al ve defolun ikinizde o hâlde. Ne bok yersen ye onunla." demiş ve gitmişti yaşlı beta.

Hâlâ yere çökmüş bekleyen gencin gözlerindeki yaşlar hızlanırken, Heeseung'ta hemen önüne oturmuş, sol elini tutup kaldırmıştı onu.
Döktüğü göz yaşlarının ardında, sessiz çığlıklar atıyordu ve Heeseung bunun farkındaydı. Gözyaşlarını birbir narince silmişti, her an kırılıcakmış gibi. İçinin gittiğini hissediyordu o ağlarken. Normal miydi bu?

Heeseung'un sildiği yanaklara hâlâ göz yaşları akın ederken, sarılmıştı çocuğa.

"Geçti, gitti o. Bir daha asla yaklaşamayacak sana tamam mı? Ağlama artık."

"Niye kurtardın beni? Ölsem daha iyi."

Genç, hıçkırıklarının arasında zorla kurduğu cümleyle farkında olmadan kızdırmıştı Heeseung'u. Her ikisi de kimseyle eşlenmediğinden, birbirlerinin feromonlarını hissedebiliyor, anlıyorlardı ne hissettiklerini. Ne ölmesinden bahsediyordu? Daha yaşayacak, hayatına ekleyecek o kadar yeni anı varken, neden annesinin yanına erken gidip onu üzsündü ki?

"Ne dediğinin farkında mısın sen Tanrı aşkına? Ölmeyi hak edecek hiçbir şey yapmadın böyle konuşma."

Bu sözlerden sonra beynindeki seslere rağmen dışa duyurmamış sesini, cevap verememişti genç oğlan.

Bu kez yine Heeseung konuştu.

"Adını bilmiyorum."

"Jungwon, Yang Jungwon. Senin?"

Boynuna çarpan nefesle tuhaf hissetmişti Heeseung. Duymuştu onun adını lâkin hiç görmemişti onu, şaşkındı şimdi. Heeseung bir süre konuşmayınca genç oğlan korksada açmıştı ağzını.

"Lânetli birini savundun az önce-"

"Jungwon lânetli değilsin, yeter tamam mı? Annen sana böyle denmesini istemezdi, o senin bununla suçlanmanı saçma buluyordur ki bu zaten başlı başına saçmalık. Böyle deme kendine. Lee Heeseung."

Bunu söylemesi yetmişti Jungwon'un hızla kafasını kaldırmasına.

"Sen..."

"Evet, o'yum."


_________________________
[Acaba kim? Hadi teori üretin. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum♡Herkesin sınavları başlamış bu arada, başarılar dilerim.İyi geceler 🌙]

04/01/22⟩

𝐁𝐥𝐞𝐬𝐬𝐞𝐝-𝐂𝐮𝐫𝐬𝐞𝐝| 𝐇𝐄𝐄𝐖𝐎𝐍Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin