𝟖- 𝐈 𝐝𝐨𝐧'𝐭 𝐩𝐢𝐭𝐲 𝐲𝐨𝐮!

279 47 67
                                    

Genç omega bitkin bir şekilde eve adamını atmış, ardından delta girmişti. Eve gelmeleri pek kolay olmamıştı her ikisi için de. Jungwon yol boyunca arada hıçkırıklara boğulmuş, sakinleşmeside uzun sürmüştü.  Berbat hissediyordu ve Heeseung her ne kadar elinden geleni yapmaya çalışsa da yetersiz kalıyor gibiydi. Jungwon arkasını dönüp Heeseung'a bakmıştı, daha iki gündür tanıdığı birini, özellikle lanetli olduğu kabul edilen kendisini bir deltanın neden bu denli koruduğunu düşünüyordu.

Bu düşüncelerin ardı arkası kesilmeyeceği için sırt çantasından çıkardığı şarj aleti ile oturma odasına adımlamış ve televizyonun yanında duran telefonunu şarja takmıştı. Hyungunun aramamış olmasını diledi tüm içtenliğiyle, aramışsa ve ulaşamamışsa çok endişelenebilirdi çünkü. Heeseung'ın eşyaları odaya çıkarttığını duyduğunda kendisi de koltuğa oturmuş, dün dolu gözlerle izlediği tavanı şimdi donuk gözlerle izlemeye başlamıştı. Orada dakikalarca hayatını düşünmüştü, tâ ki delta yanına oturana kadar. Heeseung'ın kendisi için rahatlatıcı feromonlar salgılaması garip bir şekilde hoşuna giderken, yanındaki bedenin dizini kafasını yaslamış suratını izlemeye başlamıştı.

"Hâlâ garip geliyor."

"Hm?"

"O kadar savunman falan, garip geliyor. Arkadaşlarım dışında ilk kez biri beni bu derece savunuyor, hem de bunca zamandan sonra dünyaya gelen ve kutsanmış olduğu düşünülen bir deltanın savunması, ne bileyim işte."

"Bundan rahatsız mısın?"

"Hayır da, yani-"

Heeseung'ın aklına gelen ihtimalle gözleri şaşkınlıkla açılmıştı.

"Sana acıdığımı mı düşünüyorsun?"

Jungwon cevap vermek yerine gözlerini kaçırıp hafifçe kafa sallamıştı. Acımasa böyle davranmazdı ona göre.

"Jungwon, bunları yaşamayı hak etmedin, etmiyorsun. Nelerin üstesinden geldiğini senin kadar tâbi ki iyi bilemem ama anlamaya çalıştıkça ne kadar zorlandığını tahmin edebiliyorum. Bir arkadaşımda annesini kaybetti, aynı şekilde. Lâkin asla kendisine lânetli demedi, dememeli de. Bu sizin elinizde olan bir şey değil, sizin bir suçunuz yok. Anneleriniz her şeye rağmen sizi dünyaya getirmeyi kabul etmişse bunda sizin yapabileceğiniz bir şey yok ki? Ülke gelişiyor fakat eski inançlar pek değişmiyor, bazıları da çıkıp 'biz ne bok yiyoruz?' diye sorgulamıyor. Böyle saçma  bir inanç uğruna senin üzülmeni istemiyorum anladın mı? Sana acımıyorum, ki acımak benim ne haddime? Ben gözlerinden okuduğum gerçeklerle yanında durmak istiyorum, mutlu olman için elimden geleni yapmak istiyorum ve bunun acımayla alakası yok, olamazda tamam mı?"

Jungwon dolu gözlerle tebessüm etmiş, kafasını sallamıştı. Heeseung'ın söyledikleri ona iyi geliyordu. Heeseung küçüğünün yüzünde gördüğü tebessümle eğilip alnına ufak bir öpücük kondurmuştu.

"Ağlak bebek seni, şuna bak gözlerin doldu yine."

"Yah! Ağlak bebek ne ya? Sabah ufaklık şimdi ağlak bebek, yeter be adam!"

Jungwon'ın aniden değişen ruh hâliyle, şaka yaparcasına söylediği bu cümle yüz ifadesinden belli olurken Heeseung,

"Ayıp ya, 'yeter be adam' nedir? Hiç olmadı bu Bay Yang." demiş ve sahte göz yaşlarını silmişti. Jungwon kafasını onun kucağından kaldırıp omuz silkince yine sahte bir tavırla elini kalbine koymuştu.

"Ah duydunuz mu Bay Yang?"

Jungwon yüzünü buruşturup ona bakarken, Heeseung dudak büzerek "kalbimin kırılışını duydunuz mu?" demişti.

Küçük olan bu bayat espriye normalde gülmeyecek bile olsa Heeseung'ın mimikleri yüzünden kendini tutamadan kahkaha atmıştı. Genç delta onun kahkahasıyla tebessüm etmişti, gülüşü böylesine güzel olan birini neden o hıçkırıklara esir bırakmışlardı ki...?

_______________
[Kısa bir bölümdü ama umarım beğenmişsinizdir, size iki hesap önermek istiyorum! Kurguları cidden güzel ve evet Enhypen ship kitapları yazıyorlar. EnolaAlone8 ve jungwonunpopisi kendileri gibi kitapları da çok güzel! Bir göz atmanızı tavsiye ederim, görüşmek üzere~!]
⟨27.03.22⟩

𝐁𝐥𝐞𝐬𝐬𝐞𝐝-𝐂𝐮𝐫𝐬𝐞𝐝| 𝐇𝐄𝐄𝐖𝐎𝐍Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin