Heeseung ellerini geriye yaslayıp, kafasını da yukarı kaldırarak gökyüzünü izlemeye başlarken, sorduğu sorunun saçmalığından dolayı pişmanlık duymakla meşguldü Jungwon. Fakat Heeseung'tan düşündüğüne dair mırıltılar duymuş, çok geçmeden bakışları tekrar buluşmuştu.
"Benim için ne olduğunu, ne anlam ifade ettiğini bilmiyorum Won." dediğinde, nedenini anlayamadığı bir hüzün Jungwon'ın kalbini esir almıştı. Lâkin bu çok uzun sürmemiş, Heeseung onun elini tutarak, "Ama sana çok değer veriyorum. Sen benim için çok önemlisin. Sen yokken iyi hissetmiyorum. Senin varlığına alışmışken, yokluğunu asla düşünemiyorum. O kaybolduğun süreçte bile odadan dışarıya adım atacak gücü kendimde bulamadım. Sana alıştım Won-ie, hemde bırakmayı istemeyecek kadar çok alıştım," demişti yüzündeki tebessümle.
Jungwon'ın kalbi hızlanmaya başlamıştı bu sözlerle, yanakları da kızarmıştı. Utanmış mıydı? Ama, neden? Ne demeliydi? Onu cevapsız bırakmak istemiyordu.
"Bir şey demek zorunda hissetme kendini, sorunun cevabını verdim sadece ve umarım bu cevap yeterli olmuştur."
"Fazlasıyla yeterli oldu hyung," diyerek kafasını eğdi Jungwon.
Oldukça, garip hissediyordu. Neydi bu his?
"Hava serinledi sanki, girelim mi içeri?"
"Olur."
Ufak çaplı dağınıklıklarını topladıktan sonra içeri girerken, saatin epey geç olduğunu fark ettiler. Fakat Heeseung'ın ne babası, ne de annesi daha eve gelmemişti. Normalde de geç geldikleri olurdu elbet, fakat bu kez haber verme tenezzülünde bulunmamaları deltayı kuşkulandırmıştı ister istemez.
"Jungwon sen odana çıkıp üstünü değiştir, bende annemlerle konuşacağım. Gelirim hemen," diyerek küçüğün saçlarını karıştırmış ve odasına gitmişti Heeseung. Annesini ararken, anlayamadığı bir tedirginlik bedenini sarmıştı.
Çalıyor...
Çalıyor...
Çalıyor..."Alo?"
Annesinin yumuşak sesini duymasıyla, ne ara tuttuğunu bilmediği nefesini verdi.
"Anne, neredesiniz?"
"Hastanedeyiz oğlum?"
"Bu hafta nöbetiniz yok diye hatırlıyorum?"
"Acilde yeterli ekip yokmuş, babanla bu gece buradayız."
"Emin misin başka bir şey olmadığına?"
"Evet oğlum. Uyuyun siz, sabah geleceğiz."
"Peki o hâlde, kolay gelsin."
"İyi geceler, Jungwoncığımı benim yerime öpersin."
"Anne!"
"Ne dedim oğlum? Ben sizi hep öpmüyor muyum? Bu gece de sen benim yerime onu öp, o da seni-"
"Anne! Çok çalışmaktan espirilerin mi bayatladı? Kapatıyorum ben."
"Tamam öpücüğü-"
"Sabah görüşürüz anne!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐁𝐥𝐞𝐬𝐬𝐞𝐝-𝐂𝐮𝐫𝐬𝐞𝐝| 𝐇𝐄𝐄𝐖𝐎𝐍
Fanfiction»ʟᴇᴇ ʜᴇᴇsᴇᴜɴɢ•ʏᴀɴɢ ᴊᴜɴɢᴡᴏɴ« ❝ʜᴀʟᴋ ᴛᴀʀᴀғɪɴᴅᴀɴ ʟᴀ̂ɴᴇᴛʟɪ ᴋᴀʙᴜʟ ᴇᴅɪʟᴇɴ ʏᴀɴɢ ᴊᴜɴɢᴡᴏɴ ᴠᴇ ᴋᴜᴛsᴀɴᴍɪş ʙɪʀ ɢᴇɴᴄ̧ ᴏʟᴅᴜɢ̆ᴜ ᴅᴜ̈şᴜ̈ɴᴜ̈ʟᴇɴ ʟᴇᴇ ʜᴇᴇsᴇᴜɴɢ'ᴜɴ ʜɪᴋᴀʏᴇsɪ...❞ ❴ʏᴀɴ ꜱʜɪᴘʟᴇʀ❵ ↳ʏᴜɴᴋɪ/ᴊᴀᴋɪ ‣ ᴊᴀᴋᴇ sɪᴍ • ɴɪsʜɪᴍᴜʀᴀ ʀɪᴋɪ ↳sᴜɴsᴜɴ ↳ʜʏᴜɴʟɪx ❴sɪᴅᴇ ɢʀᴏᴜᴘ❵ ↳ꜱᴛʀᴀʏ ᴋɪᴅ...