⟨Sonunda dediğinizi duyar gibiyim, bol bol yorum yapın lütfen.⟩
…
Doktorun çıkmasıyla odada yalnız kalan ikili, rahatsız edici sessizliğin içine sürüklenmişti. Omega, yerini aya bırakan ve yıldız saçılmış olan gökyüzünü izlerken, delta da onu izliyordu. Ne demeliydi, söze nereden başlamalıydı bilmiyordu. Sonunda cesaretini toplayıp, Jungwon'ın yatağının hemen sol tarafında bulunan koltuğa oturmuştu. Lâkin ona tezat küçük olan, gözleri temas etmesin diye bir savaş veriyordu sanki.
"Çok ağrın var mı?"
"Hayır."
Delta üzgün bakışlarını kollarında ve yüzünde gezdirirken, "en çok neren ağrıyor?" diye sormuştu.
Jungwon, böyle demesine karşın ifadesizce kıkırdamış ve dolu gözlerle, "kalbim" demişti.
Heeseung böyle bir cevap almayı beklemediği için yüzü şaşkın bir hâl almıştı. Bu cevabın içinde binbir şey yatıyordu, farkındaydı. Ama ne yapmalıydı bilmiyordu.
Jungwon gözlerini yummuş ve üstüne örtülen ince pikeyi yumruğu arasına alıp sıkmaya başlamıştı, bu hareketi ile büyük olanı bir telaş sarmıştı bile.
"İyi misin? Jungwon?"
"Gider misin?"
"Ne?"
"Git."
"Ne diyorsun Won? Gitmiyorum hiçbir yere."
"Gitmen-"
Jungwon'ın cümlesi kapının tıklatılması ile bölünürken, hemen ardından içeriye polisin girmesi onu biraz korkutmuştu.
"Geçmiş olsun, ben polis teşkilatından Christopher Bang. İfadenizi almak için geldim, şu an iyiyseniz hemen halledelim mi?"
Tam o an korkunun ilk kıvılcımı yanmıştı omeganın içine. Tedirginlik bedenini esir alırken, "olur" diye mırıldanmıştı. Deltanın odadan ayrılıp onları yalnız bırakmadan önce, onun kulağına sıcak nefesiyle, "her şeyi anlat omega" demesi, içinde tuhaf bir his uyandırırken bunu görmezden gelmeye çalışmıştı. Konuşmaya başlayan polise onu biraz kendine getirirken, onu dinlemeye başlamıştı.
"Tam adını öğrenebilir miyim?"
"Yang Jungwon."
"Yang Jungwon... Tanıdık geliyor ama-"
"Park Mi Su'nun torunuyum."
"Ah, oradan tanıdık geliyormuş demek. Evet Jungwon, şimdi bana her şeyi eksiksiz anlatmanı ve tek bir noktayı bile atlamamanı istiyorum. Anlaştık mı?"
Jungwon kafasını olumlu anlamda sallamış ve boğazını temizlemişti. Her halükârda kendisini suçlu bulacağını düşünüyordu. Çünkü o, onlar için lânetliydi ve pek bir söze sahip değildi.
"Onun beni bulduğu evin, üst mahallesinde yaşayan bir ajumma vardı. Jung Uri. Bugün onu ziyarete gitmiştim. Gittiğimde evin önünde ambulans vardı ve bir çok kişi kapının önünde toplanmıştı. Ne olduğunu anlamadığım için eve girecektim, biri beni engelledi. O ajummanın benim yüzümden öldüğünü, lânetimi herkese bulaştırdığımı söyledi. Bunu söyleyen bir betaydı, sinirlendiği için gözleri maviye dönüşmüştü. Sonra yumruk attı, beklemediğim için yere düşünce, bir kaç kişi daha geldi ve hakaretler yağdırıp şiddet uyguladılar. Ancak tatmin olunca da gittiler, bende gücümün yettiği kadar yürüdüm ve oraya saklandım. Bilmiyorum, o beta haklıdır belki de, belki gerçekten de öyledir. Önce annem, sonra büyükannem ve sonra da Uri ajumma... Kafam çok karışık. Ah, her neyse. Bu kadar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐁𝐥𝐞𝐬𝐬𝐞𝐝-𝐂𝐮𝐫𝐬𝐞𝐝| 𝐇𝐄𝐄𝐖𝐎𝐍
Fanfiction»ʟᴇᴇ ʜᴇᴇsᴇᴜɴɢ•ʏᴀɴɢ ᴊᴜɴɢᴡᴏɴ« ❝ʜᴀʟᴋ ᴛᴀʀᴀғɪɴᴅᴀɴ ʟᴀ̂ɴᴇᴛʟɪ ᴋᴀʙᴜʟ ᴇᴅɪʟᴇɴ ʏᴀɴɢ ᴊᴜɴɢᴡᴏɴ ᴠᴇ ᴋᴜᴛsᴀɴᴍɪş ʙɪʀ ɢᴇɴᴄ̧ ᴏʟᴅᴜɢ̆ᴜ ᴅᴜ̈şᴜ̈ɴᴜ̈ʟᴇɴ ʟᴇᴇ ʜᴇᴇsᴇᴜɴɢ'ᴜɴ ʜɪᴋᴀʏᴇsɪ...❞ ❴ʏᴀɴ ꜱʜɪᴘʟᴇʀ❵ ↳ʏᴜɴᴋɪ/ᴊᴀᴋɪ ‣ ᴊᴀᴋᴇ sɪᴍ • ɴɪsʜɪᴍᴜʀᴀ ʀɪᴋɪ ↳sᴜɴsᴜɴ ↳ʜʏᴜɴʟɪx ❴sɪᴅᴇ ɢʀᴏᴜᴘ❵ ↳ꜱᴛʀᴀʏ ᴋɪᴅ...