[Sanırım ilk kez böyle bir şey yapıyorum. Bölüm istiyorsunuz ama bende yorum ve oy istiyorum. Lütfen biraz yorum yapın olur mu?🥺]
İki genç oturma odasındaki büyük koltuğa oturmuş öylece boşluğu seyrediyorlardı, içlerindeki gürültüyü dışa vurmuyor daha doğrusu vuramıyorlardı. Heeseung, Jungwon'u sıkmamak adına soruları zihninin en kuytu köşesine atsa da bilmesi gereken oldukça fazla şey vardı. Oturduğu yerde dikleşip, boğazını temizleyince omeganın bakışlarını kendi üzerine çekmişti.
"Biraz konuşabilir miyiz?"
"Elbette."
"Jungwon, babanın sana olan tavrı-"
"Berbattı, her daim iğrenç bir varlıkmışım gibi davrandı."
Jungwon oturduğu koltukta biraz aşağıya kayıp, kafasını tavana kaldırıp konuşmaya başlamıştı.
"Onun bana karşı tutumu kötü oldu hep. İlk başlarda anlamadım neden böyle olduğunu, küçüktüm daha. Sonra sürekli bana neden lânetli dediğini merak ettim büyük anneme sordum, 'küçüksün daha boşver bunları' dedi. Bir gün babam, eve geç geldi..."
Flashback
O gün beta eve geç kalmış, küçük omega da endişelendiği için uyumayıp babasının yolunu gözlemişti. Kapıdan gelen ses ile küçük çocuk koşturarak oraya giderken, karşısında ayık olmayan babasını görmüş ve buna rağmen sağ salim eve geldiği için gülümsemişti. Her şeye rağmen, o an ona sarılmak istedi ve 'baba sonunda geldin!' koşup babasının bacağına sarıldı. Lâkin betanın o çocuğa karşı bitmek bilmeyen nefreti yüzünden, onu itip bir çöp gibi kenarıya fırlattı."Bana baba deme! Lânetli, iğrenç şey! Tanrı neden bana böyle bir lâneti layık gördü anlamıyorum! Defol git artık!"
Betanın bağırışlarına uyanan yaşlı kadın, kapının girişine gelirken gördüğü manzara ile sinirlenmişti. Jungwon omzunu tutmuş yerde sessizce göz yaşlarını döküyor, babası olacak ayyaş ise âdeta kükrüyordu ona. Küçük omegayı yavaşça ayağa kaldırıp, "sen odana git minik omegam geliyorum hemen" demiş Jungwon'u göndermişti lâkin Jungwon odasına gitmek yerine merdivende beklemiş az uz anlayabildiği konuşmaları dinlemeye başlamıştı.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen hergele? Küçücük çocuğa nasıl kıyıyorsun? Hiç mi vicdanın sızlamıyor Tadeas!?"
"Hayır sızlamıyor! O eşimi, hayatımı elimden aldı! Cadılar tarafından lânetlenmiş birine merhamet mi göstermemi istiyorsun!?"
"O, lânetli değil duydun mu beni!? Defol git bu evden!"
"O lânetli ve bende o lânetliyle aynı evde kalmaya meraklı değilim zaten!" deyip kapıyı çarpıp çıkmıştı evden beta.
Büyükannesinin merdivene doğru gelen adım seslerini duyunca yerinden fırlayıp odasına girmişti küçük çocuk, duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Büyükannesi odaya tebessüm ederek girince ona bakmış, fakat hem az önce duyduklarından hemde omzunun ağrısından durgundu.
"Minik omegam acıyor mu omzun?"
Yaşlı beta sorusuna dönüt olarak, küçüğün olumlu anlamda kafasını sallamasıyla yanına yaklaşıp t-shirtünün omuz kısmını sıyırmış ve morarmaya yüz tutmuş teni görünce öfkelenmişti. Oğlunun nasıl böyle acımasız bir hâle geldiğini anlayamıyordu ve sorgulamayı da bırakmıştı bir süre önce. "Bekle krem getireceğim." deyip ayaklanmış kısacık bir süre sonra elinde kremle dönmüştü. Acıtmamaya özen göstererek kremi küçüğün omzuna sürmeye başlamıştı.
"Büyükanne?"
"Efendim minik omegam?"
"Ben lânetli miyim?"
Küçük omegadan gelen soruyla, betanın hareketleri yavaşlamıştı.
"Nereden çıkardın bunu yavrum?"
"Babam öyle dedi. Sürekli öyle diyor büyükanne. Neden diyor? Büyüdüm artık ben, sen demez miydin çok akıllısın diye anlarım ben. Neden diyor babam öyle?"
Yaşlı kadın anlatıp anlatmamak arasında kalmıştı. Anlatacaktı artık küçük çocuğa her şeyi.
"Bak güzel yavrum, annen sen doğarken öldü. Eskiden böyle senin gibi akıllı olmayan kişiler, annesi doğumda ölenlerin cadılar tarafından lânetlendiğini söylermiş."
"Ama çok saçma bu büyükanne."
"Saçma tâbi minik omegam, akılsızmış onlar öyle demişler. Şimdi de buna inananlar var ama sen lânetli değilsin. Sen çok zeki ve tatlı bir omegasın."
"Babam hep lânetli mi diyecek o zaman bana?"
Beta derin bir iç çekmiş, "bilmiyorum" deyip çocuğun saçlarını okşamış ve onu uyuttuktan sonra kendi odasına adımlamıştı...
Flashback End
Genç çocuğun tavana diktiği gözlerinden yaşlar bir bir süzülürken, boğazındaki yumruyla zar zor getirmişti cümlenin sonunu. Heeseung konuyu açtığı için kötü hissetmişti, keşke söylemeseydim bir şey diye içinden kendine küfürler ediyordu ama iş işten geçmişti bir kere. Jungwon'un yanına yaklaşıp elini tutmuş, çocuğun dikkatini kendisine vermesine neden olmuştu. Onu göğsüne çekip elini de yumuşacık saçların arasına daldırmıştı.
"Jungwon-ie? Miniğim?"
Jungwon'un ağlamaları şiddetlenmişti bir anda. Heeseung endişelenerek yüzünü göğsünden kaldırmış, "ne oldu? Özür dilerim, bir şey mi yaptım?" demişti. Jungwon kafasını iki yana sallamış, kafasını tekrar onun göğsüne yaslamıştı. Ağlasa bile yanında Heeseung olduğu, ona sarıldığı ve saçlarını okşadığı için çok kötü hissetmiyordu sadece 2 hafta önce ölen beta büyükannesini özlemişti. Heeseung bir süre sonra dinen ağlayışlar ile omegadan geri çekilirken uyumuş olduğunu görmüştü. Yüzünde buruk bir gülümseme oluşurken çocuğu kucağına almış, odasına çıkıp yatağına bırakmıştı yavaşça ve üstünü örtmüştü. Kendisi de yanına uzanırken, yine elini küçüğünün saçlarına daldırmıştı.
"Bir daha kimsenin sana zarar vermesine izin vermeyeceğim." deyip Jungwon'un saçlarına bir öpücük kondurmuş, huzurlu ifadesini aklına kazımak için yüzündeki tebessümle onu seyretmeye başlamıştı.
________________
⟨20/01/2022⟩
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐁𝐥𝐞𝐬𝐬𝐞𝐝-𝐂𝐮𝐫𝐬𝐞𝐝| 𝐇𝐄𝐄𝐖𝐎𝐍
Fanfiction»ʟᴇᴇ ʜᴇᴇsᴇᴜɴɢ•ʏᴀɴɢ ᴊᴜɴɢᴡᴏɴ« ❝ʜᴀʟᴋ ᴛᴀʀᴀғɪɴᴅᴀɴ ʟᴀ̂ɴᴇᴛʟɪ ᴋᴀʙᴜʟ ᴇᴅɪʟᴇɴ ʏᴀɴɢ ᴊᴜɴɢᴡᴏɴ ᴠᴇ ᴋᴜᴛsᴀɴᴍɪş ʙɪʀ ɢᴇɴᴄ̧ ᴏʟᴅᴜɢ̆ᴜ ᴅᴜ̈şᴜ̈ɴᴜ̈ʟᴇɴ ʟᴇᴇ ʜᴇᴇsᴇᴜɴɢ'ᴜɴ ʜɪᴋᴀʏᴇsɪ...❞ ❴ʏᴀɴ ꜱʜɪᴘʟᴇʀ❵ ↳ʏᴜɴᴋɪ/ᴊᴀᴋɪ ‣ ᴊᴀᴋᴇ sɪᴍ • ɴɪsʜɪᴍᴜʀᴀ ʀɪᴋɪ ↳sᴜɴsᴜɴ ↳ʜʏᴜɴʟɪx ❴sɪᴅᴇ ɢʀᴏᴜᴘ❵ ↳ꜱᴛʀᴀʏ ᴋɪᴅ...